30 Nisan 2016 Cumartesi

Cemil Tokpınar - İslâm âlemine dua gecesi

Cemil Tokpınar - İslâm âlemine dua gecesi

 
Cemil Tokpınar

c.tokpinar@meydangazetesi.com.tr
29 Nisan 2016, 00:56


Peygamber Efendimize (s.a.v.) risalet vazifesinin verilmesinden on bir buçuk yıl sonra Recep ayının 27. gecesi İsra ve Mirâc mucizeleri gerçekleşti.

O gece vahiy meleği Cebrail (a.s.) geldi ve Peygamber Efendimizi (s.a.v.) Mescid-i Haram’dan alıp Burak ile Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’ya götürdü. Efendimiz oradan da Cenâb-ı Hakk’ın kudretine işaret eden âyet ve delillerin gösterilmesi için göklere çıkarıldı. Sema tabakalarında bulunan bütün peygamberlerle görüştürüldü.

Bundan sonra “imkân ve vücub ortasında Kab-ı Kavseyn ile işaret olunan” makama çıktı. Kendilerine birçok harika ve acayip şeyler gösterildi. Hakikî mahiyetini bilip anlayamayacağımız bir şekilde mekândan münezzeh olan Cenâb-ı Hakk’ın kelâmını işitti ve nihayetsiz güzellikteki cemâlini gördü. Miraç, bizim zaman kavramımıza göre o kadar kısa sürdü ki, aynı gece hâne-i saadetine teşrif etti.

İşte önümüzdeki Salı’yı Çarşamba’ya bağlayan gece, Miraç mucizesinin yıl dönümüdür. Bu gece, Rabbimizin Peygamber Efendimizi (s.a.v.) ruhen ve bedenen huzuruna kabul edip görüştüğü ve konuştuğu, nimetlere ve müjdelere maz­har ettiği muhteşem bir gecedir.

Namaz, af ve müjde


İsra ve miraç mucizesi Kur’an’da şöyle an­latılır:

“Ayetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.” (İsra sûresi, 17:1)

“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Niha­yet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. Onun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi onun gördüğü hakkında onunla mü­cadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakikî suretinde gördü. Sidre-i Müntehâ’da gördü. Ki, onun yanında Me’vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre’yi Allah’ın nuru kapla­mıştı. Gözü ne şaştı ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin ayetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm sûresi, 53:7-18)

İnsanlık tarihinin en muazzam buluşması olan bu gecede Efendimize (s.a.v.) üç büyük nimet verilmiştir. Bunlar peygamberliğin ilk gününden beri kılınan namazın beş vakit olarak sabitlenmesi, Âmenerresûlü ismiyle bilinen Bakara Sûre’sinin son iki ayeti ve ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların affedile­ceği nimetleridir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde, “Namaz mü’minin miracıdır” buyurarak, namazın bir anlamda Cenab-ı Hak ile buluşmak, görüşmek ve konuşmak olduğuna işaret etmiştir.
 
Namaz ve dua ile değerlendirelim

Duaların kabul olduğu ve ibadetlere kat kat sevap verildiği Üç Aylar içinde bulunuyoruz. Mübarek geceler ise faziletin zirveye çıktığı fırsat zamanlarıdır.

Her gece beş saat gece ibadeti yapan, mübarek geceleri ve Ramazan gecelerini uyanık ve ibadetle geçiren Bediüzzaman Hazretleri, “Miraç Gecesi ikinci bir Kadir Gecesi’dir” demektedir.

Miraç Gecesi’ni tevbe, istiğfar, Kur’an, namaz, dua ve salavatla geçirmek gerekir. İslâm âlemi ve ülkemiz çok büyük problemler içinde kıvranmaktadır. Terör, savaş, parçalanmışlık, kamplaşma, ekonomik sıkıntılar o dereceye gelmiştir ki, neredeyse acı haberlerle sarsılmadığımız gün yoktur.

Bu geceyi ve Üç Aylar’ı bu dertlerimizin çözümü için Rabbimizin merhamet ve yardımını istemeye vesile yapmalıyız. İhlâs ve samimiyetle camileri doldurup sabaha kadar teheccüd, tesbih ve hacet namazlarıyla, Cevşen ve İslâm büyüklerinin dualarıyla Rabbimize yalvarmalıyız.

Keşke Diyanet İşleri Başkanlığının organizesiyle, her il ve ilçede belirli camiler hiç değilse haftada bir kez teheccüd ve hacet namazlarıyla dua programları yapsa, kan ve gözyaşı sellerinin azalmasına vesile olur.


Miraç Gecesi’nin gündüzünde ise oruç tutmak çok faziletlidir. Tu­tulacak orucun zamanı, kandil gecesinden önceki gündüz de­ğil, sonraki gündüzdür. Çünkü ibadet takviminde gün, akşam ezanıyla başlar, takip eden akşam ezanına kadar devam eder. Nitekim Ramazan’ın başlangıcında da, önce teravih kılarız, sa­bahında da oruç tutarız. Ancak kandil gecesinin hem önce­sinde hem sonrasında oruç tutan da faziletli bir amel yapmış olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder