YOLDAN ALDIĞIMIZ MEÇHUL ADAM!
1950'li yıllardı... Ortaokulda okuyordum. Yaz aylarında da amcam ile babamın ortak çalıştırdıkları otobüste muavin olarak Kahramanmaraş'a gidip geliyordum. Otobüsümüz Gaziantep-Kahramanmaraş hattında çalışmaktaydı.
Bir gün Gaziantep'e hareket ettik. Yolda her zaman yolcu oluyor, hatta "indir-bindir" ile çoğu zaman dolu vaziyette gittiğimizden daha çok para kazanıyorduk. O gün de öyle olur ümidiyle yola çıktık. Lakin Narlı'ya kadar bir tek yolc...u bile alamadık. Yol ayrımında bir benzin istasyonu, bir de kahvehane vardı. Orada da kimse yoktu.
Moralim bozuk bir şekilde arabanın yanına geldiğimde baktım uzun boylu, esmer ancak nur yüzlü biri duruyordu. Beni görünce seslendi:
-Maraş'a gideceğim, ancak param yok.
O anda merhum babamın sözünü hatırladım. "Kiminin parası kiminin duası" derdi hep. "Canın sağ olsun emmi, bin bakalım" dedim. Adamı arabaya aldık ve hareket ettik.
Fakat adam yolcu olmamasına rağmen koltuğa değil de, ancak yolcu bolluğunda kullandığımız iskemlelerden birine oturmuştu. Dedim ki:
-Emmi ordan kalk da koltuğa otur. Zaten her taraf boş. Cevap verirken hafifçe gülümsedi:
-Olur oğlum olur. Oraların müşterisini Allah gönderir... Daha adamın lafı bitmeden, arabanın arkasından "Hop hooop!" sesleri işittik. Durduk. Kapıdan inip ardıma baktığımda şaşırdım kaldım. Bunca insan nereden çıkmıştı böyle? Aşağı inip yolcuları arabaya almaya başladım. Gerçekten koltukların tamamı dolduğu gibi, o iskemleler bile dolmuştu...
Kapıçam'ı geçtikten sonra bir köprüye geldiğimizde o meçhul adam "Beni burada indirin" diye seslendi:
Durduk, adamı indirdik. Gülümseyerek "Güle güle gidin, yolunuz açık olsun. Lakin arabanıza dikkat edin" dedi. Araba hareket etti. Bu arada gözüm yola ilişti. Baktım yola arabadan bir şey akmış. Hemen şoföre durumu bildirdim.
Şoförümüz motorun kaputunu açıp baktı. "Eyvah hem motorun yani silindir blokunun hem de radyatörün muslukları açılmış" dedi. Arabada su diye bir şey kalmamıştı. Ben de tampona çıkıp farkında olmadan manifolttan tuttum. Ancak elimi yakması gereken manifolt buz gibi soğuktu.
O zaman hatırladım o meçhul yolcunun sözlerini. Hayret!Arabanın suyunu da köprünün altındaki dereden akan su ile doldurduk. K. Maraş'a geldiğimizde durumu anlattık.
Bize dediler ki:
-Kapıçam'da bir mübarek zatın kabri var. Siz her geçtiğinizde ona okuyun!..
Ben de o günden sonra oradan bir Fatiha okumadan geçmedim...
Rumuz: "Ercişli"-Gaziantep
Ünal Bolat
1950'li yıllardı... Ortaokulda okuyordum. Yaz aylarında da amcam ile babamın ortak çalıştırdıkları otobüste muavin olarak Kahramanmaraş'a gidip geliyordum. Otobüsümüz Gaziantep-Kahramanmaraş hattında çalışmaktaydı.
Bir gün Gaziantep'e hareket ettik. Yolda her zaman yolcu oluyor, hatta "indir-bindir" ile çoğu zaman dolu vaziyette gittiğimizden daha çok para kazanıyorduk. O gün de öyle olur ümidiyle yola çıktık. Lakin Narlı'ya kadar bir tek yolc...u bile alamadık. Yol ayrımında bir benzin istasyonu, bir de kahvehane vardı. Orada da kimse yoktu.
Moralim bozuk bir şekilde arabanın yanına geldiğimde baktım uzun boylu, esmer ancak nur yüzlü biri duruyordu. Beni görünce seslendi:
-Maraş'a gideceğim, ancak param yok.
O anda merhum babamın sözünü hatırladım. "Kiminin parası kiminin duası" derdi hep. "Canın sağ olsun emmi, bin bakalım" dedim. Adamı arabaya aldık ve hareket ettik.
Fakat adam yolcu olmamasına rağmen koltuğa değil de, ancak yolcu bolluğunda kullandığımız iskemlelerden birine oturmuştu. Dedim ki:
-Emmi ordan kalk da koltuğa otur. Zaten her taraf boş. Cevap verirken hafifçe gülümsedi:
-Olur oğlum olur. Oraların müşterisini Allah gönderir... Daha adamın lafı bitmeden, arabanın arkasından "Hop hooop!" sesleri işittik. Durduk. Kapıdan inip ardıma baktığımda şaşırdım kaldım. Bunca insan nereden çıkmıştı böyle? Aşağı inip yolcuları arabaya almaya başladım. Gerçekten koltukların tamamı dolduğu gibi, o iskemleler bile dolmuştu...
Kapıçam'ı geçtikten sonra bir köprüye geldiğimizde o meçhul adam "Beni burada indirin" diye seslendi:
Durduk, adamı indirdik. Gülümseyerek "Güle güle gidin, yolunuz açık olsun. Lakin arabanıza dikkat edin" dedi. Araba hareket etti. Bu arada gözüm yola ilişti. Baktım yola arabadan bir şey akmış. Hemen şoföre durumu bildirdim.
Şoförümüz motorun kaputunu açıp baktı. "Eyvah hem motorun yani silindir blokunun hem de radyatörün muslukları açılmış" dedi. Arabada su diye bir şey kalmamıştı. Ben de tampona çıkıp farkında olmadan manifolttan tuttum. Ancak elimi yakması gereken manifolt buz gibi soğuktu.
O zaman hatırladım o meçhul yolcunun sözlerini. Hayret!Arabanın suyunu da köprünün altındaki dereden akan su ile doldurduk. K. Maraş'a geldiğimizde durumu anlattık.
Bize dediler ki:
-Kapıçam'da bir mübarek zatın kabri var. Siz her geçtiğinizde ona okuyun!..
Ben de o günden sonra oradan bir Fatiha okumadan geçmedim...
Rumuz: "Ercişli"-Gaziantep
Ünal Bolat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder