SABIR ERİ BİR NEBİ: EYYÛB ALEYHİSSELAM
Malı, evladı ve sıhhati ile girdiği imtihanlardan yüzünün akıyla çıkar. Sadece bu dertlerin kalbini sarmasından korkar...
Eyyûb aleyhisselâm Şam Ürdün arasında Beseniyye beldesinde yaşar. Allahü teala ona hayli mal mülk verir. Geniş araziler, otlaklar, tarlalar... Emrinde 500 işçi çalışır, 500 çift öküzü ve tarım aletlerini taşıyan 500 merkebi vardır ayrıca… Bakın şu berekete ki koyunlarının yünleri kendiliğinden ibrişim olurlar. Yüce Rabbimiz on tane evlat verir ve bol bol nafaka…
Eyyûb aleyhisselam cömertliği ile tanınır, sofrasında bir yolcu, derviş, seyyah bulunur mutlaka. Para ne için lazımdır zaten, hayır ve hasenata.
O gün koyunlarını sel, ekinlerini yel götürür. Eyyûb aleyhisselam nasihatte bulunmaktadır o sıra. Şeytan çoban suretinde gelir servetinin telef olduğunu söyler yana yakıla. Hazreti Eyyûb sükunetini bozmaz, “kederlenme” der, “malı Rabbim vermişti, aldı. Sahibi değil mi? Dilediğini yapar”.
Felaket karşısında hamdüsena… Şeytan perişan olur âdeta. Hani azıcık söylense, yakınsa, sızlansa…
Sonra hocaları ile ders okuyan yavruları zelzeleye uğrar, hiçbiri kurtulamaz. Şeytan yine feryat ve figan koşar. “Ey Eyyûb! Allah evini yıktı. Çocukların paramparça!”
Eyyûb aleyhisselam tevekkülünü bozmaz. “Evladım emanet idi aldı. Biz kuluz, sadece şükrederiz Allah’a (celle celalüh)...”
Hasılı malı ve evladı ile girdiği imtihanlardan yüzünün akıyla çıkar.
Sıra gelir sıhhati ile olana. Çiçek mi cüzzam mı bilmiyoruz ama yakalandığı hastalık hayli ağırdır, düşünün etleri yarılıp açılır. Öyle hâlsizdir ki, lokmasını iki eliyle kaldırabilir anca. Derken dili şişip ağzını doldurur, yemek içmek ne mümkün, soluk alabildiğine şükreder büyük bir bağlılıkla.
İyi de bu dert ya bir gün kalbini de sararsa, Rabbimizin zikrinden mahrum kalırsa?
Belde halkı selamı sabahı kesmiştir, yakınları ahbapları uğramaz olurlar. Şeytan “bu illet size de bulaşır” diye vesvese verince, aralarından çıkarır atarlar bir kuytuya. Hanımıyla kalakalır sahra ortasında.
Bir gün zevcesi “Sen duası makbul insansın” der “Acaba şifa vermesi için yalvarsan Allahü tealaya?”
- Rabbim yetmiş yıl nimetler içinde yaşattı, çektiğim 7 yıllık dert onun yanında çok kısa. Kaldı ki, eskiden günümüz işle güçle geçerdi. Şimdi ne mal kaldı, ne evlat. Gecemi gündüzümü zikir ile ziynetlendirebiliyorum, ne kadar şükretsem az!”
Döner dolaşır “Mutlaka bir günah işledin ki bu hale düştün” derler kinayeli bir üslupla.
Bu arada şeytan bilge bir hekim kıyafetinde hanımına görünür ve “Bana secde et, efendini iyileştireyim” der kendinden emin tavırlarla. Rahime Validemiz ağzının payını verir, kalbini bozmaz asla.
Eyyûb aleyhisselam “Nârın da hoş, nurun da” diyenlerdendir, derdini sevmeye başlamıştır hatta.
O gün yalnızdır. Başını secdeye koyar. “Ayağınla yere vur” buyurulur. Vurur iki pınar. Sıcak olanla yıkanır, serin olanı yudumlar. Vücudu güçlenir kuvvetlenir, yaralarından eser kalmaz.
Yakışıklı bir genç olup çıkar. Cebrail aleyhisselam ona kıymetli elbiseler getirmiştir, giyinip kuşanır hükümdara döner âdeta.
Hanımı Rahime Hatun geldiğinde efendisini yerinde bulamaz. Nasıl da telaşlanır ama! Sağa sola koştururken Eyyûb aleyhisselama rastlar ama tanıyamaz. Sorar “Burada bir müptela olacaktı, haberiniz var mı acaba?”
- O senin neyin olur?
- Zevcimdir.
- Görsen tanır mısın?
- Nasıl tanımam.
- Dikkatlice bakar mısın bana.
- Aaa! Yoksa?
Eyyûb aleyhisselam gülümser, Rahime Hatun’la, sarılır kucaklaşırlar.
Bir melek harman yerine davet eder. Bir bulut gelir ki, kıpkızıl yüklü. Altın çekirgeler dökülmeye başlar semadan.
Eskiden nesi varsa fazlası verilir; mal, mülk, evlat, bina. İbrahim aleyhisselamın dini üzere tevhidi anlatır insanlara. Mübarek o gün derin bir ah çeker: “Ahh! Ah ki ne ah!”
Rahime Annemiz sorar; “Hayrola?”
- Sahradayken seher vakitleri ‘Ey bizim hastamız nasılsın’ diye ses işitirdim. İyileştiğimden beri duyamadım bir daha.
Halkımız Hazreti Eyyûb’ü menkıbelerinden tanır. Urfa’nın Eyyûb Nebi beldesinde makamı vardır.
ÜMMETİ SADECE 7 KİŞİ...
Eyyûb aleyhisselam, İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerdendir. Mübarek 140 yıl yaşar, bir ömür tebliğde bulunur ama sadece 7 kişi iman eder ona. Ulema, O’nun uzun boylu, hoş simalı, tatlı sözlü, güzel gözlü ve gür kıvırcık saçlı olduğunda müttefiktir. Hanımı Hazreti Rahime, Hazreti Yusuf’un oğlu Efraim’in kızıdır.
Türkiye Gazetesi
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ramazan/483161.aspx
Not: Linkde konu ile ilgili başka muhtelif resimler de vardır.
Malı, evladı ve sıhhati ile girdiği imtihanlardan yüzünün akıyla çıkar. Sadece bu dertlerin kalbini sarmasından korkar...
Eyyûb aleyhisselâm Şam Ürdün arasında Beseniyye beldesinde yaşar. Allahü teala ona hayli mal mülk verir. Geniş araziler, otlaklar, tarlalar... Emrinde 500 işçi çalışır, 500 çift öküzü ve tarım aletlerini taşıyan 500 merkebi vardır ayrıca… Bakın şu berekete ki koyunlarının yünleri kendiliğinden ibrişim olurlar. Yüce Rabbimiz on tane evlat verir ve bol bol nafaka…
Eyyûb aleyhisselam cömertliği ile tanınır, sofrasında bir yolcu, derviş, seyyah bulunur mutlaka. Para ne için lazımdır zaten, hayır ve hasenata.
O gün koyunlarını sel, ekinlerini yel götürür. Eyyûb aleyhisselam nasihatte bulunmaktadır o sıra. Şeytan çoban suretinde gelir servetinin telef olduğunu söyler yana yakıla. Hazreti Eyyûb sükunetini bozmaz, “kederlenme” der, “malı Rabbim vermişti, aldı. Sahibi değil mi? Dilediğini yapar”.
Felaket karşısında hamdüsena… Şeytan perişan olur âdeta. Hani azıcık söylense, yakınsa, sızlansa…
Sonra hocaları ile ders okuyan yavruları zelzeleye uğrar, hiçbiri kurtulamaz. Şeytan yine feryat ve figan koşar. “Ey Eyyûb! Allah evini yıktı. Çocukların paramparça!”
Eyyûb aleyhisselam tevekkülünü bozmaz. “Evladım emanet idi aldı. Biz kuluz, sadece şükrederiz Allah’a (celle celalüh)...”
Hasılı malı ve evladı ile girdiği imtihanlardan yüzünün akıyla çıkar.
Sıra gelir sıhhati ile olana. Çiçek mi cüzzam mı bilmiyoruz ama yakalandığı hastalık hayli ağırdır, düşünün etleri yarılıp açılır. Öyle hâlsizdir ki, lokmasını iki eliyle kaldırabilir anca. Derken dili şişip ağzını doldurur, yemek içmek ne mümkün, soluk alabildiğine şükreder büyük bir bağlılıkla.
İyi de bu dert ya bir gün kalbini de sararsa, Rabbimizin zikrinden mahrum kalırsa?
Belde halkı selamı sabahı kesmiştir, yakınları ahbapları uğramaz olurlar. Şeytan “bu illet size de bulaşır” diye vesvese verince, aralarından çıkarır atarlar bir kuytuya. Hanımıyla kalakalır sahra ortasında.
Bir gün zevcesi “Sen duası makbul insansın” der “Acaba şifa vermesi için yalvarsan Allahü tealaya?”
- Rabbim yetmiş yıl nimetler içinde yaşattı, çektiğim 7 yıllık dert onun yanında çok kısa. Kaldı ki, eskiden günümüz işle güçle geçerdi. Şimdi ne mal kaldı, ne evlat. Gecemi gündüzümü zikir ile ziynetlendirebiliyorum, ne kadar şükretsem az!”
Döner dolaşır “Mutlaka bir günah işledin ki bu hale düştün” derler kinayeli bir üslupla.
Bu arada şeytan bilge bir hekim kıyafetinde hanımına görünür ve “Bana secde et, efendini iyileştireyim” der kendinden emin tavırlarla. Rahime Validemiz ağzının payını verir, kalbini bozmaz asla.
Eyyûb aleyhisselam “Nârın da hoş, nurun da” diyenlerdendir, derdini sevmeye başlamıştır hatta.
O gün yalnızdır. Başını secdeye koyar. “Ayağınla yere vur” buyurulur. Vurur iki pınar. Sıcak olanla yıkanır, serin olanı yudumlar. Vücudu güçlenir kuvvetlenir, yaralarından eser kalmaz.
Yakışıklı bir genç olup çıkar. Cebrail aleyhisselam ona kıymetli elbiseler getirmiştir, giyinip kuşanır hükümdara döner âdeta.
Hanımı Rahime Hatun geldiğinde efendisini yerinde bulamaz. Nasıl da telaşlanır ama! Sağa sola koştururken Eyyûb aleyhisselama rastlar ama tanıyamaz. Sorar “Burada bir müptela olacaktı, haberiniz var mı acaba?”
- O senin neyin olur?
- Zevcimdir.
- Görsen tanır mısın?
- Nasıl tanımam.
- Dikkatlice bakar mısın bana.
- Aaa! Yoksa?
Eyyûb aleyhisselam gülümser, Rahime Hatun’la, sarılır kucaklaşırlar.
Bir melek harman yerine davet eder. Bir bulut gelir ki, kıpkızıl yüklü. Altın çekirgeler dökülmeye başlar semadan.
Eskiden nesi varsa fazlası verilir; mal, mülk, evlat, bina. İbrahim aleyhisselamın dini üzere tevhidi anlatır insanlara. Mübarek o gün derin bir ah çeker: “Ahh! Ah ki ne ah!”
Rahime Annemiz sorar; “Hayrola?”
- Sahradayken seher vakitleri ‘Ey bizim hastamız nasılsın’ diye ses işitirdim. İyileştiğimden beri duyamadım bir daha.
Halkımız Hazreti Eyyûb’ü menkıbelerinden tanır. Urfa’nın Eyyûb Nebi beldesinde makamı vardır.
ÜMMETİ SADECE 7 KİŞİ...
Eyyûb aleyhisselam, İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerdendir. Mübarek 140 yıl yaşar, bir ömür tebliğde bulunur ama sadece 7 kişi iman eder ona. Ulema, O’nun uzun boylu, hoş simalı, tatlı sözlü, güzel gözlü ve gür kıvırcık saçlı olduğunda müttefiktir. Hanımı Hazreti Rahime, Hazreti Yusuf’un oğlu Efraim’in kızıdır.
Türkiye Gazetesi
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ramazan/483161.aspx
Not: Linkde konu ile ilgili başka muhtelif resimler de vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder