4 Temmuz 2017 Salı

SALAH

SALAH

‘Salah’ bir şeyin en iyi halidir. Rahatlık, barış, iyileşme, düzelme ve iyilik gibi manalara gelir. Hastalıktan kurtulan kimseye de ‘salaha kavuştu’ denilir. Pek çok faziletin kendisinde toplandığı dine bağlılığı da ifade eder. Salah’ın zıddı ‘Fesat’ ve ‘Fücur’dur. Salah özelliğini taşıyan Müslüman erkeğe ‘Salih’ ve kadına da ‘Saliha’ denir. Böyle bir kişi olması dileğiyle de Müslümanlar bu kelimeleri isim olarak çocuklarına verirler. Müslümanların dünyada Allah (c.c.) rızasına uygun olarak yapmış oldukları güzel amellerin tamamı için genel bir deyim olarak ‘Amel-i salih’ kullanılır.

Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Biz insana, anne ve babasına iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: ‘Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı (iyiliği) ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben Müslümanlardanım.” [1] buyrulmaktadır. Burada da Salah’ın en yüce iyilikleri ve faziletleri oluşturduğunu ayrıca diğer davranışları da belirlediğini görüyoruz. Dolayısıyla mutlak anlamda kullanıldığında ‘Salah’ bütün hayırları kapsamına alır. Kur’an- Kerim’de pek sık tekrarlanan ‘Salih’, ‘Salihat’, ‘Muslih’, Muslihîn’ ve ‘Islah’ kelimeleriyle de aynı kökten gelmektedir.

İnsanın yaptığı amellerin değeri, yararlı veya zararlı oluşu, amaç ve niyete bağlıdır. Salah, amellerin değerlendirilip onun hakkında hüküm verilmesine yardımcı olur. Örneğin, gazap ve şehvet, ilâhi ilkeler ve bilim yönünden çirkindir. Fakat gazabın savaşta yararlarını, şehvetin neslin çoğalması için gerekliliğini ve zenginliğin Hac ve Cihat farizasını yerine getirmek için ve diğer hayır yollarına harcamak için kullanılması halinde yararlarını kim inkâr edebilir? “Ey müminler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anlamaktan alıkoymasın: Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. Her hangi birbirinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni kısa bir süre daha geciktirsen de sadaka versem ve salihlerden olsam! Demesin! Önce size verdiğimiz rızıktan infakta bulun. (Şunu iyi bilin ki) Allah, süresi dolan hiçbir kimseyi ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” [2]

Meallerini verdiğimiz bu ayetlerde üzerinde durulması gereken birçok mesaj varsa da biz bunlardan sadece “Rabbim bana kısa bir süre daha versen de Salihlerden olsam!” uyarısı üzerinde durmak istiyoruz. Çoğumuz; ‘inşallah bir gün kendime çeki düzen veririm’ duygusuyla ömür sermayemizin eriyip gittiğini görmüş ve zaman zaman pişmanlık duymuşuzdur. Ancak hayatın faniliği, geçen zamanın bir daha geriye dönmemesi ve daha da önemlisi ‘son nefes’e ne kadar süremizin kaldığını bilmememiz gibi hakikatler hatırlandıkça, bu düşüncenin şeytanî bir vesvese olduğu ve bizi aldattığı hemen anlaşılacaktır.

Âlimler ‘Beş grup insanın salahı beş ayrı yerdedir’ derler: Çocukların salah yeri okullar, yol kesicilerin, soyguncuların salahyeri hapishaneler, kadınların salah yeri evleri, gençlerin salah yeri ilim meclisleri, ihtiyarlarınki ise camilerdir. Yine, ‘Salah olmadan ıslah olmaz’ demişler. Tasavvuf’ta bulunan halvet, salah içindir. Salah gerçekleşince başkalarına ıslah yolu açılır. Bu da gizli durmakla değil, halka karışmak ve hal yansıması yoluyla gerçekleşir.

Farzdan sonra en mühim ibadetin mü'min gönlünü sevindirmek olduğu düşünülürse, salah yolunda atılan her bir adımın ne büyük bir nimet olduğu anlaşılacaktır. Bu yolda sarf edilen çabaların zamanla kişiyi Hak dostları kervanına katacağında şüphe yoktur.

Mevlana der ki: ‘Topallamak, dört ayaküstünde yürümek ve uyurcasına olsa da Allah'ın yolunda sürün ve O'nu ara. Zira ağır davransa da, sürat gösterse de arayan elbette aradığını bulur.’ [3] Nitekim ayet-i kerîmede: “Bizim uğrumuzda mücahede edenlere elbette biz yollarımızı gösteririz.” [4] buyrulmuştur.

Salih kimseleri dost edineceğini [5] bildiren Yüce Rabbimiz, kendi dostlarının vasıflarını da şöyle beyan etmiştir: “Onlar îman etmiş ve takva dairesinde amel etmişlerdir.” [6] Bir diğer ayet-i kerîmede de aynı gerçek şöyle vurgulanır: “İman edip iyi işler yapanları biz mutlaka salihler arasına katarız.” [7]

________________________________________ [1] Ahkaf Sûresi, 46/15. [2] Münafikun Sûresi, 63/9–11. [3] Tahiru'l-mevlevî, Şerh-i Mesnevî, IX, 154. [4] Ankebut Sûresi, 29/69. [5] A'raf Sûresi, 7/196. [6] Yunus Sûresi, 10/63. [7] Ankebut Sûresi, 29/9.
 
BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
 

--


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder