Ahmed Şahin
a.sahin@zaman.com.tr
AİLE-SAĞLIK
İmam-ı Azam ve oğlu Hammad’dan günümüze mesaj yüklü misaller
Bazı takvimler, hicri (150-miladi 767) tarihinde Bağdat’ta vefat etmiş olan İmam-ı Azam’ın vefat yıldönümü olarak kaydettiler dünkü Hızır- İlyas buluşma gününü. Bu sebeple bu vefat yıldönümü vesilesi ile bugün ben de, Hazret-i İmam’ın pek bilinmeyen muhterem oğlu Hammad ile torunu İsmail’den birer ibretli hatıra sunmak istiyorum sizlere.
Hazret-i İmam’ın geride bıraktığı tek oğlu Hammad, müçtehit babasından aldığı sorumluluk duygusuna sahip bir alimdi. Bağdat’ta babasının cenazesini bizzat kıldırıp defnini yaptıktan sonra ilk işi Bağdat kadısına gitmek oldu:
- Babama emanet olarak bırakılmış birçok altın, gümüş evde kaldı. Sahiplerini bilmediğim bu emanetleri şehrin kadısı olarak siz teslim alın, hem beni hem de babamı sorumluluktan kurtarın!
Düşünceye dalan Bağdat kadısı, cevabını şöyle verir:
- Bu emanetleri korumaya Ebu Hanife’nin oğlu benden daha layıktır. Sahipleri gelinceye kadar senin yanında kalması Bağdat kadısının yanında kalmasından daha emniyetlidir.
Hammad’ın ısrarı fayda vermeyince ikinci bir teklifte bulunur:
- O halde der, gel benden bunları teslim al, tartıp miktarını kalitesini, cinslerini tespit et ki, durumları resmileşsin, benim yanımdaki miktarı ve kalitesi resmen şahitlerle tescil edilmiş olsun!
Bu şartla Hammad’ın yanındaki altınları, gümüşleri tespit için alan Bağdat kadısı, bunları günlerce tartıp tespit ile meşgul olurken Hammad ortadan kaybolur. Ararlar tararlar Hammad’ı bulamazlar. Ümidi kesilen Bağdat kadısı ilan eder:
- Kimin İmam-ı Azam’ın yanında emaneti varsa gelip benden alsın, Hammad emanetleri tümüyle bana teslim etmiştir.
İlanı duyanlar gelirler, İmam-ı Azam’a emanet ettikleri altınlarını, gümüşlerini Bağdat kadısından eksiksiz alırlar. Sonra haber etrafa duyurulur:
- Bağdat kadısı teslim aldığı emanet altın gümüşleri sahiplerine teslim etmiştir.
Bundan sonra derin bir nefes alan Hammad ortaya çıkar. Bağdat kadısına gelip teşekkür ederek der ki:
- Bu emanetler birer kul hakkı olarak yanımdaydılar. Bir hata ve kusur olsa da bir tanesi zayi olsa ben ve babam ahirette kul hakkından sorguya çekilirdik. En iyisi sorumlu kadı efendiye teslim etmekti. Şükürler olsun kadı efendi görevini tam yaparak hem beni hem de babamı emanete riayette kusur etmekten kurtarmış oldu..
Bu olaydan anlaşılıyor ki, o günkü harp ve darplardan çekinen insanların birçoğu kendinden daha emin biliyorlardı İmam-ı Azam’ı. Bu sebeple ona teslim ediyorlarmış değerli varlıklarını. Onun aziz evladı Hammad ise babasından az sorumluluk duygusuna sahip değilmiş anlaşılan. Babasından 26 sene sonra 176’da vefat ettiğinde halk arasında dolaşan değerlendirme aynen şöyle olmuş:
- Müçtehit babaya layık sorumluluk sahibi bir evlat idi Hammad!
Hammad’ın bir de oğlu vardı İsmail.
İbni Hallikan, bu İsmail’in dedesinden anlattığı bir hatırasını şöyle nakleder kitabında. İsmail der ki:
- Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer’e hürmetsizlik etmekten çekinmeyen saygısız bir komşumuz vardı. İki katırının birine Ebu Bekir, ötekine de Ömer adını koymuştu. Ahırında bunları tımar ederken ‘Ebu Bekir şöyle dur, Ömer şuraya çekil..’ diye yüksek sesle söylenir, bizi rahatsız ederdi. Dedem de bizlere hep sabır tavsiye eder:
- Sakın tartışmaya girmeyin, Ebu Bekir ve Ömer sizin korumanıza ihtiyaç duymayacak kadar büyük insanlardır, onlar kendilerini korurlar, diyerek bizleri tartışmadan hep uzak tutardı.
Bir gün koşa koşa gelen biri dedeme dedi ki:
- Katırlarına Ebu Bekir, Ömer adını koyan adamı bir katırı teperek öldürmüş, cesedi ahırdaymış şimdi!. Dedem de dedi ki:
- Gidin bakın mutlaka Ömer tepelemiştir onu. Ebu Bekir affeder ama Ömer kolay kolay affetmez adaletini uygular! Gerçekten de gidenler haber getirdiler.
- Ömer tepelemiş, cesedi orada yatmaktadır. Dedem bizi tekrar ikaz etti:
- Sakın böyle öfkeli kimselerle tartışmaya girmeyin. Büyüklere saygısızlık edenler sonunda karşılığını görürler. Sizin karşılık vermenize gerek kalmaz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder