FAZİLET
‘Fazilet’, insanın iyilik yapmasını ve kötülükten uzak durmasını sağlayan ruhsal yeteneklere denir.
Fazilet kelimesinin türetildiği ‘fazl’ kelimesi, artmak, fazlalaşmak, üstün olmak, üstünlük, ihsan anlamlarına gelmektedir.
Fazilet kelimesi yeni Türkçemizde ‘erdem’ kelimesi ile karşılanmaktadır.
Fazilet’in zıddı, rezilettir.
Fazilet kavramının bir terim olarak ahlâk literatüründe sonradan kazandığı kapsamlı anlamlar ayet ve hadislerde geçmemekle birlikte, bir çok ayet ve hadislerde çeşitli ahlâkî faziletlere geniş şekilde yer verilmiştir. Kur’an-ı Kerim’in genelinde iyi ahlâk ilkeleri, farklı anlatımlarla işlendiği ve bunların teşvik edildiği görülmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de buyurulur: “Aranızda fazlı (birbirinize iyilik etmeyi) unutmayınız.” [254]
“İnsanlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah malları ve canlariyle cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır..” [255]
Kur’an-ı Kerim’de 104 yerde geçen fazl ve bu kökten türeyen diğer kelimelerin büyük bir kısmı Allah (c.c.)’ın genel olarak varlıklar alemine, bütün insanlara, inananlara ve özel olarak da Muhammed (s.a.v.) ümmetine, ayrıca belli kişi ve zümrelere karşı maddi ve manevi lütuf ve cömertliğini ifade eder.
Hadis kitaplarımızda, geçmiş peygamberler, Hz. Muhammed (s.a.v.), halifeler ve diğer sahabilerin ahlâk ve şahsiyetlerinin tanıtıldığı ‘fezail’ veya ‘menakıb’ başlığını taşıyan bölümlerde İslâm ahlâkında fazilet sayılan davranışlara ilişkin önemli bilgiler bulunmaktadır.
Dinimiz, Müslümanların her türlü görevlerini yerine getirerek olgun ve yüksek bir ahlâka sahip olmalarını, iyi huylarla ruhlarını güzelleştirmelerini istemiş, reziletten, kötü huy ve alışkanlıklardan da uzaklaşmaları emredilmiştir.
Bilindiği gibi bedenimiz çeşitli hastalıklara yakalanabilmekte ve bunlar uygun ilaçlarla tedavi edilmektedir. İnsan ruhu da hastalıklara bazı yakalanabilmektedir. Ruhsal hastalıkların en etkili ilacı, doğru ve sağlam bilgilere sahip olmak, zihni evham ve hürafelerden temizlemektir. Fakat bu yeterli değildir. İnsan ruhunun eğitilmesi, öldürücü manevi hastalıklardan korunabilmesinin bir başka yolu, onun, güzel ahlâk ve faziletlerle süslenmesidir.
Olgun insan, imkanların elverdiği ölçüde faziletleri nefsinde toplayan insandır. Manevi ve ruhi hastalıklar demek olan reziletleri ve kötülükleri alışkanlık haline getirenler, ebedi hayatı kaybederler, hüsrana ve zarara uğrarlar.
Nitekim Cenab-ı Hak buyuru: “Nefsini tertemiz yapıp arıtan, şüphesiz saadete ermiş, onu kötülüklere gömen ise, elbette ziyana uğramıştır.” [256]
Fazilet sahibi insanlar arasında sürekli olarak anlaşma, ülfet ve uyum görülür. Rezilet sahibi insanlar arsında ise hep fitne ve fesat çıkar.
Bütün faziletler güzel iş ve davranışlardan ibarettir. Bu sebeple İslâm, getirdiği ilkelerle Müslümanları faziletli insanlar yapmaya çalışmış, böylece onlardan insanlığa örnek ve önder bir topluluk meydana getirmek istemiştir.
İslâm nizamı, insanın hiçbir duygu ve eğilimini yok etmek istememekte; ancak hayatın bütünüyle ölçülü olmasını, aşırılıklardan kaçınılması gerektiğini bildirmektedir. Bu nedenle de ‘itidal’ (ölçü, denge) sahibi olmak çok önemlidir.
İslâm dini cömertliği büyük bir fazilet olarak görür. Fakat cömertliğin, daha doğrusu infak ve sadakanın fazilet olabilmesi için harcamalarda itidale uymak şarttır. Aksi halde bu bir fazilet olmaktan çıkar. Hatta sorumluluk gerektiren bir rezilet olur. Bunun için harcamalarda orta yol tutulur. İsraf ve cimriliğe sapmadan orta yol tutulur.
Tevazu da bir fazilettir. Ancak alçakgönüllülükte aşırıya gitmek insanı zillete, aşağılığa sürükler. Tevazudan uzaklaşmak ise insanı kibirliliğe götürür. Şu halde Müslüman kişi davranışlarında itidal fazilet ve güzel huyların, ifrat ve tefrit ise rezilet ve kötü huyların çıkmasına neden olmaktadır.
İslâm ahlâkçıları, insan ruhunun bazı temel kuvvetlere sahip olduğunu, bu kuvvetlerin akıl, gazap ve şehvetten meydana geldiğini kabul etmişler ve bu üç temel kuvvetin fazilet ve reziletlerin ana kaynağı olduğunu söylemişlerdir. Bu kuvvetlerin ifrat, tefrit ve itidal noktaları ayrı ayrı ele alınmış, ve ifrat ve tefritin reziletin; itidalin ise faziletin esası olduğunu ifade etmişlerdir. [257]
[254] Bakara sûresi, 2/237.
[255] Nisa sûresi, 4/95.
[256] Şems sûresi, 91/9-10.
[257] Şamil İslâm Ansiklopedisi.
BU YAZI AŞAĞIDAKİ WEB SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.
http://www.islamahlaki.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder