Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Allâh, kendi yolunda birbirine kenetlenmiş, kurşunlar perçinlenmiş, müstahkem bir binâ gibi saf bağlayarak mücâdele eden kimseleri sever.” (Saff, 4)
Rasûlullah (sav) buyurdular: “…Cemaat hâlinde olmanızı ve ayrılığa düşüp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zirâ şeytan, yalnız başına yaşayan kimselerle beraberdir. İki kişi de olsa, beraber yaşayanlardan ise uzaktır. Cennetin ortasında bulunmak isteyen kimse, cemaate devam etsin…” (Tirmizî, Fiten, 7/2165)
Yezîd bin Âmir (ra) anlatıyor:
“Allâh Rasûlü namaz kılarken yanına varmıştım. Oturdum ve cemaate iştirâk etmedim. Efendimiz namazdan sonra bize doğru dönünce, kenarda oturduğumu gördü:
“–Ey Yezîd, sen müslüman olmadın mı?” buyurdu.
“–Oldum yâ Rasûlallâh!” dedim.
“–Öyleyse cemaate katılmaktan seni alıkoyan nedir?” buyurdu.
“–Sizin namazı kılmış olduğunuzu zannederek evimde kılmıştım.” dedim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
“–Şâyet namaza gelir de insanları namazda bulursan, onlarla birlikte kıl. Eğer daha önceden namazını kılmış isen, bu senin için nâfile olur. Evde kıldığın da farz yerine geçer.” buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Salât, 56/577)
Allâh Rasûlü (sav)’in, vefâtına sebep olan hastalığı esnâsında bile titizlik gösterdiği en mühim hususlardan biri de cemaatle namaz olmuştur. Hazret-i Enes’in bildirdiğine göre Fahr-i Kâinât Efendimiz, hastalığının sâdece son üç gününde cemaatle namaza iştirâk edememiştir. (Buhârî, Ezân, 46)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder