Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK
İslamiyet bir hayat tarzıdır…
İslamiyet, bir hayat tarzıdır. “Şahadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed (sas), O'nun kulu ve Resulü'dür.” diyoruz; kelime-i şehadetin içinde bir hayat şekli vardır. Helal dairede bir hayat... Haram daireden uzak bir hayat...
Mesela Alâk Sûresi nazil olurken yeryüzünde Peygamberimiz (sas) tekti. İslam toprakları O'nun mübarek ayaklarının bastığı yer kadardı. Müşrikler, her türlü haramı işlerken, berbat bir hayat yaşarken, Kur'an-ı Kerim'in inmesiyle her türlü kötülüğü, pisliği, tembelliği terk ettiler. Her türlü iyiliği yaşamaya başladılar. Böylelikle Müslümanlar birken milyarlarca oldu. İslam toprakları kıtalara yayıldı. Çünkü Peygamberimiz (sas), yaşayan Kur'an'dı.
Güzel ahlâkı, ticaretteki dürüstlüğü, adaleti, hoşgörüsü, merhameti ve şefkati, Allah'a karşı teslimiyetiyle toplumda herkes için örnekti. Bunun için de daha peygamber olmadan Mekke halkı O (sas)'na “Muhammed-ül Emin” lakabını vermişti. Tevazu ve edep sahibiydi; mesela insanlara önce kendisi selam verir, devlet reisi olduğu halde bir meclise girdiği vakit nerede boş yer varsa oraya otururdu. Pazara gider, elbisesini yamar, kendi hizmetini kendisi yapardı. İşte biz böyle bir Peygamber'in ümmetiyiz…
İslamiyet Allah'a teslimiyeti gerektirir. O (sas), onlarca defa tehlikeyle karşılaştığı halde en ufak bir zaaf göstermemişti.
Ümmetine düşkündü; İslam'ı tebliğ için Taif'e gidip de orada taşlandığı vakit melek imdadına gelip, “Ey Allah'ın Elçisi!” , “Allah, o insanların size yaptıklarını gördü. Eğer onların üzerine dağları kapatmamı emredersen, söyle, dilediğini yerine getireyim.” demiş, ama O (sas), “Hayır, ben onların nesillerinden yalnız Allah'a ibadet edecek, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayacak insanlar gelmesini dilerim. Ya Rab, bunları affet!” diye dualar etmişti. Biz, işte böyle bir Peygamber'in ümmetiyiz...
Resulullah (sas) sadece insanlara değil, bütün canlılara karşı merhametli olunmasını emretmiştir. Mesela İslam ordusu Mekke üzerine sefere çıktığında, Peygamberimiz (sas) yollarının üzerinde yavrularını emziren bir köpek görünce hemen oraya sahabeden birini nöbetçi dikmişti ki, ordu buradan dikkatli geçsin, bu köpeği ve yavrularını rahatsız etmesin.
Aynı şekilde Mekke fethedildiği gün, geçmişte kendilerine yapılan eziyeti hatırlatarak “Bunların kanı bize helaldir.” diyen ashabına “Bugün barış günüdür.” buyurmuştu. İşte bizler, kin, nefret ve intikam toplumunu sevgi, muhabbet, şefkat ve rahmet toplumuna dönüştüren bir Peygamber'in ümmetiyiz...
Kur'an okuyan, Kur'an'a uygun hayat yaşayan, fakiri doyuran, düşenin elinden tutan, din düşmanlarına karşı savaşan bir Peygamber'in ümmetiyiz...
İslamiyet cahili âlim eden, katile tövbe ettiren, zalimi ıslah eden bir dindir. Peygamberimiz (sas) veda hutbesinde buyurdu ki: “Size iki emanet bırakıyorum. Onlara uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allâh'ın kitâbı Kur'ân-ı Kerim ve Peygamber'inin sünnetidir.”
Geçtiğimiz günlerde Mevlid Kandili'ni kutladık. Peki nasıl kutladık? Peygamber Efendimiz (sas) nasıl yaşamış, hangi sıkıntılara nasıl katlanmış, namazını nasıl kılmış, Allah'tan neler istemiş, ümmetine neleri tavsiye etmiş, bütün bunları düşündük mü? Peygamberimiz (sas)'i sevmenin alameti nedir, diye düşündük mü?
Mademki İslamiyet bir hayat tarzıdır, değişmektir. Yani kötülükten iyiliğe değişmek, haramlardan helallere değişmek... Öyleyse Kur'an'a sarılacağız, sünneti seniyyeye ittiba edeceğiz. O (sas)'nun yaptıklarını kendimize örnek alıp hayatımıza katacağız; çünkü bunlar yoksa, sevmek de yoktur!..
Nasıl ki askerde er de askerdir, general de askerdir. Mevkiler, rütbeler farklı olsa da herkes aynı gayede, aynı yolda bütünleşmiştir. Aynen öyle de Müslümanlar, Kur'an ve sünnette bütünleşmelidir.
İslamiyet ve Resulullah (sas)'ı sevmek bunu gerektirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder