AİLE-SAĞLIK
Ramazan’da kimler oruç tutmayabilir?
Düşünen her insan bilir ki, kullarını yarattığı sayısız nimetlere karşı sene boyunca serbest bırakan Rabb’imiz, sadece Ramazan-ı Şerif’te bir aylık bir sabır imtihanına tabi tutmaktadır.
İnanmış insan bu bir aylık sabır imtihanına seve seve gönülden evet der:
-Senenin bir ayında neden Rabb’imin emrini yerine getirmeyeyim? Ben bu kadar iradesi zayıf, boğazına düşkün oburun biri miyim? diyerek de Ramazan orucunun mutluluğunu toplumla birlikte yaşamayı esas alır. Tereddüt ve vesveseye asla girmez. Büyük bir azim ve gayretle ay boyunca oruçlarını sevgi ile tutarken ibadetlerini de aynı şekilde büyük bir azimle camilerde halkla birlikte yapmaya gayret eder, çevresindeki konu komşudan ayrı kalmak gibi bir mahrumiyet ve ayrılığa düşmek istemez.
Allah korusun, bir yanlışlık yapıp da nefsine uyarak orucunu tutmamak gibi büyük bir günaha yönelecekse, bunu da hiç olmazsa açıkça değil de gizlice yaparak insanları oruç yediğine şahit tutmak istemez, dinde ‘fasık-ı mütecahir’ adı verilen ‘aleni günahkâr’ durumuna düşmeyi göze almaz. Çünkü bir günah gizli işlenirse Allah ile kendi arasında kalır, gizlemez de açıkça ilan ederek işlenirse bu tüm insanları şahit tutarak aynı günahı onların da işlemesini teşvik etme manasına geldiğinden vebal çok genişlemiş olur.
Şayet oruç tutamayacak durumda mazereti olan kimse ise, sonsuz merhamet sahibi Rabb’imiz, kullarının oruç tutmada zorlanacak olan bu özür sahiplerini de ayırır, onlara oruçlarını ileride mazeretleri geçince tutmaları iznini verir.
-Kimlerdir Ramazan ayında herkes oruçlu iken oruçlarını tehir edip de sonra tutma iznine sahip olan mazeretliler? Bu izin sahiplerini kısaca şöyle sıralamak mümkündür:
1- En başta küçük yaştaki masum çocuklar: Bunlar erginlik (buluğ) yaşına girmedikçe oruç tutmakla yükümlü olmazlar. Buna rağmen tutarlarsa sevabı, onları alıştıranlara da şamil olur. Kızlarda dokuz, erkeklerde on beş yaş, erginlik yaşı dediğimiz yükümlülük başlangıcı olarak kabul edilirse de esas yükümlülük tespiti, muayyen hal ile ihtilam olmanın başlamasıyla kesinleşir.
2- Çok yaşlanmış ihtiyarlar: Oruç tutacak kuvvete sahip olmayan bu yaşlıların halsizlikleri oruç tutmaları halinde daha da artacak, zor durumda kalacaklarsa tutmazlar. Bunların ekonomik durumu müsait olanları tutamadıkları her oruç başına on lira verirler çevrelerindeki yoksullara.
3- Yaşlı değil fakat hasta olanlar: Oruç tutacak olurlarsa hastalıkları fazlalaşacak, sıhhatleri daha da bozulacaksa, sıhhatine kavuşunca tutmaya niyet ederek beklerler.
4- Hamile hanımlar: Taşıdıkları yavrularına zarar geleceğini biliyorlarsa doğumdan sonra tutmayı niyet ederek oruçlarını tehir ederler.
5- Doğum yapmış, çocuk emzirmekte olan anneler: Çocuğun ya da annenin zarar göreceğini düşünüyorlarsa oruçlarını tehir eder, sonra tutarlar.
6- Her ay belli günlerdeki özürleri başlamış bulunan hanımlar: Bunlar da özürleri başlayınca hemen oruçlarını bırakırlar. Müddet bittikten sonra tutamadıkları oruçlarını tutarak tamamlarlar.
7- Seferde olanlar: Yani oruç günlerinde doksan kilometreden az olmayan yolculuğa çıkmış bulunanlar. Ancak yolcular yeme iznine sahip oldukları halde tutarlarsa sevaplısını tercih etmiş olurlar.
Önemli bir oruca başlama vakti hatırlatması: Oruca başlama vakti sabah ezanı değil, sabah ezanından önce başlayan takvimlerdeki imsak dakikasıdır. Ezan geç de okunabilir erken de.. Bunun için de, herkes bulunduğu yerin imsak ve iftar dakikasını iyi bilmeli, ezan okunmasa dahi imsak dakikası girmişse orucuna başlamalıdır.
Burada bir yanlışlık olur da, imsak dakikası girdiği halde girmedi zannedilerek yemeye devam edilirse, yahut da iftar vakti girmediği halde girdi zannıyla oruç açılırsa hata ile orucu bozulmuş olacağından dolayı bu orucu bayramdan sonra tekrar tutarak kaza etmek gerekir. Bu sebeple takvimdeki bu imsak dakikası sınırı unutulmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder