1 Ocak 2014 Çarşamba

Toplumun unutmadığı Gönenli Hocaefendi


AİLE-SAĞLIK Yazarlar Ahmed Şahin

Toplumun unutmadığı Gönenli Hocaefendi

 
 
2 Ocak 1991’de Rabb’imizin rahmetine tevdi ettiğimiz Gönenli Mehmet Hocaefendi’yi, geçen 23 seneye rağmen toplumun neden unutmadığını düşündüğümüzde görüyoruz ki, Gönenli Hocaefendi unutulmayacak hizmetlerde bulunmuş, yani insana yatırım yapmış, bir hizmet nesli yetiştirmiştir. Şimdi ise kendisi gitmiş, ama yetiştirdiği nesil hizmete başlamıştır.
 
 
Minarelerimizin müezzinsiz, mihraplarımızın imamsız, kürsülerimizin vaizsiz kalmaya doğru gittiği bir devrede her türlü yokluk ve baskıya rağmen Kur’an kursları açmış olan Hocaefendi, 88 senelik hayatını tümüyle öğrenci yetiştirme hizmetine adamıştır.
 
 
- Nerelerde yetiştirmiş bu öğrencilerini?
 
 
- Bakımsız camilerin harabe medrese odaları, vakıfların terk edilmiş binaları Hocaefendi’nin talebelerine okul ve yurt olarak kullandığı eğitim mekânları olmuştur.
 
 
İstanbul’un diğer fedakâr alimleri ve servet sahipleri de bu konuda devreye girerek görev almışlardır...
 
 
Nitekim Çamlıca’da Süleyman Efendi, Çemberlitaş’ta Hacı Fahri Efendi, Süleymaniye’de hayır sahibi zenginlerden Hacı Nazif Çelebi gibi zatlar da bu devrede unutulmaz hizmetler vermişlerdir.
 
 
Bunların içinde Gönenli daha yaygın halde ön sırada yerini almıştır. Sanki İstanbul’un tüm camileri onun okulları, cami oda ve medreseleri de öğrenci yurtları olmuş. Gönenli’nin himmet ve organizasyonuyla öğrenciler buralarda barınıp okuyabilmiş, bunların içinden müftü, vaiz, imam, müezzinler yetişerek boş kalan mihrapları, kürsüleri, minareleri doldurup şenlendirmişlerdir.
 
 
Aslında Gönenli’nin öğrenci yetiştirme örneği başlı başına bir ibret tablosudur. Kimse kimseye harmanda buğday dağıtır gibi para dağıtmaz, ama Gönenli müstesna. Ben onun çiftçinin tarlaya buğday saçtığı gibi yoksul talebelere yiyecek, giyecek ve para dağıttığını gözlerimle gördüm. Çünkü ben de talebe başkanıydım bu öğrencilerin içinde. Bir misal:
 
 
Hocamızın imamlık yaptığı Sultanahmet Camii’ndeyiz. Yatsı namazından sonra cemaat çıkmış, talebeler saf nizamında beklemekteler. Hocamız mihraptan âdeti üzere herkese tek tek soruyor:
 
 
- Sen ne istiyorsun?
 
- Hocam hastalandım, doktor param yok. Ne yapacağımı bilemiyorum?
 
 
Hocaefendi hemen bir doktor adresi yazıyor, kâğıdı imzalayıp uzatarak buraya git, seni muayene etsinler, diyor. Bir başka öğrenci titrek sesle halini arz ediyor:
 
 
- Hocam geçen gün gönderdiğin doktor beni muayene etti, ilaçlar yazdı, ancak ilaç alacak param yok. Hocamız yine bir kâğıda adres yazıp imzalayarak uzatıyor:
 
 
- Fatih’teki Şifa Eczanesi’ne bu kâğıdı ver, senin ilaçlarını verirler.
 
 
Bir başkasına geliyor sıra.
 
- Hocam ayakkabım delindi, su alıyor! Hocamız başkanı çağırıyor:
 
- Getir bakalım şu bizim yamalı bohçayı.
 
 
Bohça gündüz gezdiği esnafların verdikleri giyim eşyasını doldurdukları çuval. Çuval getirilip mihrapta ters çevrilerek içindekiler ortaya dökülüyor. Birkaç çift ayakkabı da çıkıyor. Ayağına olanı talebe giyip gidiyor. Bu defa bir başkası:
 
 
- Hocam havalar soğudu, ceketim yırtık, pardösüm de yok. Üşüyorum. Hocamız çuvalı bir daha karıştırıyor. Bir ceket çıkıyor, ama pardösü yok. Ceketi veriyor, pardösü için sonra gelmesini tembih ediyor. Bir başkası da sıkıntısını şöyle dile getiriyor:
 
 
- Hocam babam hastalanmış, annem de çok perişanmış. Memleketime gitmek istiyorum, ama yol param yok. Soruyor:
 
- Kaça gidiliyor memleketinize?
 
- On sekiz liraya. Al sana on sekiz lira, ama çok kalma tezden geri dön.
 
 
Ben bunları birilerinden dinlemedim, bizzat şahit oldum. Camiden çıkıp da Valide Camii’ndeki medrese odama giderken bu müşahedelerimle baş başa kalıp hayretimi yenemez, bu nasıl bir hizmet ve himmet diye hayran olurdum. Bir aile reisi dahi aile fertlerine bu kadar şefkatli olamaz, derdim.
 
 
Demek sebepsiz değilmiş 23 sene sonra da olsa Gönenli Hoca’mızın unutulmayışı?
 
 
Rabb’imiz sevenlerini şefaatine nail eylesin.
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder