HAYATIN MANA KAZANSIN
Pek eski zamanlarda bir adam; hayatın hakiki manasının ne olduğuna takmış kafayı. Düşünmüş:
“Şu yaşa geldim, hep aynı şeyleri tekrar edip duruyorum. Her gün sabah kalkıyorum, giyiniyorum, karnımı doyurup işe gidiyorum. Öğlen acıkıyorum, tekrar yiyip çalışıyorum. Akşam yine acıkıp karnımı doyuruyor, uykum geliyor yatıyorum.
Kaç senedir yaptığım şey bundan ibaret. Tek değişen şey fiziki görüntüm. Bebeklik, çocukluk, gençlik, delikanlılık derken olgunluk yaşıma kadar geldim yine aynı şeyleri sırayla tekrar edip duruyorum.
Bazen mekânlar, bazen etrafımdaki insanlar, eşyalar değişiyor o kadar. Bunun bir manası olalı… Boşu boşuna yapılan tekrarlardan ibaret değildir bu hayat, ama ne?”
Araştırmış, tetkik etmiş ama bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş.
İçinden hep; “mutlaka bir cevabı olmalı” diyor, başka bir şey demiyormuş… Bütün sebeplere yapışıp gördüğü herkese bunu sormaya karar vermiş….
Nice köyler, kasabalar, memleketler ve hatta devletler dolaşmış. Zaman durmuyor tabii ki, su gibi akıp gitmiş.
Tam umudunu yitirmişken bir köyde sohbet ettiği insanlar ona:
“Şu karşı ki dağları görüyor musun?”
“Eeee…”
“İşte orada güngörmüş ihtiyar bir zat-i muhterem yaşar, istersen git ona sor, belki o sana aradığın cevabı verebilir” demişler.
Çok çetin, zorlu bir yolculuk sonunda âlimin hayat sürdüğü mekâna ulaşmış.
Evini sormuş, gösterilen kapıdan içeri girmiş. Selâm verip hal-hatır sorduktan sonra âlime:
“Dünyaya gelişimizin, hayatımızın bir manası olmalı… Ama ne olduğunu pek bilmiyorum, merak da ediyorum. Bunun için çalmadığım kapı kalmadı. Doyurucu bir cevap bulamadım, size kadar geldim efendim…” demiş.
Sakalını sıvazlayan tecrübeli âlim:
“Sana bunun cevabını söylerim, ama önce bir imtihandan geçmen lazım” demiş.
Adam, çaresiz kabul etmiş.
Âlim, bir yemek kaşığını silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş, adamın eline vermiş.
"Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel. Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse imtihanı kaybetmiş sayılacaksın…”
“Peki” diyen adam, gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş.
İhtiyar âlim bakmış:
“Evet” demiş “kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı? Beğendin mi?”
Adam şaşırmış. Bahçeye ait kafasında hiç bir resim yok.
“Ama” demiş “ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki, bahçeyi ve içindekileri görebileyim.”
“O zaman bu işi tekrar edeceğiz. Yine bahçeyi dolaşacaksın. Kaşık yine elinde olacak ama bu sefer bahçeyi de inceleyip geleceksin!” demiş âlim zat…
Adam, tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler karşısında büyülemiş adeta. Rengarenk çiçekler, meyveler, billur gibi akan sular, muhteşemmiş çünkü… Geri geldiğinde âlim:
“Peki bahçe nasıldı?” diye sormuş.
Adam gördüğü eşsiz güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış.
Âlim tebessüm etmiş.
“Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve ilâve etmiş:
“Hayat senin tercihlerinle, bakışınla güzelleşir ve de mana kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, tek sermayen hayatın akıp gider, farkına varmazsın…
Ya da görebileceğin bütün güzelliklerin tam ortasında ebedi hayatı anlar, ona göre yaşarsın. İşte o zaman akıp giden zamanın kıymetlenir, mana içinde mana kazanır.
Hayatimizin manası; Allahü teâlânın dinine hizmet edebildiğimiz ölçüde vardır…
‘İlahî ente maksudî ve rizake matlubî…’
Allahım maksadım SENSİN, arzum, isteğim rızan ve hoşnutluğundur.’
Hayatının manası; senin tercihlerinde, bakış açında gizlidir evlât…”
Pek eski zamanlarda bir adam; hayatın hakiki manasının ne olduğuna takmış kafayı. Düşünmüş:
“Şu yaşa geldim, hep aynı şeyleri tekrar edip duruyorum. Her gün sabah kalkıyorum, giyiniyorum, karnımı doyurup işe gidiyorum. Öğlen acıkıyorum, tekrar yiyip çalışıyorum. Akşam yine acıkıp karnımı doyuruyor, uykum geliyor yatıyorum.
Kaç senedir yaptığım şey bundan ibaret. Tek değişen şey fiziki görüntüm. Bebeklik, çocukluk, gençlik, delikanlılık derken olgunluk yaşıma kadar geldim yine aynı şeyleri sırayla tekrar edip duruyorum.
Bazen mekânlar, bazen etrafımdaki insanlar, eşyalar değişiyor o kadar. Bunun bir manası olalı… Boşu boşuna yapılan tekrarlardan ibaret değildir bu hayat, ama ne?”
Araştırmış, tetkik etmiş ama bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş.
İçinden hep; “mutlaka bir cevabı olmalı” diyor, başka bir şey demiyormuş… Bütün sebeplere yapışıp gördüğü herkese bunu sormaya karar vermiş….
Nice köyler, kasabalar, memleketler ve hatta devletler dolaşmış. Zaman durmuyor tabii ki, su gibi akıp gitmiş.
Tam umudunu yitirmişken bir köyde sohbet ettiği insanlar ona:
“Şu karşı ki dağları görüyor musun?”
“Eeee…”
“İşte orada güngörmüş ihtiyar bir zat-i muhterem yaşar, istersen git ona sor, belki o sana aradığın cevabı verebilir” demişler.
Çok çetin, zorlu bir yolculuk sonunda âlimin hayat sürdüğü mekâna ulaşmış.
Evini sormuş, gösterilen kapıdan içeri girmiş. Selâm verip hal-hatır sorduktan sonra âlime:
“Dünyaya gelişimizin, hayatımızın bir manası olmalı… Ama ne olduğunu pek bilmiyorum, merak da ediyorum. Bunun için çalmadığım kapı kalmadı. Doyurucu bir cevap bulamadım, size kadar geldim efendim…” demiş.
Sakalını sıvazlayan tecrübeli âlim:
“Sana bunun cevabını söylerim, ama önce bir imtihandan geçmen lazım” demiş.
Adam, çaresiz kabul etmiş.
Âlim, bir yemek kaşığını silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş, adamın eline vermiş.
"Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel. Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse imtihanı kaybetmiş sayılacaksın…”
“Peki” diyen adam, gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş.
İhtiyar âlim bakmış:
“Evet” demiş “kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı? Beğendin mi?”
Adam şaşırmış. Bahçeye ait kafasında hiç bir resim yok.
“Ama” demiş “ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki, bahçeyi ve içindekileri görebileyim.”
“O zaman bu işi tekrar edeceğiz. Yine bahçeyi dolaşacaksın. Kaşık yine elinde olacak ama bu sefer bahçeyi de inceleyip geleceksin!” demiş âlim zat…
Adam, tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler karşısında büyülemiş adeta. Rengarenk çiçekler, meyveler, billur gibi akan sular, muhteşemmiş çünkü… Geri geldiğinde âlim:
“Peki bahçe nasıldı?” diye sormuş.
Adam gördüğü eşsiz güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış.
Âlim tebessüm etmiş.
“Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve ilâve etmiş:
“Hayat senin tercihlerinle, bakışınla güzelleşir ve de mana kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, tek sermayen hayatın akıp gider, farkına varmazsın…
Ya da görebileceğin bütün güzelliklerin tam ortasında ebedi hayatı anlar, ona göre yaşarsın. İşte o zaman akıp giden zamanın kıymetlenir, mana içinde mana kazanır.
Hayatimizin manası; Allahü teâlânın dinine hizmet edebildiğimiz ölçüde vardır…
‘İlahî ente maksudî ve rizake matlubî…’
Allahım maksadım SENSİN, arzum, isteğim rızan ve hoşnutluğundur.’
Hayatının manası; senin tercihlerinde, bakış açında gizlidir evlât…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder