Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Sadakalar (zekâtlar), Allâh’tan bir farz olarak ancak fukarâya (geçimini temin edemeyen, ya da çok zor temin edebilenlere), mesâkîne (hiçbir şeyi olmayanlara), onun üzerine âmil olanlara (zekât toplama memurlarına), müellefe-i kulûba (kalbleri İslâm’a ısındırılması gerekenlere), kölelik altında bulunanlara, borçlulara, Allâh yolundakilere (mücâhidlere, dînî ilim talebelerine vs.) ve yolda kalmışlara mahsustur. Allâh pek iyi bilendir, hikmet sâhibidir.” (Tevbe, 60) |
|
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Namaz kıldığı hâlde zekât vermeyen kimsenin namazı(nda hayır) yoktur!” (Heysemî, III, 62) |
|
Zekât, kamerî seneye göre, yâni 355 güne göre yüzde 2.5 verilir. Fakat bugün ticârî müesseseler şemsî yıla göre hesap yapmaktadırlar. Şemsî yıl ise 365 gün olduğundan aradaki 10 günlük farkı da zekâta ilâve etmek lâzımdır. Yâni zekât, yüzde 2.5 ise yüzde 2.6′ya yaklaşmaktadır.
Zekâtın hesâblanmasında dikkate alınması gereken bir diğer husûs da enflasyondur. Bugün yılda % 100′e yakın bir değer kaybı sebebiyle zekâtın bir sene içinde muhtelif zamanlarda îfâsı hesâba katılınca farzıyyeti ânındaki değere sâdık kalabilmek için zekâta âid meblağın sâbit bir değere endekslenmesi de zarûrîdir. Aksi halde zekât meblağı, kırkda birin altına düşer. Muhtâc mağdur olur; zekât ibâdeti eksik kalır.
Ancak dikkat edilmelidir ki, zekât, yalnızca şahıslara ve aslî ihtiyaçlar için verilir. Hükmî şahıslara zekât verilmez. Bunun için câmîler, mektepler, Kur’ân Kursları ve hastaneler zekâtla değil, infâkla yapılır. İkrâm sûreti ile muhtâca yedirilen yemekler, zekât değil infâkdır, çünkü temlîk yoktur.
Hulâsa insan, yaradılışı itibarıyla dünyâya meyyaldir. Dünyâ malı ise nefse câzib gelir. Ona aldananlar doymak bilmezler. Mal yığıldıkça insanın hırsı artar, muhteris olur. Gözünü madde ve mal hırsı bürümüş olan insanda merhamet ve şefkat hissi azalır. İnfâk etmek ona zor gelir. Nefsi ona: “Daha zengin ol; ilerde daha çok yaparsın!” diye telkînde bulunur. Böyle insan, rûhen hasta, bedenen muzdariptir. Çünkü Hazret-i Peygamber (sav):
“Yarın yaparım diyenler helâk oldu!..” buyururlar.
İşte zekât, bu gibi içteki hastalıkların devâsıdır. (Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Şubat-1998)
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder