8 Şubat 2014 Cumartesi

Âh Vefâ

 
Âh Vefâ
 
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“…Allâh’tan başka ahdine daha çok vefâ gösteren kim vardır?..” (Tevbe, 111)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allahım! Gücüm yettiği kadar ahdine
​​
ve va’dine sadâkat gösteriyorum”
(Buhârî, Daavât, 16)
Mehmed Âkif merhum, kızının nikâh akdine çok sevdiği ahbâbından olan Bosnalı Ali Şevki Efendi’yi de dâvet etmişti. Yaşlı hoca efendi bu dâvete biraz geç geldi ve gecikme sebebi olarak da, Vefâ Yokuşu’ndan çıktığını söyledi. Merhûm Âkif de, bu yerinde mâzereti, yerinde bir hakîkatle mezcederek mütebessim ve mânidar bir şekilde şöyle dedi:


“Hangi Vefâ Yokuşu’ndan bahsediyorsun hoca efendi? Nesl-i hâzır (şimdiki nesil) o yokuşu çoktan düzledi…”


Merhûmun hüzünle dile getirdiği ve âdeta “âh vefâ” dercesine ifâde ettiği gerçek, insanoğlunun en çok muhtaç olduğu vazgeçilmez bir haslettir. Bu hasleti gerçekleştirmenin güçlüğünü ifâde sadedinde Vefâ Yokuşu’nu çıkmanın güçlüğüne âit sözden istifâde sûretiyle telmihte bulunan Âkif merhum, bugünkü cemiyetimizi görse kimbilir nasıl feryat ederdi… Bugün, insanlar izleri silinmiş iyilikleri hatırına bile getirmemekte ve ekseriyetle “vefâ” kelimesi, âdeta ve sırf İstanbul’da bir semt adı olarak kalmış bulunmaktadır. (Osman Nûri Topbaş, Gönül Bahçesinden Son Nefes, Erkam Yay.)

--


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder