7 Mayıs 2015 Perşembe

ÖĞRETMEN SORUYOR: BEN NEREDE YANLIŞ YAPTIM?

ÖĞRETMEN SORUYOR: BEN NEREDE YANLIŞ YAPTIM?



ÖĞRETMEN SORUYOR: BEN NEREDE YANLIŞ YAPTIM?

Değerli bir öğretmen okurum aşağıdaki mektubu yazmış. Mektubu ve sorduğu soruya cevabımı paylaşıyorum.

Ben bir ortaokulda matematik öğretmeniyim. Bugün 8. sınıfta ders anlatırken müdür ve yardımcısı içeri girdi. Sert bir dille; 'Cep telefonlarınızı hemen masanın üzerine bırakın, çantaları aramak zorunda kalmayalım' dedi. Birkaç öğrenci telefonlarını masanın üzerine birikti.


Müdür öğrencilerden birine yönelerek:

- 'Niye telefon getirdin okula, yüz kere söylemedik mi yasak diye!

- Hocam evim uzak o yüzden getiriyorum.

Müdür bağırarak,

- Senin oturduğun yerde okul yok mu? Git oraya, sana buraya gel diyen mi oldu? Ait olduğun okula git, niye buraya geliyorsun!

- Sekiz yıldır bu okula geliyorum, burayı seviyorum.

Öğrenci böyle deyince müdür daha da öfkelenerek öğrencinin üstüne yürüdü. Eliyle kendini işaret ederek,

- Ben devletim! Sen bana karşımı geliyorsun!

diye bağırdı.

Müdür sınıftan çıktıktan sonra öğrenci sessizce ağlamaya başladı.

Ben sizin İletişim Donanımları kitabınızdan etkilenerek ona değerli olduğunu hissettirmem gerekir diye duşundum. Bir sure sonra ona yaklaşarak, “Sen bu sınıfta olduğun için ben çok mutluyum, iyi ki bu okuldasın,” dedim.

Ben böyle söyleyince Anıl kitapları savurdu ve sesli bir şekilde ağlayarak “Ben bu adamdan nefret ediyorum; öldürecem onu!” diye bağırdı. Ben onu sakinleştirip, tuvalette biraz konuşmaya çalıştım.

Sonra kendi kendime düşündüm; onun öfkesinin şiddetini artırdığımı ve arkadaşlarının yanında daha küçük duruma düşürdüğümü hissettim. Oysaki tek hedefim ona, “senin farkındayım ve benim için değerlisin!” demekti.

Nerede hata yapmıştım?

Nasıl davranmalıydım?

Sizi beğenerek okuyorum. Bu yasadığımı sizinle paylaşmak istedim.

Teşekkürler

Kendimi şanslı hissediyorum. Okurlarım sıradan insanlar değiller; sordukları sorular da ilginç ve düşündürücü sorular. Yukarıdaki mektubu yazan öğretmenin, öğrenmeye ve gelişmeye ne kadar açık olduğunu görüyorsunuz, değil mi?

Konuşmadan önce mutlaka bağlamı hesaba katmak gerekir. Ben bu değerli öğretmenin yerinde olsaydım, bu öğrenciyle, ders bitiminde yalnızken, baş başa konuşurdum ve şöyle konuşurdum:

“sanırım kötü hissediyorsundur. Ben senin yerinde olsam, kötü hissederdim. Müdür Bey tüm öğrencilerden sorumlu ve işi kolay değil; kendini onun yerine kor ve düşünürsen, işinin kolay olmadığını sen de anlarsın! Seninle konuşuş tarzını ve söylediklerini tasvip etmiyorum, ama o ben değilim. Seninle şimdi konuşmak istememin nedeni şu: Ben senin matematik öğretmenin olarak sınıfımda olmandan memnunum. Sınıfımda öğrenci olmana değer veriyorum. Bunu bilmeni isterim. Umarım hayatta ara sıra olan ve olacak olan olumsuzlukların altında ezilmeyecek kadar güçlü olmayı öğrenirsin. Zorluklar altında ezilmeden koyduğun hedefe ulaşmak için çabalamaktan, mücadele etmekten vazgeçmezsin. İstediğin zaman benimle konuşabilirsin.”

Diğer çocukların ortasında, olayın hemen arkasından söylediklerin, okulun düzenini ve Müdürü hiçe sayan, diğer çocukların yanında kendisine büyük haksızlık yapıldığının altını çizen bir anlam verir. Acınacak, korunmaya muhtaç biri olduğu izlenimi verir. Benzine kibritle yaklaşmak gibidir.

Unutmayalım; “Mesaj anlamını bağlamdan alır!” Bu tip konuşmalar, önemli eğitim sohbetleri hep kişiyle yalnızken yer almalıdır. Bunu anne ve babaların bilmesi, öğretmenin bilmesi kadar önemlidir.

 Psikolog Yazar Doğan Cüceloğlu (29.04.2015)
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder