Prof Dr. Mahmud Esad Coşan (1938-2001) |
HAYIRLI CUMALAR
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Cumanız mübarek olsun, aziz ve sevgili Akra dinleyicileri! Allah bu mübarek sevaplı, nurlu günün hayrından, bereketinden en güzel tarzda hissemend olmayı cümlenize nasîb eylesin...
(EMEKLİ OLMADAN İŞYERİNDE KULAKLIKLA; ŞİMDİ İSE YATAĞIMDA KÜÇÜK RADYOMDAN HERGÜN SABAH 9:30'DA VE ÖĞLEDEN SONRA 15'DE M. ESAD HOCAEFENDİNİN AKRA FM'DE SOHBETLERİNİ DİNLİYORUM. Ankara Akra FM: 107.4 )
Bismillâhir-rahmânir-rahîm
Çok Yemenin Zararları
Büyük âlimler, hükemâlar, bunlar demişler ki: "Çok yemek dünya sevgisinden ileri geliyor ki, bunun elli tane afeti vardır." Yâni elli tane felâket var çok yemekte... Onu uzun boylu söylemiş de, onların ellisini saymak için vaktimiz yok.
Onun için Peygamber SAS, sabah yerse akşam yemezmiş, akşam yerse sabah yemezmiş. Eğer biz Peygamber SAS gibi yapsak, ne hasta oluruz, ne bir şey oluruz. Bütün hastalıkların kökü bu çok yemekten... Mide dolgunken tekrar yiyoruz. Saat geldi, vakit geldi... Daha karnımız da acıkmadı. Ama vakit geldi. Vakit gelince tekrar yiyoruz. İki yemek bir arada, mide ne yapsın?..
Onun için bugünkü fenciler, tabiplerimiz de söylüyorlar. Bu fazla yemek ve bugünkü beyaz ekmek... Biz çok hep ekmeğin beyazını alıyoruz. Francala olsa onu alacağız ama, en çok zarar da onun içindeymiş. O bizim dedelerimizin istediği kepeksiz ekmek mi?.. İlk bid'at o oldu. Peygamber Efendimiz zamanında elek yokmuş. Herkes değirmenden geldiği gibi yoğurur pişirir, yermiş.
Sonra kepeği ayıracak eleği bulmuşlar, şimdi de fabrikalarda eleniyor. Kepek kalmıyor.
Şimdi doktorların tavsiyesi:
"--Ekmeğin içerisine kepek katınız. Kepek yeyiniz ki mideniz, barsaklarınız güzel çalışsın!"
Bu has ekmekler buna mani oluyormuş. Onun için insanlar kabız oluyor, şu oluyor, bu oluyor, çok sıkıntılar çekiyorlar... Bu Peygamber'in yolundan ayrılmaktan ibaret oluyor.
Onun için en nihayet, elli tane saydıktan sonra son sözü: "Şeytan seni en nihayet beşeriyet sıfatından soyar, hayvânî bir sıfatla yaşarsın dünyada..." Bu çok yemenin zararının en sonuncusu, beşeriyet sıfatından soyulma. Kalıbın beşeriyen sıfatıdır ama, iç beşeriyetten çok uzaktır.
Onun için diyor ki: "Allah yolcularına lâzım olan, helâlden olsa bile yemeği az yemektir."
Bugün akşam doktorumuz gene diyor ki:
"--Adam karnının doyduğunu, ancak bir saat sonra anlar."
Binâen aleyh, biz tıka basa, doyuncaya kadar yiyoruz; bu zarar... Efendimiz SAS ne dedi:
"--Doymadan evvel kalk!" dedi.
Doymadan evvel kalmak; doyduk zaten amma onun farkında değiliz biz. Daha biraz doyuralım diyoruz. Bu sefer mide şişiyor, sıkıntılar çıkıyor. Haydi hazım tozlarına müracaat ediyoruz.
Helâlden de olsa yemeği azaltmak emredilmiş. "Çok yemekten de çok sakınmak lâzım!" demişler. Peygamber bir kap yemiş. Bize de bir kap yeter. A'zamî iki olsun demişler. Misafir olursa üçe müsaade var. Ama biz bunların hiç birisine kanaat edebildiğimiz yok...
Tokluğa çok devam etme! Açlıkta cismin sıhhati vardır, cesed açlıkta sıhhat bulur, dinçlik olur ve fikri de açık olur. Aç olan adamların fikirleri açık olur. Bak şimdi aşağıda gelecek ne güzel:
Kalbi rahat olur, zekâsı da kâmildir. İhtiyacı da yoktur şuna buna... Bir kere yedi mi, yetiyor zaten ona. Ötekine berikine ihtiyacı olmuyor. Bu surette de kanaat mümkün oluyor kendisine.
Yeyince belâyı da unutuyor, ahireti de unutuyor. Allah'ın azabını da unutuyor, ahireti de unutuyor. Onun işi gücü hemen yemek, içmek... Kıyamet günündeki açlıktan da haberi olmuyor artık. Çünkü tokluk, aklına getirttirmiyor onu. Halbuki açlıkta, ibadete karşı çok şevk olur, rahatlık olur. Bahusus abdestini muhafazada... Aç adam çok dışarıya çıkmaz. Ne idrara çıkar, ne de diğerine çıkar. Az yemiştir, ihtiyacı olmaz.
Az yeyince dışarıya çıkman da az olur. Onun için eskinin insanları, evliyalar on beş günde bir dışarıya çıkınca, amel oldu dermiş annesi oğlu için.
Az yeyince, artacak tabii. Artınca onu başkasına vermenin, tasadduk etmenin de imkânları olacak.
Kıyamet gününde insanların en çok aç olanları, dünyada karınlarını çok doyuran insanlardır. Dünyada karınlarını çok doyuran insanlar, ahirette çok aç kalacak.
Bir kere en büyük felâket: "Karnını doyuranlar melekût âlemine uçamazlar." Allah-u Teàlâ bu insanlara çok büyük kudret, kuvvet vermiştir. Aklımızın idrakinin çok üstünde kudret vardır insanda... Hani Amerika bugün birçok milyonlar, milyarlar harcayaraktan atomlarıyla, bilmem neleriyle havaya uçuyor. O uçuşların hepsi insanda mümkün, hepsi insanda mevcut... Fakat biz bu karınlarımızı doyurmak sûretiyle, kalplerimizi de karartmak sûretiyle, onlardan mahrum olmuşuz.
İnsan melekten de efdal efendi, ne diyorsun sen şimdi?.. Melekten de efdal...
Şimdi bizim Bursamızda Cami-i Kebir'imiz var ya, o Cami-i Kebir'i Yıldırım Bayezit yaptırmış. Emir Buhàrî de Yıldırım'ın damadı. İlk açmış camiyi, damadına demiş ki:
"--Sen kıldıracaksın bugün cumayı..."
"--Benim büyüğüm var burda. O varken ben kıldıramam!" demiş.
"--Kim o?.."
"--Somuncu Baba..."
Somuncu Baba'yı da kimse bilmiyor ama. Evliyaların reisi. Rica etmişler, gelmiş okumuş. Yedi mânâ vermiş Elham'a... Demiş:
"--Üçüncüsünü şu direğin arkasındaki Molla Gürânî anlar. Ondan sonrasını o da anlamaz!" demiş.
Şimdi camiden çıkmış. Üç kapı var ya, her kapıdaki insan diyor ki:
"--Bizim kapıdan çıktı, elini öptük."
O diyor:
"--Bizim kapıdan çıktı, elini öptük."
Öteki diyor:
"-- Bizim kapıdan çıktı, elini öptük."
Ulemâ demiş ki:
"--Böyle şey olmaz! Bu adam bir adamdır, bir kapıdan çıkar." demişler.
Cevap veriyorlar erbabı, diyorlar ki:
"--Sizin aklınız hiç bir şeye ermiyor. Allah-u Teàlâ insana öyle bir kuvvet vermiştir ki, bir insan bütün dünyanın her tarafını dolaşabilir bir anda... Bu kudreti Allah vermiş. Bizdeki ruh o kadar geniş ki, âlemi istilâ eder. Bir atom bu kadar hüner yapıyor da, Allah'ın bize verdiği ruh yapmasın, olur mu canım?..
Şimdi cin var ya, inanırız cinlere. "Eùzü billâhi mineş-şeytànir-racîm" dediğimiz cin, çeşitli kılığa giriyor. Giriyor mu? Kedi olur, köpek olur, insan olur, hayvan olur, ağaç olur, şu olur... Aslında bir cindir işte ama, çeşitli kılığa girmiştir. Allah-u Teàlâ'nın bir cinnîsi böyle çeşitli kılığa girer de, en mükemmel olan insanı çeşitli kılığa giremez mi?.. Siz hiç bir şey bilmiyorsunuz! Hemen kitaplara bakıp olmaz diyorsunuz.
--Bir adam üçe bölünmez ya?..
Üçe bölünmez ama, Allah-u Teàlâ'nın insana verdiği ruh ile, bir insan her tarafta gözükür. "Mekke'de ben bu adamı gördüm." dersin.
--Bu adam burda oturuyor, Mekke'de ne işi var bunun?..
Ama o adamın ruhàniyeti ordadır. Kalıbıyla orda görünür. Yâni insandaki bu kudret, Allah-u Teàlâ'nın verdiği kudrettir, insanın kendi hüneri değil ya... Ama çok a'lâdır. Yalnız biz bunları iptal ediyoruz işte, mahvediyoruz. Neyle? Zevk ü sefâmızla...
Bu yeter bu kadarcık.
HAYIRLI CUMALAR
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN
************************
http://esadcosankulliyati.com/arsiv/ramuz/r750817.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder