Hoş görmediği şey meğer...
Bünyamin Amca gergindi.
Çıkmadan önce aynada son kez kendisini inceliyordu. Ceketinin iki yakasından tutup geriye doğru atarak tekrar oturttu üstüne... Orta parmağını parantez açıp kapatır gibi bıyığının üstünden geçirdi.
- On beş yıl taksit ödedim. Yemedim içmedim, eve yatırdım. Eğer kuzey dairelerden biri çıkarsa kahrımdan ölürüm, dedi Kübra Yengeye. ...
- Hakkımızda hayırlısı inşallah... Çıkarken oku, dedi yenge.
*
Sabahleyin kahvaltıda, gördüğü rüyayı anlattı karısına:
"Sen ve ben, vızır vızır arabaların geçtiği bir karanlık tünele yaya olarak, koşarak giriyoruz. Ben karanlıkta tünelin duvarına çarpıp yere düşüyorum. Sen ileriden el sallıyorsun, 'Gel, ışık burada' diye..."
İşte şimdi bu rüya gerçek olmuştu sanki; aklına gelen başına gelmişti.
On dört küsur yılda nihayet biten kooperatif evlerinin kura çekimi yapıldı ve Bünyamin Amcaya kuzey, üstelik de zemin kat daire düştü!
Dondu kaldı; çaresizce yutkundu oturduğu sandalyede.
*
Kendisini sürükleyerek eve geldiğinde, karısı Kübra Yenge henüz biçki-dikiş kursundan dönmemişti.
Sırtüstü uzandı.
*
Kübra Yengenin ısrarları sonucu sağlık ocağına gittiklerinde, doktor "daha ileri tetkik" önerdi. Sol tarafı uyuşuyordu Bünyamin Amcanın.
Ertesi gün gittikleri hastanedeki doktor meselenin tam üstüne basmıştı:
- Çok stresli bir işin mi var? Bir şeye çok mu üzüldün? Yoksa istirahat etmeden, uyumadan çalışıyor musun sürekli?
Kura çekiminden beri neredeyse hiç konuşmayan Bünyamin Amca neye üzüldüğünü söylemedi.
- İki ay sonra emekli olacağım, dedi sadece. Demir yollarından...
*
Çocukları olmamıştı.
*
Bünyamin Amca yeni evin anahtarlarını karısının kucağına attı, "Emlâkçıya götür, kiraya versin" dedi. DDY lojmanlarında oturuyorlardı. "Emekli olursak ne yapacağımıza karar veririz" diye mırıldandı.
Kübra Yenge her zamanki şaşmaz itaati ile yirmi beş yıllık evliliğinde en çok söylediği cümleyi tekrarladı:
- Sen bilirsin.
*
Bir ay, sadece bir ay sonra büyük çalışma başladı. Bünyamin Amcayı üzüntüden felç eden kooperatif evinin tam önünden havaalanına giden yeni ve geniş bir bulvar yapılmaya başlandı.
Ve ondan bir ay sonra da, yani Bünyamin Amcanın emekli olduğu günün ertesi günü emlâkçıdan gelen telefon gidişatı tersine çevirdi:
- Gel şefim gel, Ziraat Bankası'ndan arkadaşlar burada, senin daireye bütün apartman fiyatı para teklif ediyorlar sat diye.
İstersen çok iyi bir rakamla kira da olurmuş, sen bilirsin, dedi emlâkçı...
"... Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Gerçeği (hayırlı ve doğru olanı) Allah bilir, siz bilemezsiniz." (Bakara 216)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder