6 Ocak 2015 Salı

Ahmed Şahin - Sahabeden açlık sınırında sabır örnekleri!

Ahmed Şahin - Sahabeden açlık sınırında sabır örnekleri!


Ahmed Şahin
 
 
AİLE-SAĞLIK
 

Sahabeden açlık sınırında sabır örnekleri!


Hiçbir mükafat ve başarı rastgele değildir. Mutlaka feragat ve fedakarlıklar yaşanmış, sabır ve tahammüller göze alınıp uygulanmıştır

Rabb’imiz de bunca sabır ve tahammülün karşılığını lütfeylemiş, mükafat ve ihsanlarına layık görmüş sabır tahammül sahibi örneklere. Bundan dolayı Bediüzzaman Hazretleri, “Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değil.” demiştir.

Bugün burada ucuz olmayan cenneti kazanmış büyük sahabelerden bir sabır, tahammül örneği arz etmek istiyorum takdirlerinize. Göreceğiz ki beşeriyetin yıldızları seviyesine yükselmiş bu hak yolcuları, sebepsiz yükselmemişler o yüce makamlara. Hepsinin de hayatında sabır, tahammül, feragat ve fedakarlıklar zirveleşmiş, sabır içinde şükretmeyi esas almışlar yokluk içinde yaşadıkları hayatları boyunca. Bu konuda merhum Canan hocanın ‘Sahabe Dünyası’ kitabından ibretli bir örnek arz etmek istiyorum takdirlerinize.Büyük sahabi Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor kendi hayatını ve dolayısıyla ilk İslam tebliğcileri Ashab-ı Suffa’nın açlık sınırındaki tahammül ve sabır örneklerini. Hayret ve hayranlıkla okuyoruz Ashab-ı Suffa’nın hepimize mesaj yüklü misallerini.

****

-Ashab-ı Suffa hiçbir zaman giyecek ve yiyecek bakımından ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamamıştır. Hep yarım giymiş, yarım yemişler, çoğu zamanda bunu da bulamamış, aç açık kalmışlardır. Ama görevlerini asla ihmal etmemiş, olanca azim ve aşklarıyla İslami hizmetlerini aralıksız sürdürmüşlerdir.

Nitekim onlardan biri olan ben (Ebu Hüreyre), zaman zaman açlık ızdırabımı azaltmak için karnıma bir şeyler bastırmış, rahatlamaya böyle çalışmışımdır.

Hatta bir gün de çaresiz kalınca yol kenarına inip oturarak gelip geçenlerden karnımı doyurma bahanesi aradım.

O sırada yoldan Ebu Bekr’in geçtiğini görünce ona bir ayet sordum. Maksadım konuşma vesilesi bulup evine götürmesini temin etmekti. O anlamadı maksadımı, sorduğum ayetin cevabını verip geçti. Sonra Ömer göründü. Ona da aynı şekilde bir ayet sordum, o da cevap verip geçti.

Daha sonra Resulullah’ın gelmekte oluğunu görünce sevindim, beni anlar diye düşündüm. Ben daha bir şey söylemeden rengimin kaçıklığından açlık derecemi anladı. “Ebu Hüreyre gel, bize gidelim.’’ diyerek beni yanına alıp hemen evine götürdü.

Araştırırken evin bir köşesinde bir kâse dolusu süt buldu. Ancak bana hemen ikram etme yerine, git Ashab-ı Suffa’yı çağır, dedi.

Ben gönlümden ‘bu süt bana yetmez, Ashab-ı Suffa’ya nasıl yetecek?’ diyerek gidip Ashab-ı Suffa’yı çağırdım.

Onlar da hep birlikte gelip duvarın dibine dizildiler.

Bana, ‘Süt dolu kâseyi sırayla herkese uzat içsinler.’ buyurdu. Ben yine bana kalmayacak, ben aç kalmaya devam edeceğim diye düşündüm. Ama mecburen sırayla süt kâsesini herkese uzattım. İçenler geri veriyor, içmeyenlere uzatıyordum. Derken herkes kana kana süt içti, o tek kâseden.

Allah Resulü, “Ebu Hüreyre, sonunda sıra bize geldi, sen ve ben kaldık değil mi?” diyerek benim içmemi istedi.

Ben ondan önce içmek istemediysem de ısrar edince içtim, tekrar içmemi emretti yine içtim, bir daha içmemi emretti ben dedim ki:

-Vallahi karnımda boş yer kalmadı, tümüyle doydum ya Resulallah!.

Bundan sonra tebessüm ederek kâseyi alıp kendisi içti.

Böylece bir kâseden gelenlerin hepsi de içmiş oldu. İçmeyen kimse kalmadı. Ben de açlıktan üzerine bir şeyler bastırdığım karnımı ilk defa tam olarak böyle doyurmuş oldum!”...

Evet, insanlık semasının yıldızları derecesine yükselmiş olan ashabın açlık sınırında geçen hayatından mesaj yüklü misaller bunlar. İbret alıp ikaz olanlar için elbette.

Konumuzu, ‘Cennet ucuz değil’ diyen Bediüzzaman Hazretleri’nin uyarılarıyla bağlayalım izin verirseniz. Şunları da hatırlatıyor Hazret-i Üstad:

-Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme!. Şöyle devam ediyor: Aklı başında olan insan, ne dünya işlerinden kazandığına mesrur ve ne de kaybettiğine mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun. Bak ihtiyarlık şafağı kulaklarının üstünde doğmuş. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış.. Ebedi ömrün önündedir. O baki ömürde göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fani ömürde yapacağın hizmetlerine bağlıdır!”
 
 

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder