- NAMAZIN ÖNEMİ -
Soru : “ - ALLAH’ ı bilmek, tanımak ve ona kulluk etmek için, namaz şart mı? İnsan namaz kılmadan da ALLAH’ ı bilir, tanır ve ona saygı gösterir. Yatıp kalkmanın ne anlamı var? Neden namaz ve ibadetler konusunda ısrar ediliyor?
Cevap : - ALLAH’ ın bizden ibadet etmemizi istemesi, namaz kılmamızı emretmesi, bizim maddi ve manevi huzurumuz içindir. Yoksa hâşâ ALLAH’ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı olduğu için değildir.
Bir hastanın, şefkatli bir hekime, kendisine ısrarla ilaç içirmek istemesine karşılık, “Senin ne ihtiyacın var ki, bu ilacı bana içiriyorsun?” diye sorması ne kadar manasızdır. Çünkü ilacı içmeye doktor değil, hasta muhtaçtır.
Öyle de Cenab-ı Hak, ibadete de, hiçbir şeye de muhtaç değildir. Takdir ve teşekkürle insanlığını ispat etmeye, ebedi azığını ve dayanağını bulmaya, insan muhtaçtır. (23. Lem’a)
Bir hakim, iki hizmetkârını, iki ay uzaklıktaki çiftliğine gönderir. Her birine yirmi dört altın verir. “Bir günlük mesafede bir istasyon var. orada uçağa, gemiye veya trene binerek gidebilirsiniz” der.
Hizmetkârlardan birisi, istasyona giderken altınlarından bir kısmı ile kârlı bir ticaret yapar. Bir kısmını da istasyonda uçağa binmek için bilet parası olarak ayırır.
Diğer arkadaşı daha istasyona gelmeden altınlarının yirmi üç tanesini lüzumsuz şeylere harcar, çocuk gibi nefsinin her isteğine sarf eder. Akıllı arkadaşı, bu divaneye: “Yirmi üç altınını istasyona kadar harcadın. Geriye kalan bir altınını olsun güzel değerlendir. Onunla bir tren bileti al. Bizim sultanımız merhametlidir, bel ki seni affeder. Yoksa bu iki aylık yolda; aç, susuz, çaresiz, perişan bir halde yürümek zorunda kalırsın. Hem asi, hem kaçak muamelesi görürsün” der.
Şu adam, o tek altınını, bir define anahtarı kadar kıymetli olan bilete vermeyip akılsızca ve ahlâksızca harcasa yaptığı tarifsiz bir divaneliktir.
Hikâyedeki yirmi dört altın, hakikatte bir gün içerisindeki yirmi dört saattir. O bilet ise namazadır. Bir saat beş vakit namaz için kâfidir. Ebedi hayata doğru yürüyen insanın, sırf dünya için yaratılmış gibi bütün vaktini dünyaya sarf etmesi, ebedi hayat için hazırlanmaması aklı ve amacı varken sarhoşçasına bir deliliktir.
Hem, namaz kılan damın diğer vakitleri de ibadet hükmüne gedebilir.
…“ Namaz sonradan verileceklere önceden verilen bir ücret değil, önceden verilenlere sonradan yapılan bir teşekkürdür”… (4. Söz)
- “Namaz kılmak, ibadet etmek, kılmamaktan daha kolay ve hafif. Kılmamak ise daha zor ve ağırdır”.
- “Namaz ALLAH’ la kulun, irtibatını kesmemesidir. İkisi arasında en sağlam rabıtadır;
- ALLAH (C.C.) “Kulum sana gönderdiğim Kelâm’ı bana oku, senin sesinle dinleyeceğim” diyor. Namaz kulun ALLAH’ la konuşmasıdır,
- Namaz Müminin Mirâcıdır,
- Dinin direğidir,
- Dinde namaz vücutta baş gibidir, üzerinde baş olmayan bir vücudun hayatta olduğu görülemez.
- Namaz kalbi imansızlık zehirleri akıtan mikropların öldürücü ilacıdır.
- Namaz, dirilip mezarı başında dikilen Müminin ALLAH’ ın huzuruna hesap vermek üzere Mahşer toplantısına giden yolun kılavuzudur.
- Namaz, kulun kendisini ALLAH’ a verişi, onun ortaksız olduğuna gönül rızası ile teslim oluşudur.
- Namaz ALLAH’ ın inanmış kulları için, Mirâctan Resul-i Ekrem’le gönderdiği en kutsal hediyesidir.
Söyler misiniz şimdi bana, ALLAH’ ın gönderdiği hediyeyi onun kulu olarak kabul etmez misiniz yoksa? Yaradan’ın hediyesini geriye gönderen, kabul etmeyen bir insan, bir kul olabilir mi dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder