Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK
Allah’ı Müslümanca anlamak...
Allah’ı sadece sıfatlarıyla öğrenebiliriz, başka türlü öğrenmek mümkün değil. Allah’ın sıfatları Kur’an’da ve hadislerde yazılıdır.
Yaratıkların bütünü de bu sıfatları şerh ve izah eder. Çünkü her şey Esmaü’l-Hüsna’nın tecellisidir. Allah’ın yarattığı her şey mükemmeldir. O’nun yarattıklarında kötülük, çirkinlik, zarar yoktur.
Zahiren çirkin gibi görünen şeylerin batınen güzel yönleri vardır. Bediüzzaman Hazretleri buyurmuş ki, “Her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardır. Kâinattaki her şey, her hadise ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hadiseler var ki, zahiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var.”
Mesela Soma’da yüzlerce maden işçisi öldü. Ölen bedendir, ruh ölmez; ebediyen yaşar. Malın, dinin, namusun, ailenin korunması farzdır. Bunları korurken ölenler şehit olur. Maden işçileri yerin bin metre altında, kapkaranlık bir dünyada alınlarında pille çalışan lambanın küçük ışığında helal kazanç elde etmek, ailelerinin geçimini temin etmek için çalışıyordu. En büyük ibadet helal kazanç elde etmektir. Mademki maden işçileri vefat ettiler, öyleyse büyük bir ibadeti yaparken öldüler. İnşallah onlar cennetliktir. Eğer gayb perdesi açılsa onlar dünyadakiler için ağlıyor, dünyadakiler de onlar için ağlıyor.
İşin ikinci bir yönü de şu ki; felaketleri Allah göndermiyor; insanlar kendi felaketlerini kendileri hazırlıyor. Ne var ki şaşkın insanlar Allah’a iftira etmekten sakınmıyor. Tarlasının arklarını yapmayan çiftçi, rahmete felaket diyebiliyor. Müslümanların ekserisi çok kötü bir tezada düşmüş. Bunlar kendi hatalarının üzerine kader perdesini çekmiş. Felaket, çile, bela ne varsa hepsi Allah’a veriliyor, insanlar kendini melek zannediyor. Hâlbuki iyilikle kötülük açıkça ortaya konulmuşken, kötülük yapan kimse yaptığı işten tamamen mesuldür.
Mesela haberlerde diyor ki: “Türkiye, madenlerde yaşanan ölümlerde dünya sıralamasının en üstlerinde yer alıyor.” Demek buradaki işletmelerde gerekli tedbir alınmıyor. Mesela Erzincan depreminden sonraki yıllarda prefabrik evlerin yapımında ben de çalışmıştım. Başımızda Alman mühendisler vardı. Adam, “Temel şöyle olsun, kancaları şöyle çakın, çivileri yerli yerinde kullanın!” diye çırpınırdı. Bizimkiler altılık çivi yerine dörtlüyü takmaktan çekinmezdi. Alman bunu görünce, adamı kovardı. Aradan kaç sene geçtiği halde Alman’ın yaptığı binalar hâlâ ayakta; bizim Müslümanlar yıllar sonra yaptıkları binalarda teravih namazı kılarken depremde can verdi… O zaman deprem de en yüksek seda ile haykırdı; “İslamiyet’in özü doğruluktur, neden sahtekârlık yaptınız? Japonlar sağlam binalarda otururken, siz neden cennet gibi Erzincan’ı cehenneme çevirdiniz?”
Allah’ın yarattıklarında kötülük yoktur; kötülük insanın yaptığı işlerde aranmalıdır. Olayları felakete çeviren insanların bilgisizliği, beceriksizliği, anlayışsızlığıdır. Sebeplere gereği gibi müracaat etmeyen Müslüman, her olaydan zarar görmeye mahkûmdur. Sebeplere sırtını dönenler tevekkül ettiklerini sanıyor. Hâlbuki tevekkül, İslamiyet’i öğrenmek, anlamak, yaşamaktır. İslamiyet’i yaşamayanın tevekkülü yoktur. Evvela sebeplere riayet edilecek; tedbir alınacak, sonra Allah’tan gelene razı olunacak.
Müslümanlar ilimde, teknikte ilerledikçe, İslam ahlakıyla ahlaklandıkça her felaket rahmete dönecektir amma ilimde, teknikte ilerlemeyen, İslam ahlakından uzaklaşan kimselere rahmet bile felaket olacaktır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder