7 Aralık 2015 Pazartesi

Kimler cennete girmeyecek?

Kimler cennete girmeyecek?

 
Hüseyin Gültekin - [İslami Hayat]

h.gultekin@meydangazetesi.com.tr
04 Aralık 2015, 01:52

Dünyadaki ömrümüzü güzel bir şekilde tamamlayıp Cennet’e girmek hepimizin hayalinde olan bir şey. İnsan, bunun için ne kadar çalışıp çabalasa değer. Zira dünyanın, milyonlarca sene sürecek mesudane hayatının, Cennet’in bir dakikasına bile kâfi gelmeyeceğini büyüklerimiz bizlere bildiriyor. İster fakir ister zengin, nasıl bir dünya hayatına sahip olursa olsun Cennet’e girecek her insanın, orada sultanlar gibi yaşayacağını ayet hadislerden öğreniyoruz. Bu açıdan insan, dünyada daima Allah’ın rızasının ve dolayısıyla Cennet’in peşinde olmalı, onu kazandıracak şeyleri iyi takip etmelidir.

HADİSLERDE CENNET EHLİ
Peygamber Efendimiz (sas), Cennet’e kimlerin ve nasıl gireceğiyle ilgili bizlere birtakım ipuçları vermiştir. İşte onlardan bazıları: “Cennete ve Cehennem’e girecek olan ilk üç zümre bana gösterildi. Cennete girecek olanlar: Şehitler, Rabbine karşı ibadetini güzel yapıp efendisine sadık olan iffetli köleler ve namuslu kişilerdir. Cehenneme girecek olanlara gelince bunlar: Toplumun başına musallat olan sultanlar, zekâtını vermeyen servet sahipleri ve kendini beğenmiş yoksullardır.”
Efendimiz bir başka beyanlarında ise şöyle buyurmaktadır: “Cehennem halkı bütünüyle kaba, boşboğaz ve kibirli kişilerdir. Cennet halkı da güçsüzler ve yenik düşenlerdir.”

İdamdan İslam’a
Efendimizin Mekke'yi fethettiği gün, İslâm düşmanı Ebu Cehil'in, idamına ferman çıkmış oğlu İkrime, ölüm korkusuyla kaçıp Yemen tarafına gitmişti. Eşi Ümmü Hakîm ise Müslüman olmuş ve İkrime'nin bağışlanmasını Efendimizden istirham etmişti. Allah Resulü (s.a.s) onu bağışladığını belirtip canının güvenliğine kefil olunca, hanımı Ümmü Hakîm İkrime’yi aramaya çıktı. Tihâme sahillerinde bir deniz yolculuğuna çıkmak üzere Müslüman bir kaptanla görüşmekteyken İkrime'yi buldu. Kaptan ona: “Lâ ilâhe illallah de, canını kurtarıver!” diyor, İkrime ise şu karşılığı veriyordu: “Ben zaten bunu söylememek için kaçıyorum...” O sırada İkrime'nin karısı ortaya çıkarak ona şöyle dedi: “Ben, insanların en hayırlısının yanından geliyorum. Onunla konuştum, seni affetti, canına güvence verdi, gel gidelim, kendine kıyma!”
 
Karısının bu sözleri, İkrime’nin de kalbine yattı ve beraber yola çıktılar. Bir konaklama yerinde İkrime, eşiyle birlikte olmak istedi. Kadın onu şiddetle reddetti: “Olmaz! Ben Müslümanım sen ise kâfirsin” deyince İkrime: “Doğrusu, seni benden uzaklaştıran şey gerçekten önemli olmalı” dedi.
İkrime Mekke'ye yaklaşınca, Efendimiz, ashabına şöyle ferman buyurdular: “Ebu Cehil'in oğlu İkrime, mü’min ve muhacir olarak size geliyor. Sakın babasına sövmeyiniz. Çünkü ölüye sövmek ona ulaşmaz fakat diriye zarar verir.”
 
Resul-i Ekrem (s.a.s) İkrime'yi görünce onu sevinçle karşıladı. İkrime sordu: “Ey Muhammed! Sen beni neye davet ediyorsun?” Efendimiz: “Allah'tan başka ilâh olmadığına; benim, O'nun kulu ve Resulü olduğuma inanmaya, namaz kılmaya, zekât vermeye... Davet ediyorum.” buyurdu. İkrime: “Vallahi Sen sadece hakka davet ediyor, iyi ve güzeli emrediyorsun. Sen, peygamber olmadan önce de bizim en doğrumuz ve en iyimizdin.” dedi. İkrime bu konuşmadan sonra Allah Resulü’nün elinden tuttu, Kelime-i Şehâdet getirip Müslüman oldu.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder