Ahmed Şahin
a.sahin@zaman.com.tr
AİLE-SAĞLIK
İnanmış insanlardan beklenen karşılıklı sevgi, saygı ve dua..
İslami ölçüleri önemsemeyen kimseler, toplum içinde her türlü itici ve ayırıcı tavrı tercih edebilirler. Bir kesimi başka bir kesim aleyhine tahrik edecek sözler söyleyip yazılar yazarak cepheler oluşturmaya çalışabilirler.
Ancak İslam’ın emirlerini önemseyen Müslümanlar, toplumu cepheleştirecek tavır ve üsluba asla yönelemezler, itici ve incitici söz ve davranışları tercih edemezler. Kardeşlerini kırıp dökmeyi göze alamazlar.
Çünkü Müslüman’ın yüce Rehber’i;
‘Birlikte rahmet, ayrılıkta ise azap vardır!’ ikazında bulunmuştur.
Bu tarihi ikazı bilmezlikten, duymazlıktan gelemez inanmış insanlar.
Bu sebeple Müslüman, ayırıcı değil hep birleştirici olur, itici değil çekici olur. Toplumu kucaklaştıran, kaynaştıran olmayı inancının ihmal edilmez bir gereği olarak bilir.
Zira örnek aldığı yüce Peygamber’i, iticiliği değil çekiciliği, uzaklaştırıcılığı değil kucaklaştırıcılığı talim ve tavsiye buyurmuş, kendisi de hep birleştirici ve kucaklaştırıcı örnekler vermiştir ümmetine.
Nitekim Efendimiz’in (sas) birleştirici ve kucaklaştırıcı tavırlarını anlatan sahabe diyor ki:
-Resulullah (sas) Hazretleri çevresine öylesine birleştirici bir tebessümle muhatap olurdu ki, kendisiyle bir defa görüşen adam daha ayrılmak istemez, Allah Resulü beni herkesten çok seviyor duygusuna girerdi!
-’Müminin mümine karşı en güzel ikramı tebessümüdür.’ buyurarak da, hep birleştirici kucaklaştırıcı bir tebessümle muhatap olmayı tavsiye ederdi ümmetine.
Bir gün, ‘Allahü Teâlâ’ya günahsız dille duâ edin!’ buyurmuştu.
-’Günahsız dilimiz yoktur ki? Nasıl günahsız dille dua edeceğiz?’ diye sormaları üzerine şu kucaklaştırıcı müjdeyi verdi:
-Sizin diliniz kendiniz hakkında günahlıdır, ama kardeşleriniz hakkında günahlı değildir!
Öyle olunca siz kardeşleriniz hakkında günahsız olan dilinizle dua edin, onlar da sizin hakkınızda günahsız olan dilleriyle dua etsinler.
Böylece günahsız ağızlarla birbirine makbul dualar yapan örnek kardeşler topluluğunu oluşturmuş olursunuz.
Zaten namazlarımızdaki Tahiyyat’tan sonra okuduğumuz ‘Rabbena atina..’ duasında,
‘Rabb’im beni, annemi, babamı ve tüm mümin kardeşlerimi affeyle!’ diye dua etmekteyiz. Namazdaki bu duamızı, namaz dışındaki hayatımızda da günahsız ağızlarla karşılıklı tekrarlamak, birbirine dua eden kardeşler topluluğu haline gelmek demektir.
Bunun için çevremizdeki insanların kalbini, gönlünü kazanacak bir sevgi saygı içinde muhatap olmamız gerekir ki, onlar günahsız dilleriyle yapacakları duâlarına bizleri layık görsünler. Hatta sadece içlerinden ‘Allah razı olsun!’ deseler makbul dua olarak yetip de artar bile bize. Çünkü her müminin hayatının hedefidir Allah’ın rızası.
Siz çevrenizi memnun ediyor, memnun ettiğiniz insanlardan da böyle ‘Allah razı olsun’ duaları alabiliyorsanız ne mutlu size. Allah rızasından daha büyük bir kazanç söz konusu olur mu bir mümin için?
Ancak böyle günahsız dille yapılacak duayı önemsemez de çevremizi memnun edecek saygılı bir tavır ve anlayış içinde olmazsak, elbette günahsız dille yapılacak bunca dualardan mahrum kalırız, kimse bizim için gönülden ‘Allah razı olsun, saygılı bir kardeşimiz’ deme gereği duymaz.
Bu durumda kazancımız hiç yok, kaybımız ise pek çok olur.
-Fatebiru ya ülil ebsar! Düşünün ey basiret sahipleri!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder