Allah’ın Arslanı’nın Şehadetini Nasıl Anlamalı?
"Hz. Ali’nin secdede şehit edilmesinden sadece şu anlaşılmalı:
Ey yolumdan gelenler, ey beni sevdiğini söyleyenler, ey âşıklar,
ey sadıklar benim gibi cemali Kâbe’de, başı secdede, gönlü
âlemlerin Rabbinde, O’nun ilahi takdirine, kazasına, belâsına...
teslim olunuz!
Bilindiği üzere İslamiyet teslimiyettir. Hem bir türlü teslim
olamayız hem teslim olanı da görüp anlamayız.
Daha evvel defaatle dile geldi ki gerek Hz. Şems-i Tebrizi gerek
Hz. Mevlânâ, “Allah’ın birliğine şahadet etmek, sadece O birin
ilahi takdirine, kazasına, belasına teslim olmaktır” demişlerdir.
Hz. Ali Efendimiz’in secdede baş vermesi dil’in değil, hâlin
geçek mânâda “ALLAHU EKBER” demesidir. Hz. Ali gibi erler
bizim gibi sokaklarda ALLHU EKBER diye bağırmaktan edeb
ederler. Onlar can diliyle bağırmadan sesiz sedasız ALLAHU
EKBER derler.
Bu Yüce Yaratıcı’yı öyle bir tasdik ediştir ki başı
secdede kılıç darbesi beklemek onlara bal ile şerbet gelir.
Sözün özü şudur ki Hz. Ali Efendimiz’in âlem-i cemale gidişi, kanıyla,
canıyla, başıyla, cümle uzuvlarıyla sevenlerine, İslâmiyet’in
özü olan teslimiyete dair bir işaret, bir yol göstermedir.
Hani Mesnevî’nin birinci cildinde tacir ile papağanın hikâyesi vardır.
Bu hikâye aslına uygun olarak anlaşılırsa ne demek istediğimiz
de anlaşılacaktır. Papağan dahi ölümüyle kendi cinsine örnek
olur da Hz. Ali gibi bir Şah’ın kendi cinsine bir işareti, harfsiz
sessiz sözsüz bir vasiyeti olmaz mı?
Hz. Ali Efendimiz’in en büyük
vasiyeti son nefesinde canıyla kanıyla yazılmıştır. O son sözünü
hâl diliyle söylemiştir, elbette hâlden anlayana, harfsiz sözsüz
duyana! “And olsun kaleme” ayeti böyle yazılar yazan kalemleri
ifade eder. "
Muhterem H. Nur Artıran Hanımefendi'nin Aşk Terk Etmez başlıklı kitabından alıntıdır, (s. 147 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder