Ahmed Şahin
a.sahin@zaman.com.tr
AİLE-SAĞLIK
Ramazan ayı ile gelen eşsiz fırsatı hiç düşündünüz mü?
Köydeki çocukluk devremde hep merak eder dururdum: Sene boyunca ilgisiz ve bilgisiz duran bir kısım insanlar Ramazan gelince neden büyük bir heyecanla ibadete yöneliyorlar, en cimriler bile bu ayda neden cömertleşiyor, hayır hasenatta, yoksula yardımda en ön saflara geçebiliyorlar?
Demek ki, Rabb’imiz Ramazan ayına öyle fırsatlar ve ikramlar koymuş ki, onda yapılan ibadetler, hayır hasenatlar sene boyunca yapılan ibadetlerle, hayır hasenatlarla kıyaslanamayacak derecede üstünlük ve kıymetlilik arz etmektedir. En ilgisiz kimse dahi bu büyük farkı fark etmektedir.
Hatta denebilir ki, Ramazan öyle bir fırsat ayıdır ki, sene boyunca kaybettiğini, bu bir ay içinde kazanman söz konusu olabilir. Seksen senelik nafile ibadet sevabını kazandıran Kadir Gecesi de bu aydadır. Ayrıca Ramazan ayı boyunca Rabb’imiz kullarına her gece şöyle soracaktır:
-Yok mu günahlarına tövbe istiğfar eden, affedeyim. Yok mu, ihmal ettiği ibadetlerini yapmaya başlayan, fazlasıyla kabul edeyim. Yok mu yoksula, kimsesize iyilik ve ikramlarda bulunan, kat kat karşılık verip mükafatlandırayım...
Bundan dolayı senenin her ayında verilmesi caiz olan zekatlar, yapılması mümkün olan hayırlar ve hizmetler bu ayda daha fazla yapılmaktadır. Çünkü bu öyle bir aydır ki, onda bir verirsiniz (ihlasınızın derinliği nispetinde) bin kazanırsınız. İşte bu özellik ve güzellik Ramazan ayının içine ve özüne konmuştur.
Bu sebeple, en ilgisiz insanlar bile Ramazan ayında kendilerine gelirler, geçmişlerindeki hatalarını Ramazan’da yaşayacakları dini hayatları nispetinde bağışlatabilirler, bayramdan sonra da Ramazan’da kazandıkları bu tertemiz ibadetli hayatlarını büyük bir azim ve aşkla sürdürebilirler. Böylece Ramazan’da başladıkları mazbut bir dini hayatla hayatlarının tamamını kurtarabilirler.
Burada akla gelen önemli bir soru:
-Neden bu aya böylesine büyük mükafatlar, özel af ve bağışlamalar koymuştur Rabb’imiz?
Bunun hikmetini Rabb’imizin ‘gazabını aşan merhamet ve şefkatinde’ aramak gerekir. Rabb’imiz ahsen-i takvimde yarattığı kullarının cehenneme gitmesinden memnun olmuyor, Ramazan vesilesiyle kendilerine çekidüzen versinler de cennete layık hale gelsinler istiyor. Bundan dolayı bu aydaki ibadetlere, hizmetlere, yardım ve sadakalara sene boyu yapılanlarla kıyaslanamayacak sevaplar ihsan ediyor, af ve mağfiretini coşturuyor. Nitekim en ilgisiz ve ihmalkarları dahi şevke getiren müjdesini Ramazan’da şöyle veriyor:
-Kim Ramazan’ın farklılığına inanarak sabırla orucunu tutar, imanla ibadetlerini yapar, cömertçe hayır hasenatlarını yerine getirirse; o kimsenin geçmişteki günahları af kapsamına alınarak bağışlanır!.
Sadece bu müjde dahi başlı başına harekete geçme kaynağıdır.
İrşat eserlerindeki şu kayıt da konuyu olanca açıklığıyla anlatmaktadır:
Ramazan ayının böylesine büyük af ve mağfiretinden dolayıdır ki, mahşerde bir kısım insanlar elleri bağlı olarak cehenneme doğru götürülürken onları geriden seyreden bazı kimseler hayretle soracaklar:
-Siz de bizim gibi Ümmet-i Muhammed’den değil miydiniz?.. Evet, diyecekler, biz de Muhammed ümmetindeniz.. Bu defa şaşırmış halde tekrar soracaklar:
-Nasıl olur, hem Muhammed ümmetindensiniz hem de cehenneme götürülüyorsunuz?. Yoksa siz hiçbir Ramazan ayına girmediniz mi, özelliğinin farkına varmadınız mı?.. Cevap fevkalade üzücü:
-Ramazan ayına girdik, ama özelliğinin farkına varmadık, umumi af ve mağfiret ayı olduğu üzerinde hiç durmadık! Diğer aylardaki ilgisizliğimizi bu ayda da sürdürdük. Bundan dolayı da yağmur gibi yağan ilahi af ve mağfiretten nasibimizi alamadık. Eyvah ki eyvah!.. diyecekler.
Öyle ise biz de daha şimdiden kendi nefsimize bir ‘dikkat, dikkat!’ çekelim de, umumi af ve mağfiret ayı geliyor diyerek vicdanen huzur duyacağımız tam bir dini hayata yeni bir aşk ve azimle girelim mi? Böylece ‘eyvah ki eyvah!’ diyenlerin düştüğü akıbete düşmekten kendimizi korumaya alalım mı?
Ne dersiniz, düşünmeye değer önemli bir konu mu bu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder