10 Ocak 2014 Cuma

Bir Hak aşığı: YAMAN DEDE - Dahilek Yâ Resulallah

Mehmed Abdülkadir KEÇEOĞLU ( YAMAN DEDE ) (1887 – 1962)

yamandede

1877 yılında Kayseri'nin Talas ilçesinde dünyaya gelen Dyamandi daha çocukluk döneminde İslam'a ait güzelliklere ilgi duyar. Bir gayrimüslim olsa da hocalarından rica eder, din derslerinde sınıftan çıkmayıp İslâm'a ait güzellikleri gönül kulağıyla dinler ve kendi tâbiriyle daha bu dönemlerinde "yanmaya" başlar. İsminin Rumca mânâsı da "elmas" olan Dyamandi, okumak için geldiği İstanbul'un mânevî havası ve tanıştığı muhterem şahsiyetler onun gönlündeki Muhammedî ateşin daha da artmasına vesile olur.


İstanbul Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra uzun süre avukatlık yapan Dyamandi, I931'de edebiyat ve Farsça öğretmenliği yapmaya başlar. 1940'larda Saint Louis Fransız ruhban Okulunda Türkçe, 1942' de Notre Dame Lisesinde Edebiyat ve Din dersi ve 1950'lerden sonra İstanbul İmam Hatip Okulunda Türkçe-Farsça, 1960'larda İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde Edebiyat ve Farsça derslerine girdi.


İçinden geldiği gibi, "Muhammed'im Muhammed'im" diyememek onu kahretmektedir. Gönlü çoktan Müslüman olmuş; fakat âlem bilmemekte, en yakınlarına bile inancını söyleyememekte, sırrını açıklayamamaktadır. Kızacaklarsa kızsınlar, ayıplayacaklarsa ayıplasınlar, küseceklerse küssünler, kim ne derse desin, sırrını açma düşüncesindedir. İçindeki iman çağlayanlarını daha fazla saklayamayıp 1942'de Müslüman olduğunu açıklar.


3 Mayıs 1962 Perşembe günü saat 2.15'de Çamlıca'daki evinde Hakka yürümüştür. Dede Merhum Karacaahmed Mezarlığı'nda Küçük Selimiye / Çiçekçi Camii'nin karşısında medfundur. Allah onlardan razı olsun.

PEYGAMERİMİZİN AŞKIYLA YAZDIĞI BİR NAAT:


Dahilek Yâ Resulallah
Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Resulallah
Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ Resulallah
Ezel bezminde bir dinmez figândım yâ Resulallah
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah

Yanar kalbe devâsın Sen bulunmaz bir şifâsın Sen
Muazzam bir sehâsın Sen dilersen rûnümâsın Sen
Habîb-i Kibriyâsın Sen Muhammed Mustafâsın Sen
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah

Gül açmaz çağlayan akmaz İlâhî nûrun olmazsa
Söner âlem nefes kalmaz felek manzûrun olmazsa
Firâk ağlar visâl ağlar ezel mesrûrun olmazsa
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah

Erir canlar o gülbûy-ı revanbahşın hevâsından
Güneş titrer yanar dîdârının bak ihtirâsından
Perîşân bir niyâz inler hayâtın müntehâsından
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah

Susuz kalsam yanar çöllerde can versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda ummanlarda nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve ben masseylesem duymam
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah

Ne devlettir yumup aşkınla göz râhında cân vermek
Nasîb olmaz mı Sultânım Haremgâhında cân vermek
Sönerken gözlerim âsân olur âhında cân vermek
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah

Boyun büktüm perîşânım bu derdin Sen’de tedbîri
Lebim kavruldu aşkından döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlüm murâd eylerse taltîf eyle kıtmîri
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah


YAMAN DEDE


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder