31 Ocak 2015 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Vesvese

Hekimoğlu İsmail - Vesvese
 
Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK Yazarlar Hekimoğlu İsmail-Vesvese

Vesvese


Nasıl ki aşıda güçsüz mikroplar kana zerk edilerek vücudun savunma mekanizması harekete geçirilirse… Şeytanın kalbe attığı şüphe ve vesveseler, aslında vücuda bağışıklık kazandıran aşı gibidir, Müslüman’ı uyanık tutar.

Vesvese, hayal dünyasında yaşamaya benzer; mesela roman yazan insanın hayali geniştir. İnsan, iyi veya kötü, aklına geleni hayal edebiliyor. Bu durumda Allah’a yalvarır, “Ya Rabbi, beni kötü hayallerden koru!” der, Allah’a sığınır. Bakınız, en kötü hayaller onu en iyi makama götürüyor.

Aynen vesvese, içimizde konuşan bir sestir; kaynağı şeytan, ilk tesir ettiği yer kalbimizdir. Şeytan evvela şüpheyi kalbe atar. Kalbe “Eyvah!” dedirtir. Kalp buna inanırsa, insan ehl-i dalalet olabilir. Çünkü vesvesenin amacı Müslüman’ı ibadetinden alıkoymaktır. En büyük nimet akıldır. Aklın vazifesi İslamiyet’i anlamaktır. Akıl devreye girerse vesvese diye bir şey kalmaz.

Bediüzzaman Hazretleri buyurmuştur ki: “Ey maraz-ı vesvese ile müptela! Biliyor musun vesvesen neye benzer? Musibete benzer; ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet vermezsen söner.”

Herkesin sevdiği, takdir ettiği muhterem bir zatın müridi, kemale erip levh-i mahfuza bakmış, şeyhini cehennemlik görmüş. Bu durumu hayretle ve merakla şeyhine söylemiş. Şeyhi demiş ki: “Ben onu kırk senedir görüyorum.” Yani o şahıs kırk seneden beri kendisinin cehennemlik olduğunu görüyor. “Benim cehennemlik olmam Allah’a aittir. Madem O, böyle münasip görmüş, ben razıyım; vazifem ibadete devam etmektir.” demiş. O anda cehennemlik ibaresi silinmiş. İşte vesvese buna benzer. Acaba ben cennetlik miyim cehennemlik miyim? Sana ne! O, Allah’ın takdiridir. Sen vazifeni yap, Allah’ın işine karışma. İşte akıl, böylece devreye girer, hissiyatı, vesveseyi kenara atar.

Maddi ve manevi dertler, dermandır. Zaten dert yok, derdi icat edenler var. Mesela, çocuk okula gidiyor, “Acaba araba çiğner mi, acaba kaçırırlar mı, döverler mi?” Bu “acaba?”lar anneyi perişan eder. Hâlbuki kadere inan, kederden kurtul. Bu dünya başıboş değil, her şey nizam içinde; senin çocuğun da o nizam içinde, güven altındadır. İman et, rahat et. Eceli dolan ölür, hastalık insanı öldürmez, hasta olmadan ölenler var, büyük hastanelerin, büyük tabipleri de ölüyor. Ömrü biten, gidiyor. Buna mani olacak güç yok.

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: “Boş kalanın arkadaşı şeytandır!” Şeytan da vesveseyle o şahsı şaşırtır. Vesveseye maruz kalan insan ibadet etse, okusa veya kazmayı alıp çalışsa ortada vesvese kalmaz. Çünkü durgun sular kurtlanır. Her günah bir nokta gibi kalbe yapışır. Aynen lambanın camına yapışan lekeler gibi. Nasıl ki ampulün camına yapışan lekeler ışığın önünü keser aynı şekilde günahlar kalbe yapışa yapışa kalbin nurunu karartır. Vesveseler, yanlış anlamalar, yanlış konuşmalar birbirini takip eder.

Herkes değişik dönemlerde vesveseye maruz kalabilir. Vesvese sizin için bir hasımdır. Onu küçük görerek, “Allah’ın tevfikiyle altından vurur üstünden çıkarım.” derseniz rahatlıkla onun üstesinden gelebilirsiniz. Araba arıza yaptıkça sürücü tamir etmeyi öğrenir.

Müslüman, Allah’a sığınmalı, Allah’a teslim olmalı. İbrahim Hakkı gibi, narın da hoş nurun da hoş demeli. Bu makama ulaşan Müslüman’da vesvesenin işi olmaz, şeytanın işi olmaz. Şeytanın işi vesvese vermek, insanın görevi o vesveseye kapılmayıp Allah’a sığınmaktır. Ayetle de bildirilmiştir: “Eğer şeytandan sana bir vesvese gelirse, hemen Allah’a sığın. Muhakkak ki O; işitendir, bilendir… ”

Şeytan varsın istediği kadar vesvese versin. Sonunda bir şey koparamayacağını anlayınca vazgeçip gidecektir. Akılla iman el ele verince şeytan bir şey yapamaz. Amma fısıldar ki dikkatli olalım..
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder