19 Temmuz 2017 Çarşamba

SÖZ AHLAKI (DOĞRULUK)-2

SÖZ AHLAKI (DOĞRULUK)-2
 


İş hayatında doğruluk ilkesi ışığında çalışmamak kul hakkını ihlal etmek demektir. Bizlere verilmiş olan memuriyet, bütün milletimizin bir emanetidir. Yine ister devlet müesseselerinde, ister özel sektörde iş imkanı bulmuş isek bu bize verilen bir emanettir. Doğruluk ilkesi çerçevesinde çalışmamak ise emanete hıyanetlik etmektir.
 
Ticari hayatta doğruluk ise ticari canlılığın devam etmesinin en önemli sebebidir. Yalan üzerine bina edilmiş ticari hayatta, ne esnaf nede müşteri bir fayda elde edemez. Müşteriyi aldatan esnaf aslında kendisini aldatmış demektir. Aldata aldata en sonunda müşterisi kalmayan esnaf elbette iflas edecektir. Esnafı aldatan müşteri ise yine kendini aldatmış demektir. Özellikle borçlu olunan yerlere zamanında borçların ödenmemesi sebebiyle esnaflar mağdur olmakta ve nice küçük müesseseler bu şekilde kapanmak zorunda kalmaktadır. Buda küçük esnafın yok olmasına sebep olmaktadır. Peygamber Efendimizin bir hadisini hatırlamakta fayda var. Efendimiz “bizi aldatan bizden değildir”[1 buyurmaktadır.
 
Arkadaşlık ilişkileri ise yine doğrulukla sürdürülebilmektedir. Yalancılarla arkadaş olmak istemeyiz. Doğru sözlü olmayanların zararlarının mutlaka bir gün bize dokunacağını çok iyi bilmekteyiz. Bu sebeple bizde arkadaşlık ilişkilerimizde doğruluktan asla taviz vermeyeceğiz. Çünkü, Müslüman kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için isteyendir  
 
Doğruluk emin olmak ve güvenilir olmak demektir. Yalancıdan emin olunmaz, yalancının asla güvenirliği yoktur. Efendimiz bir hadislerinde Müslüman’ı şöyle tarif etmektedir.  اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ“Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.”[2]
 
Doğruluk konusunda Peygamber Efendimiz bizlere en büyük örnektir. O’nun hayatında yalana asla rastlanmamıştır. Sadece kendine inanalar değil, inanmayanlar dahi onun doğruluğunu tasdik etmişler ve kendisine Muhammedü’l-Emin demişlerdir. Kabe’nin tamirinde Kureyşliler "Hacer-i Esved"i yerine koyma sırası gelince anlaşamadılar. Kureyş'in bütün kolları, bu şerefin kendilerine âit olmasını istiyordu. Anlaşmazlık dört gün sürdü, kan dökülmek üzereydi ki, Harem kapısından ilk girecek zâtın hakem yapılarak, onun vereceği karara uyulmasını" teklif edildi. Bu teklifin kabul edilmesiyle Haremin kapısından girecek olan beklenmeye başlandı. Kapıdan Hz. Muhammed (s.a.s) girince buna o kadar sevindiler ki, “el-Emîn, el-Emîn,” geldi, O’nun vereceği karara razıyız dediler. Hz. Muhammed (s.a.s.), üzerine Hacer-i Esved-i koyduğu yaygının uçlarını Kureyşin ulularına tutturdu; hep berâber, konulacağı yere kadar taşıdılar. Hz. Peygamber (s.a.s.)'de taşı alıp yerine yerleştirdi. Anlaşmazlığın bu şekilde çözümlenmesi herkesi memnûn etti. Böylece büyük bir felâket önlenmiş oldu.
 
Günümüzde ahlaki ilkelerin hiçe sayıldığını üzülerek görmekteyiz. Sözünde ahlakı vardır. Bu ahlak ise doğruluktur. Doğru sözlü, doğru özlü olmamak kişiye zarar verdiği gibi ibadetlerine de zarar vermektedir. İnsanla yalan asla bir araya gelmemelidir. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.
 
مَنْ لَمْ يَدعْ قَوْلَ الزُّورِ والعمَلَ بِهِ فلَيْسَ للَّهِ حَاجةٌ في أَنْ يَدَعَ طَعامَهُ وشَرَابهُ
 
“Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse,  Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.”[3] Ahlaki ilkeler ibadetlerin tamamlayıcısıdır. İmanın kemale ermesi vesilesidir. Ahlaken olgunluğa ulaşmanın yolu ise İslam Dinini koymuş olduğu ilkelere uymaktır. Bu sebeple ibadetlerimizi korumak, imanımızı ahlaken kemale erdirmek için ahlakımızı güzelleştirmemiz gerekmektedir. Ahlaki ilkelerden olan ve kişiye nimetlerin en güzelini kazandıran doğruluk ise hiçbir zaman terk etmeyeceğimiz bir davranış şeklidir.
 
Sözümüzü Sevgili Peygamberimizin tavsiyeleriyle sonlandırıyoruz. Efendimiz şöyle buyuruyor. “Şüpheliyi bırak, şüphe vermeyene bak. Zira gönül, (sözde ve işde) doğrudan huzur, yalandan kuşku duyar”[4]
 
Yüce Rabbim özü ve sözü doğru olanlardan eylesin. Yalana, yanlışa saptırtmasın. Hatalarımızı affeylesin. Kusurlarımızı bağışlasın. Allah’a emanet olun. Cumanız mübarek olsun.
 
Ahmet ÜNAL
Uzman Vaiz
 
[1] Müslim, Îmân, 164
 [2]Tirmizî, Îmân, 12
 [3] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1244
[4]Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 56
 
BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder