Ahmed Şahin
a.sahin@zaman.com.tr
AİLE-SAĞLIK
Taziye sünnetine ait önemli ölçüler
İslam’ın tavsiye ettiği taziye sünneti, cenaze çıkan evin üzüntüsünü paylaşıp sıkıntısını azaltma sünnetidir.
Bugünkü bazı taziye uygulamalarında ise cenaze helvası yapıp yemek ziyafetleri vermek gibi yersiz meşguliyetlerle aileyi, daha da sıkıntılı hale getirmek söz konusu olmaktadır. Bu sebeple taziyenin günümüzde doğru anlaşılması için bazı ölçülerini dikkate vermekte fayda olsa gerektir.
1- Taziye ziyareti, acıyı derinleştirecek, meşguliyeti çoğaltacak şekle dönüşmemelidir. Hadiste taziyenin müddeti üç gün olarak verilmiş, bu günlerde gelen ziyaretçilere cenaze helvası yapmak, yemek ziyafeti vermek gibi bir mükellefiyet de söz konusu olmamıştır.
2- Taziyeleri kabul edecek cenaze yakınları üç gün boyunca umuma açık bir yerde gelen komşu ve dostlarının taziyelerini erkek-kadın ayrı yerlerde kabul ederler. Gelenler üzüntüyü derinleştirecek sözlerden kaçınırlar. “Allah ölmüşlerimize rahmetler eylesin, sizlere de sabırlar lütfeylesin. Hepimizin yakınları gitmiştir, sıra bizlere de gelecektir elbette... diyerek acıyı azaltacak sözler söylerler.
3- Bazı alimler, bir defa taziyede bulunan kimsenin tekrar taziyelerde bulunmasını mekruh saymış, üzüntüyü yersiz şekilde uzatmak manasında anlamışlardır.
4- Taziye günlerinin en önemli sünneti, yemek isteklerini iyice kaybetmiş olan üzüntülü aileye komşuların üç gün sırayla yemek getirmesi, yemeleri için de ısrarda bulunmalarıdır.
5- Efendimiz (sas) Hazretleri, şehid Hazreti Hamza ile Cafer-i Tayyar’ın ailesine dışarıdan yemek getirilmesini emretmiştir. Getirilen yemekten yemeleri için ısrarda bulunulmasını da tavsiye etmişlerdir.
Bu sebeple ülkemizin birçok yerinde cenaze çıkan eve vefalı komşuları nöbetleşe üç gün boyunca yemekler getirmekte, sünnete uygun bir taziye örneğini de böylece fiilen yaşatmış olmaktalar.
6- Cenaze çıkan evde cenaze helvası ikram etmek gibi ev sahibini zora sokan dinî bir tavsiye yoktur.
Ancak ziyaretçilere en kolay tarafından birer çay ikramı da mahzurlu görülmez. Bunda zorluk da söz konusu olmaz ev halkına.
7- Ziyaretçiler cenaze evinde merhumun iyi vasıflarını sayarlar, hoşa gitmeyen hallerinden söz etmezler. Cenaze evinde uygun tavır, sessizce akan gözyaşlarıyla teessürü yenmeye çalışmak, bilen birinin sesli olarak okuyacağı Kur’an’ı topluca dinlemek en uygun olan tavırdır. Bağıra çağıra sesli ağlamalar, ölmüşleri rahatsız eder. Ölene iyilik değil kötülük manasına gelen bir feryad ü figan olarak yorumlanır böyle bağıra çağıra sesli ağlamalar.
8- En mühimi, merhumun ahirette iftihar edeceği ibadetli aile fertleri olarak dini hayatlarını yaşamak, İslamî çizgiden ayrılmamaktır. Çünkü ölenin ruhunun en çok ilgi duyduğu, geride bıraktığı neslinin ibadetli yaşamasıdır. Her namazda tahiyyattan sonraki dualarda ana babaya, tüm ölmüşlere dua vardır. Günde beş vakit namazda yapılan bu duaları hasretle bekler ölmüşler. Böylece en büyük hediyeyi de ibadet edenler göndermiş olurlar ölmüşlerine.
9- Taziyede ailenin acil ihtiyaçları varsa ziyaretçiler gizlice anlaşarak toplayacakları imkânla ailenin bu acil ihtiyaçlarını karşılamayı başarırlarsa, merhuma en vefalı taziyeci, en hayırlı komşu olduklarını ispatlamış olurlar. Sahabe efendilerimiz, merhumun şahsına ait borcu varsa onu hemen topladıkları yardımla cenaze namazı kılınmadan ödüyor, dostlarını kul hakkıyla gitmekten kurtarıyorlardı.
10- Her şey unutulabilir, ama varsa merhumu (şehitlerden bile affedilmeyen) kul hakkı borcundan kurtarma iyiliği asla unutulmaz! Çünkü ebedi hayatını kurtarma yardımı olur kul borcunu ödeme vefası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder