15 Ağustos 2017 Salı

Kalplere Huzur Veren Rahmet

Kalplere Huzur Veren Rahmet


Cenâb-ı Hak buyuruyor: 



               "Eğer siz ona yardım etmezseniz, iyi bilin ki, Allah ona yardım etmişti: Hani yalnız iki kişiden biri olduğu halde, inkar edenler kendisini (Mekke'den) çıkardıkları sırada ikisi mağarada iken arkadaşına: "Üzülme, Allah bizimle beraberdir." diyordu. Allah ona sekînetini indirdi ve onu sizin görmediğiniz askerlerle destekledi; inanmayanların sözünü alçalttı. Üstün olan, yalnız Allah'ın sözüdür. Allah daima üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe, 40)


Rasûlullah (sav) buyurdular:

"Allah'a yemin olsun ki, senin Allah katında en sevgili ve en değerli belde olduğunu bildiğim halde senden çıkıyorum. Vallahi senin halkın beni çıkarmasaydı senden çıkmazdım." (Tirmizî, Menakıb, 68; Müsned, IV, 305)


Peygamber Efendimiz (sav) ve Ebû Bekir (ra)’ın müş­te­rek yar­dım­cı­sı, da­ya­na­ğı, sı­ğı­na­ğı ve barı­na­ğı, Hak Te­âlâ idi. Bu­nun için ma­ğa­ra­nın önü­ne ge­len bed­baht­lar, bir gü­ver­cin yu­va­sı ile örüm­cek ağın­dan baş­ka bir şey gö­re­me­miş­ler­di.

An­cak bü­tün bun­lar olur­ken, ma­ğa­ra­nın için­de Hz. Ebû Be­kir (ra) nâ­zik an­lar ya­şa­mış­tı. Korkmuş­tu; ken­di­si için de­ğil, Al­lâh Ra­sû­lü (sav) Efen­di­miz için…

Zî­râ müş­rik­ler azı­cık eği­lip bak­sa­lar, on­la­rı he­men gö­re­bi­le­cek­ler­di. On­lar ma­ğa­ra­nın sa­ğı­nı so­lu­nu do­la­şı­yor ve:

“–Eğer ma­ğa­ra­ya gir­miş ol­sa­lar­dı, gü­ver­cin­le­rin yu­mur­ta­sı kı­rı­lır, örüm­cek ağı da bo­zu­lur­du.” di­yor­lar­dı.

Bâ­zı­la­rı:

“–Ma­ğa­ra­nın içi­ne gi­rip ba­ka­lım!” de­dik­le­ri za­man, Ümey­ye bin Ha­lef:

“–Si­zin hiç ak­lı­nız yok mu? Ma­ğa­ra­da ne işi­niz var?! Üze­rin­de üst üs­te, kat kat örüm­cek ağı bu­lu­nan şu ma­ğa­ra­ya mı gi­re­cek­si­niz?! Val­lâ­hi ka­na­ati­me gö­re şu örüm­cek ağı, Mu­ham­med doğ­ma­dan ön­ce­si­ne âit­tir!” de­di.

Ebû Ce­hil ise:

“–Val­lâ­hi, öy­le zan­ne­di­yo­rum ki, O ya­kı­nı­mız­da­dır! Fa­kat sih­ri ile göz­le­ri­mi­zi bağ­la­dı, gör­mez et­ti!” de­di.

Bu es­nâ­da en­di­şe­ye ka­pı­lan Hz. Ebû Be­kir Sıd­dîk, Ra­sû­lul­lâh (sav)’e hi­tâ­ben:

“–Ben öl­dü­rü­lür­sem, ni­hâ­yet bir tek ki­şi­yim, ölür gi­de­rim. Fa­kat Sa­na bir şey olur­sa, o za­man bir üm­met he­lâk olur.” di­yor­du.

Pey­gam­be­ri­miz ayak­ta na­maz kı­lı­yor, Hz. Ebû Be­kir de göz­cü­lük ya­pı­yor­du. Efen­di­miz’e:

“–Şu kav­min Sen’i ara­yıp du­ru­yor­lar. Val­lâ­hi ben ken­dim için en­di­şe­len­mi­yo­rum. Fa­kat sa­na za­rar ver­me­le­rin­den kor­ku­yo­rum.” de­di.

Ra­sûl-i Ek­rem Efen­di­miz Yâr-ı Gâr’ına:

“–Ey Ebû Be­kir, kork­ma! Hiç şüp­he­siz Al­lâh bi­zim­le­dir!” bu­yur­du.

(İbn-i Ke­sîr, el-Bi­dâ­ye, III, 223-224; Di­yar­bek­rî, I, 328-329)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder