Müslümanlar nereden nereye geldi?
Bu gece Mevlit Kandili; Hz. Peygamber'in (s.a.v.) dünyaya geldiği günü kutluyoruz. İslam âlemi 1.5 milyara varan nüfusu, dünyayı bloke edebilecek kadar zengin mal varlığı ve dünyanın her yanında kamuoyu oluşturabilecek nüfus dağılımıyla sersemletilmiş bir devi hatırlatıyor. Dışa açılmaması için kendi iç problemleriyle meşgul ediliyor. Dünya piyasasında uğraşacağı alan daraltılıyor. Pazar şansı kalmıyor. Bütün güç ve enerjisini içerde tüketiyor. Çünkü dünyayı idare eden silahsız güçler, böyle istiyorlar. Hareket alanını onlar çiziyor. Rolleri onlar dağıtıyor.
***
Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde merkezin ve çevrenin en zinde gücünü Yahudiler oluşturuyordu. Onlarla Medine vatandaşlık antlaşmasını imzaladı. "Putperestlere karşı Medine'yi beraber koruyalım" dedi. Onlar da kabul ettiler. Tabii sonra da bu antlaşmaya sadık kalmadılar. Hendek muharebesinde Medine'yi kuşatanlarla işbirliği yaptılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) onları etkisizleştirdi.
***
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Umre için gittiği Mekke'ye giremeyince, müşriklerle 'Hudeybiye' olarak adlandırılan antlaşmayı imzalamak zorunda kaldı. Şartları ağır olan bu antlaşma, Hz. Peygamber'e (s.a.v.) büyük bir hareket alanı kazandırdı. Hz. Peygamber, düşmanını bloke edince Medine çevresine İslam'ı yaydı. Güzel örneklerle davetçiler gönderdi. Karınca gibi ortalığa dağılan sahabe, müthiş kazanımlarla geri döndü.
Kısa süre içinde müşrik veya farklı inançlara mensup onbinler gruplar halinde İslam'a girdiler.
Sonra Efendimiz (s.a.v.) zemini hazırlayınca Mekke'ye girerek orayı kansız-savaşsız teslim aldı.
Taifliler, direnişini bırakıp Müslüman oldu.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bu aşamada müthiş bir diplomasi uyguladığını görmek mümkündür. Hiçbir işi şansa bırakmadı. Dünya liderlerine gönderdiği elçileri seçkin ve zeki insanlardan seçti.
Mektuplarında özel bir dil kullandı. Siyasi mektuplarını yazan sahabe ile dini hükümler ile ilgili mektubu yazan sahabenin dili birbirinden çok farklıydı.
Kendisine karşı olanları (Hz. Vahşi, Hz. Halid, Hz. Amr bin el-As gibi) yanına çekmek için onlara özel davetler gönderdi.
***
Sadece oturup dua etmedi. Sahabenin bir kısmına yabancı dil öğrenmeyi emretti. Tıp konusunda, uzman olan gayrimüslimlerden tıp öğrenmeye teşvik etti. Özetle, tam bir sarmal uyguladı. Müdahale etmediği, el atmadığı hiçbir boş alan bırakmadı.
Bazı liderlerle özel görüşmeleri sürdürdü. Habeş kralı Necaşi ile olağanüstü bir diplomat olan Hz. Amr bin Ümeyye Damri vasıtasıyla dini tebliğini ulaştırdığı ifade ediliyor.
***
Yaptığı hiçbir şey sıradan değildi. Tek başına başladığı Mekke mücadelesi, 23 yılın ardından Arafat meydanındaki ilk ve son genel toplantıda yüz yirmi bin insana hitap etmesiyle zirve gördü. Kolay değil. Önce Ebu Cehil, Velid, Şeybe, Utbe, Uteybe, Umeyye gibi Mekke'nin güçlü mafyasını, aşiret liderlerini ve zinde kuvvetlerini Bedir'de tasfiye etti.
Sonra Medine'deki münafıkları -ki en sinsi olanlar onlardı- kontrol altında tuttu ve civar kabile reislerini kendine mümin yaptı. Sonra da Habeş, Yemen, Bizans, İran, Gassan, Gatafanın güçlü liderlerini dine davet etti. Hıristiyan, Yahudi, Zerdüşt ve Putperest akideleri toz duman edecek İslam vahyini kâinata takdim etti. İnanç pazarını bozdu. Pazarsız ve hesapsız bir dine davet etti. Rahip veya hahamlarla özdeşleşen din tebliğcisi profilini bozdu.
Gerektiğinde kılıç tutan, gerektiğinde hayatını kaybetmiş düşman için üzülen, gerektiğinde bütçesiyle devlet temeli atan, gerektiğinde bir çocuk için gözyaşı döken, Allah'ı özleyen, namazda imamlık yapan, bazen 'beni İsa gibi uçurmayın' diyerek övgü dozunu sınırında tutan muhteşem bir görüntü kazandırdı. Her yönüyle çalışılması, etüt edilmesi gereken müthiş bir hayat sürdü.
***
Rabbaniydi. Mütevazıydı. Azimliydi. Toprak kadar sakindi. Ürkmezdi. Korkmazdı. Huneyn günü tek başına atını 12 bin kişinin üzerine sürecek kadar cesurdu. Eşi Hz. Aişe ile koşu yarışı yapacak kadar nazikti.
Amcası Hz. Hamza'nın doğranmış vücudu üzerinde dakikalarca gözyaşı dökecek kadar dokunaklıydı.
İstenen hiçbir şeye 'hayır' demeyecek kadar cömertti.
Taif dönüşü Mekkelilerin, "Mekke'ye seni sokmayacağız dedikleri bir ortamda kendisine Mekke'nin kapılarını açıp himaye sözü veren putperest düşmanının -Mut'im bin Adiyy- (ki Bedir'de hayatını kaybetmiştir) oğulları Bedir esirleri için aracı olarak kendisine geldiklerinde, onlara izzet ve ikramda bulunmuş ve "Bugün beni Mekke'de himaye eden Mut'im sağ olsaydı ve bana 'bütün esirleri bırak' deseydi onun hatırına herkesi serbest bırakırdım" diyecek kadar vefalıydı.
Ya bugünki Müslümanlar
Dün Müslümanlar, dünyanın politik mecrasını dizayn ediyorlardı. En azından ne yaptıklarını biliyorlardı. Bugün ise garnitür gibi, dünya politikasında meze unsuru gibi görülüyorlar. Bu çark hayra alamet değildir. Mesele İslam'ın kendi ilkelerinde değil. Bu ilkeleri okumada da problem yoktur. Problem ucuz Müslüman'ın çoğalmış olmasıdır. İnanç genlerinde pürüz olanların çoğalmasıdır. Yüce Rabbe ve Hz. Resul'e verilen yetkileri paylaştığı zehabına kapılan kerameti kendinden menkul kişilerin çoğalmasındadır. İnsanları Allah'a ve Peygamber'e itaat yerine, liderlere ve büyüklere itaate çağırmadadır. İslam ülkelerindeki aşiret liderlerinin uzatmaları oynarken bile, uzamaya ve ellerindeki iktidarları kaybetmemeye çabalarındandır. Geleceğe ait bir planlarının olmamasındandır.
Müslüman liderlerin not defterinde, diğer Müslüman liderlere dair bir güven, beraber hareket edebilme kabiliyetine ait notların olmamasındandır.
Hz. Resul'ün siyreti doğru okunduğunda, ne tür siyasi- politik hamleler yaptığını gördüğümüzde ve kopmuş tespihleri bir imamenin etrafında topladığımızda, inanın sahadaki topun seyri ters rüzgârla diğer yarı sahada olacaktır. Ama bunu yapacak bir hamleyi başlattığınızda; elbet ne varlığınızın, ne hayatınızın ve ne de ayakta kalabilmenizin garantisi olmayacaktır. Bu böyle bilinip böyle yola çıkılmalıdır.
Mevlit Kandili bütün bunları hatırlatıyorsa kandil ismini daha da anlamlı kılacak bence.
Bu gece ne yapalım?
1- Tevbe etmeliyiz.
2- Kaza namazı kılmalı ve bol bol Kuran okumalıyız.
3- Kul hakları varsa, helalleşelim. Haram kazançtan uzak durmalıyız.
4- İçki, kumar, zina ve benzeri kötülüklerden uzak durmalı, tövbe edip vazgeçmeliyiz.
5- Fakirlere, yetimlere, imkânı olmayan ve borçlu olanlara el atmalıyız.
NOT: Bu akşam saat 22.20'den itibaren ATV'de Mevlid Kandili Özel Programı'nda olacağım. Konuklarımla güzel bir kandil programı sunacağız. Hatim dualarınızı yapacağız. Bu gece neler yapmamız gerektiğini anlatacağım. Ve bu geceye özel bizlere ulaşan 50 kardeşimize dua kitabı hediye edeceğiz. İnşallah. Ulaşacağınız adresleri yayın sırasında takip edebilirsiniz.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde merkezin ve çevrenin en zinde gücünü Yahudiler oluşturuyordu. Onlarla Medine vatandaşlık antlaşmasını imzaladı. "Putperestlere karşı Medine'yi beraber koruyalım" dedi. Onlar da kabul ettiler. Tabii sonra da bu antlaşmaya sadık kalmadılar. Hendek muharebesinde Medine'yi kuşatanlarla işbirliği yaptılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) onları etkisizleştirdi.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Umre için gittiği Mekke'ye giremeyince, müşriklerle 'Hudeybiye' olarak adlandırılan antlaşmayı imzalamak zorunda kaldı. Şartları ağır olan bu antlaşma, Hz. Peygamber'e (s.a.v.) büyük bir hareket alanı kazandırdı. Hz. Peygamber, düşmanını bloke edince Medine çevresine İslam'ı yaydı. Güzel örneklerle davetçiler gönderdi. Karınca gibi ortalığa dağılan sahabe, müthiş kazanımlarla geri döndü.
Kısa süre içinde müşrik veya farklı inançlara mensup onbinler gruplar halinde İslam'a girdiler.
Sonra Efendimiz (s.a.v.) zemini hazırlayınca Mekke'ye girerek orayı kansız-savaşsız teslim aldı.
Taifliler, direnişini bırakıp Müslüman oldu.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bu aşamada müthiş bir diplomasi uyguladığını görmek mümkündür. Hiçbir işi şansa bırakmadı. Dünya liderlerine gönderdiği elçileri seçkin ve zeki insanlardan seçti.
Mektuplarında özel bir dil kullandı. Siyasi mektuplarını yazan sahabe ile dini hükümler ile ilgili mektubu yazan sahabenin dili birbirinden çok farklıydı.
Kendisine karşı olanları (Hz. Vahşi, Hz. Halid, Hz. Amr bin el-As gibi) yanına çekmek için onlara özel davetler gönderdi.
Sadece oturup dua etmedi. Sahabenin bir kısmına yabancı dil öğrenmeyi emretti. Tıp konusunda, uzman olan gayrimüslimlerden tıp öğrenmeye teşvik etti. Özetle, tam bir sarmal uyguladı. Müdahale etmediği, el atmadığı hiçbir boş alan bırakmadı.
Bazı liderlerle özel görüşmeleri sürdürdü. Habeş kralı Necaşi ile olağanüstü bir diplomat olan Hz. Amr bin Ümeyye Damri vasıtasıyla dini tebliğini ulaştırdığı ifade ediliyor.
Yaptığı hiçbir şey sıradan değildi. Tek başına başladığı Mekke mücadelesi, 23 yılın ardından Arafat meydanındaki ilk ve son genel toplantıda yüz yirmi bin insana hitap etmesiyle zirve gördü. Kolay değil. Önce Ebu Cehil, Velid, Şeybe, Utbe, Uteybe, Umeyye gibi Mekke'nin güçlü mafyasını, aşiret liderlerini ve zinde kuvvetlerini Bedir'de tasfiye etti.
Sonra Medine'deki münafıkları -ki en sinsi olanlar onlardı- kontrol altında tuttu ve civar kabile reislerini kendine mümin yaptı. Sonra da Habeş, Yemen, Bizans, İran, Gassan, Gatafanın güçlü liderlerini dine davet etti. Hıristiyan, Yahudi, Zerdüşt ve Putperest akideleri toz duman edecek İslam vahyini kâinata takdim etti. İnanç pazarını bozdu. Pazarsız ve hesapsız bir dine davet etti. Rahip veya hahamlarla özdeşleşen din tebliğcisi profilini bozdu.
Gerektiğinde kılıç tutan, gerektiğinde hayatını kaybetmiş düşman için üzülen, gerektiğinde bütçesiyle devlet temeli atan, gerektiğinde bir çocuk için gözyaşı döken, Allah'ı özleyen, namazda imamlık yapan, bazen 'beni İsa gibi uçurmayın' diyerek övgü dozunu sınırında tutan muhteşem bir görüntü kazandırdı. Her yönüyle çalışılması, etüt edilmesi gereken müthiş bir hayat sürdü.
Rabbaniydi. Mütevazıydı. Azimliydi. Toprak kadar sakindi. Ürkmezdi. Korkmazdı. Huneyn günü tek başına atını 12 bin kişinin üzerine sürecek kadar cesurdu. Eşi Hz. Aişe ile koşu yarışı yapacak kadar nazikti.
Amcası Hz. Hamza'nın doğranmış vücudu üzerinde dakikalarca gözyaşı dökecek kadar dokunaklıydı.
İstenen hiçbir şeye 'hayır' demeyecek kadar cömertti.
Taif dönüşü Mekkelilerin, "Mekke'ye seni sokmayacağız dedikleri bir ortamda kendisine Mekke'nin kapılarını açıp himaye sözü veren putperest düşmanının -Mut'im bin Adiyy- (ki Bedir'de hayatını kaybetmiştir) oğulları Bedir esirleri için aracı olarak kendisine geldiklerinde, onlara izzet ve ikramda bulunmuş ve "Bugün beni Mekke'de himaye eden Mut'im sağ olsaydı ve bana 'bütün esirleri bırak' deseydi onun hatırına herkesi serbest bırakırdım" diyecek kadar vefalıydı.
Ya bugünki Müslümanlar
Dün Müslümanlar, dünyanın politik mecrasını dizayn ediyorlardı. En azından ne yaptıklarını biliyorlardı. Bugün ise garnitür gibi, dünya politikasında meze unsuru gibi görülüyorlar. Bu çark hayra alamet değildir. Mesele İslam'ın kendi ilkelerinde değil. Bu ilkeleri okumada da problem yoktur. Problem ucuz Müslüman'ın çoğalmış olmasıdır. İnanç genlerinde pürüz olanların çoğalmasıdır. Yüce Rabbe ve Hz. Resul'e verilen yetkileri paylaştığı zehabına kapılan kerameti kendinden menkul kişilerin çoğalmasındadır. İnsanları Allah'a ve Peygamber'e itaat yerine, liderlere ve büyüklere itaate çağırmadadır. İslam ülkelerindeki aşiret liderlerinin uzatmaları oynarken bile, uzamaya ve ellerindeki iktidarları kaybetmemeye çabalarındandır. Geleceğe ait bir planlarının olmamasındandır.
Müslüman liderlerin not defterinde, diğer Müslüman liderlere dair bir güven, beraber hareket edebilme kabiliyetine ait notların olmamasındandır.
Hz. Resul'ün siyreti doğru okunduğunda, ne tür siyasi- politik hamleler yaptığını gördüğümüzde ve kopmuş tespihleri bir imamenin etrafında topladığımızda, inanın sahadaki topun seyri ters rüzgârla diğer yarı sahada olacaktır. Ama bunu yapacak bir hamleyi başlattığınızda; elbet ne varlığınızın, ne hayatınızın ve ne de ayakta kalabilmenizin garantisi olmayacaktır. Bu böyle bilinip böyle yola çıkılmalıdır.
Mevlit Kandili bütün bunları hatırlatıyorsa kandil ismini daha da anlamlı kılacak bence.
Bu gece ne yapalım?
Bu gece bir fırsat gecesi. Yeni yıla girmiş durumdayız. Bir yılın muhasebesini yapalım. Manevi kar ve zarar bilançosunu çıkarmalıyız. Ülkemize dua edelim. Zor günler geçiriyoruz. İslam dini sanık sandalyesine çıkarılmaya, çok bilinçli şekilde piyonların yaptığı rezaletlerin faturası İslam'a çıkarılmaya çalışılıyor. Batıda İslam'a karşı bir hamle başlatılmıştır. İslam âleminin liderleri, din alimleriyle bir araya gelip karşı tavır geliştirmeliler. Görüşmeler yapılmalı ve tedbirler alınmalı. Ferdi anlamda ise;
1- Tevbe etmeliyiz.
2- Kaza namazı kılmalı ve bol bol Kuran okumalıyız.
3- Kul hakları varsa, helalleşelim. Haram kazançtan uzak durmalıyız.
4- İçki, kumar, zina ve benzeri kötülüklerden uzak durmalı, tövbe edip vazgeçmeliyiz.
5- Fakirlere, yetimlere, imkânı olmayan ve borçlu olanlara el atmalıyız.
NOT: Bu akşam saat 22.20'den itibaren ATV'de Mevlid Kandili Özel Programı'nda olacağım. Konuklarımla güzel bir kandil programı sunacağız. Hatim dualarınızı yapacağız. Bu gece neler yapmamız gerektiğini anlatacağım. Ve bu geceye özel bizlere ulaşan 50 kardeşimize dua kitabı hediye edeceğiz. İnşallah. Ulaşacağınız adresleri yayın sırasında takip edebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder