Aslıhan Erkişi - Soğuk ama mutlu
İlk beş sırayı Kuzey Avrupa ülkeleri almış. Geçenlerde oralardaydım, buz gibi memleketler. Güneş hanım, yazın bile nazlana nazlana çıkıyormuş. Soğuk! Başlı başına mutsuzluk sebebi ama bu ülkeler güçlü sosyal güvenlik sistemine sahipmiş. Eşitsizlik sorunu yok denecek kadar azmış. Barış, birbirine saygı varmış. Eski dostların bile birbirine düşman edildiği, selamı bile kestiği ülkeme inat, tanıdık tanımadık herkes sokakta selamlaşıyormuş bu ülkelerde.
Yolsuzluk olmadığı için bu ülkelerde büyük bir güven varmış. En uzaklarda, 77. sırada iç savaşla, açlıkla, bulaşıcı ölümcül hastalıklarla boğuşan Somali. Biz onun bile gerisinde kalmışız. Somali’den daha mutsuzmuşuz. Şaşırdım. Acaba orada, “Aman canım bana ne, ben cebime bakarım” aymazlığı mı yok acaba? Ülkemin yarısının böyle düşünme ihtimalini bile kabul edemiyorum.
Onların Ömer’leri var
Peki, bizim neyimiz eksik bu ilk 5 ülkeden? Her şeyimiz var, petrolün, doğalgazın yanı başında, türlü nimetlerle sarılıyız, ama fakiriz. Osmanlıyız, hoşgörü medeniyetiyiz ama hep saldırganlık, küfür, hakaret bizde. Niye onlarda bombalar patlamıyor, hendekler kazılmıyor, şehit haberleri gelmiyor, insanların mallarına hukuksuz el konulmuyor, eleştiri hoşgörülüyor?
Çünkü, onlar ekmek gibi su gibi olmazsa olmaz sınırı koymuşlar. Ne o? “Temel insan hakları ve demokrasi.” Onların Ömer’leri hata yaptığında, “Seni kalemimizle, eleştirilerimizin kılıcıyla düzeltiriz” diyebiliyor belki. Ya biz? diyebiliyor muyuz?
Toplu iğne
Hepsi bir tarafa, mutluluğun tanımı herkese göre değişir. Ben mutluyum. Çocukken en büyük hırsızlığın toplu iğne çalmak olduğunu söyleyen bir anneanneye sahip olduğum için.
Ve mutluyum, çocuklarıma ilk bunu öğretebildiğim için. Mutluyum, en büyük günahın iftira olduğunu bildiğim için. Dianne Dengel’in “Mutluluğun Resmi” adını verdiği tablosu var ya, işte bana oradaki mutluluk yeterdi eğer ülkede aklanmaya çalışılan tecavüz vakaları olmasaydı, masum insanlara kasteden bombalar patlamasaydı, çocuklar denizlerde boğulmasaydı, anne babalar evlat acıları yaşamasaydı.
Ve mutluyum, çocuklarıma ilk bunu öğretebildiğim için. Mutluyum, en büyük günahın iftira olduğunu bildiğim için. Dianne Dengel’in “Mutluluğun Resmi” adını verdiği tablosu var ya, işte bana oradaki mutluluk yeterdi eğer ülkede aklanmaya çalışılan tecavüz vakaları olmasaydı, masum insanlara kasteden bombalar patlamasaydı, çocuklar denizlerde boğulmasaydı, anne babalar evlat acıları yaşamasaydı.
Örtün üstümü, ölem ben
Mutluluğun resmini çizebilirsiniz ama hiçbir fırça bu acıları resmedemez. Hiçbir tuvale sığmaz yaşanan bu acılar. Tecavüze uğrayan küçük bedenlerin hesabını verebilir misiniz Ulu Divan’da? Suda boğulan yavrunun? Kahpe bir bombayla evladını yitiren anne babanın? Bırakın resmetmeyi, acılarını bile paylaşamıyoruz. Nasılsa bizim başımıza gelmedi öyle değil mi?
Hidayet Türkoğlu cumhurbaşkanı danışmanı,
Yılmaz Morgül fenomen,
Tuğçe Kazaz filozof ya...
Gündem bu...“Örtün üstümü, ölem ben” derdi rahmetli dedem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder