AİLE-SAĞLIK
Sahabe, sıkıntısız hayata niçin şüphe ile bakmış?
‘Bir eli yağda bir eli balda’ nimetlerle dolu israf ve bolluk içinde sıkıntısız geçen bir hayat, ahiret açısından iyiliğe mi, yoksa sorumluluğun çoğalmasına mı işarettir, diye düşünmüşler sahabeler.
Bu sıkıntısız hayatı derinlemesine değerlendiren bir sahabe de Abdurrahman bin Avf olmuştur. ‘Sahabe Hayatından Yansımalar’ kitabımızda, onun, her şeyi yolunda giden sıkıntısız hayata şüphe ile bakışının sebebini arz etmek istiyorum bugün size. Bakalım hiç sıkıntısız ‘bir eli yağda bir eli balda’ şeklinde geçen hayat, ahiretimiz açısından kazanca mı, yoksa ziyana mı işaret sayılıyor bir görelim.
***
Mekke’den sadece yol azığını koyduğu bir çantasıyla Medine’ye hicret eden Abdurrahman bin Avf, Medine’de başlattığı ticari işlerinde öylesine bir başarı ve kazanca ulaşmış ki, bir ara kendinden şüphe ederek şöyle sızlanmaya başlamış yakınlarına:
-Alıp sattığım her şey çok kazanıyor, her geçen gün servetim artıyor. Hiç hastalanmıyor, bir musibete de maruz kalmıyorum. Herhangi bir kaza bela da söz konusu olmuyor. Bu rahatlık ve bolluktan korkuyorum. Acaba diyorum, bütün isteklerimi, lezzetimi dünyada yaşayıp bitiriyorum da ahiretimde alacak bir şeyim kalmıyor mu, diye endişeye kapılıyorum bu her şeyi yolunda giden sıkıntısız hayattan!
Büyük sahabeyi böylesine derin endişeye sevk eden ayetin işaretinden anladığımıza göre Rabb’imiz ahirette buyuracak ki:
-Dünyada bütün isteklerinizi verdim, kavuşmadığınız bir arzunuz ve isteğiniz kalmadı. Günahlarınızı affettirecek hiçbir sıkıntı ve mahrumiyet de yaşamadınız dünyada. Ne hizmet yaptınız bunca nimetlerin mükellefiyeti ve günahlarınızın affı konusunda?
İşte dünyada bütün istekleri yerine gelen kimselerin düşünmeleri gereken bir sorudur bu sonuç.
Maddi imkanlar güzel, makam mevki tamam.. Sıhhat ve afiyet yerinde.. Herhalde bunca nimetlerin bir sorgusu da, yerine getirilmesi gereken mükellefiyetleri de olacaktır ahirette?
Bundandır ki, hayatta hastalananlar, geçim sıkıntısı çekenler, çeşitli üzüntülere maruz kalan uyanık kalpli insanlar, fazla üzülmemişler, belki ahirette günahlarımızın affına vesile olacak sıkıntılar bunlar diye düşünmüşler, huzur bile duymuşlar hayatın içindeki zorluk ve sıkıntılarından dolayı..
Nitekim İmam-ı Suyuti (Berzah Alemi) kitabında maruz kalınan sıkıntı ve musibetlerin günahların affına sebep olacağını anlattığı kudsi hadis de Rabb’imizin şöyle buyurduğunu hatırlatır.
-Affetmek istediğim kullarımı, günahlarının cezasını yaşamadan dünyadan çekmem. Bunun için de o kullarımın hayatında zorluk ve darlık yaşatarak aflarını sağlarım. Şayet üzerinde az bir günahı kalırsa onu da ölüm anında yaşayacağı zorlukla affederim, huzuruma tertemiz gelirler maruz kaldıkları zorluk ve sıkıntıya karşı gösterdikleri sabır ve teslimiyetleri sebebi ile..
- Azabıma müstahak olan kullarımı ise isteklerine kavuşmadan çekmem dünyadan. Bundan dolayı o kullarım sıkıntı ve musibetlere maruz kalmadan nefislerinin tüm zevk ve isteklerine kavuşurlar. Günahlarının affına sebep olacak bir zorluk ve mahrumiyet yaşamadan gelirler huzuruma. Af ve mağfiretlerini sağlayacak bir sevap sermayeleri de bulunmaz yanlarında. Demek ki, hayatı hep ‘bir eli yağda bir eli de balda’ beklemek, yahut da hep öyle bir hayat hayali içinde olmak doğru bir istek olmaz.. Maruz kaldığı günahlarını af ettirecek bir sabır ve şükür sermayesiyle gitmek gerekiyor dünyadan.
Bundan dolayı Bediüzzaman Hazretleri, sıkıntı ve zorluklarla dolu geçen bir hayatın değerlendirmesini yaptığı kitaplık çaptaki bir cümlesinde, hayatın nelerle değer kazandığını nasıl tarif ediyor bizlere bir bakalım:
- Hayat, musibetlerle, hastalıklarla kemal bulur, tasaffi eder! Yeknesak istirahat döşeğinde geçen bir hayat, hayrı mahz olan vücud’dan ziyade, şerri mahz olan yokluğa yakındır! Hep zevk ü safa içinde tüketilen bir hayatın sahibine kazandırdığı ahiret sermayesi adına hiçbir şeyi yoktur!
-Ne dersiniz, şimdi bu durumu biz de bir düşünmeli miyiz? Evet, diyorsanız buyurun öyle ise:
-Fatebiru ya ülil ebsar! Bu sevapsız sonucu bizde bir düşünelim ey basiret sahipleri!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder