Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“(Resûlüm!) Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İbrâhim, 42) |
|
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Zulümden sakınınız! Çünkü zulüm, kıyamet gününde zâlime zifiri karanlık olacaktır. Cimrilikten de sakınınız. Çünkü cimrilik sizden önceki ümmetleri helâk etmiş, onları birbirlerinin haksız yere kanlarını dökmeye, haramlarını helâl saymaya sevketmiştir.” (Müslim, Birr, 56; Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 483. Ayrıca bkz. Ahmed, II, 92, 136; Hâkim, I, 55/26) |
|
Zâlimlerin asıl acı âkıbetleri ise âhirettedir. Âyet-i kerimede zulmedenlerin cehennemde bırakılacağı haber verilerek şöyle buyrulur:
“Sonra biz, Allah’tan sakınanları kurtarırız; zâlimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.” (Meryem, 72)
Öyleyse derhâl zulümden tevbe edip haksızlık yaptığımız insanlara haklarını iâde etmeli ve helâllik dilemeliyiz. Bundan başka kurtuluş imkânı yoktur. Rasûlullah (sav) ümmetini, adâletin tam olarak tecellî edeceği gün gelmeden evvel uyarmış ve şöyle buyurmuştur:
“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm mikdarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir.) Şayet iyilikleri yoksa, kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlim, 10; Rikâk, 48)
İşte bu tam bir iflâstır. Bu durumdaki bir insan için ebedî karanlıklar başlamış demektir. |
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder