3 Temmuz 2014 Perşembe

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN - İSLAM'ın kıymetini bilelim



Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN - İSLAM'ın kıymetini bilelim
 

Prof Dr. Mahmud Esad Coşan (1938-2001)

(İNŞALLAH ARTIK HER CUMA SABAHI RAHMETLİ ESAD COŞAN HOCAEFENDİNİN SOHBETLERİNDEN DERLEDİĞİMİZ KISA BİR BÖLÜMÜ PAYLAŞACAĞIZ...)

HAYIRLI CUMALAR

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..

Aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Ramazanınız hayırlı geçsin, mübarek olsun... Allah ibadetlerinizi, oruçlarınızı, teravihlerinizi, iftarlarınızı, ziyafetlerinizi, sadakalarınızı, zekâtlarınızı, hayır hasenâtınızı en güzel şekilde mükâfâtlandırsın... Dünya ve ahiretin her türlü hayırlarına cümlemizi erdirsin, sağlık afiyet versin...


İslâm'ın Kıymetini Bilelim!

İslâm bu kadar güzel olduğu halde, aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler, şu şeytanın başarısına bakın ki, çalışmalarının sonucuna bakın ki, bu kadar güzel olan İslâm'ı ortadan kaldırmak için var gücüyle çalışan, milyonlarca, milyarlarca şeytanın yardakçısı, destekçisi, yardımcısı insan var!.. İslâm'ın aleyhine çalışıyorlar. Bu aleyhinde çalıştığın İslâm insanların saadetinin kaynağı. Hem dünyada, hem ahirette saadet, huzur, rahat, hoşluk kaynağı... Sen bununla uğraşıyorsun!

Yâni deli divane, mecnun, bir hastanın kendisine tam şifayı verecek olan ilâcı, şişeyi pat diye yere çalması, bardağı itip suyu dökmesi gibi bir şey. Yâni şifayı reddediyor. Hasta, asır hasta, insanlar hasta ama ilâç kendilerine getirildiği zaman reddetmeye çalışıyor.


Bu bir imtihan. Bu, Cenâb-ı Hakk'ın bir imtihanı. Allah-u Teàlâ Hazretleri peygamberler gönderiyor, hakkı öğretiyor. Ama bir taraftan da şeytan da insanları hakkın karşısında durmağa çekiyor. Bir de bakıyorsunuz o kadar akıllı, uslu, tahsilli insanlar meselâ -tahsil beğenilen bir şey- bakıyorsunuz satanist olmuş. Satanist ne demek, şeytancı, şeytan taraftarı demek.

Satanist olmuş. Neden?.. Tabii bilmiyorum ben bu satanistlerin fikirleri neler, nasıl aldatıyorlar, nasıl gençleri kendileri çekiyorlar, esrar mı kullanıyorlar, topluca cinsel alemler mi yapıyorlar, ne oluyor, ne kalıyor?.. Yurtdışında olduğum için, bu konuda bir yayın da okumadım. Bazı olaylarla gündeme geldi ama, ben okuyamadım. Fakat sonuç itibariyle bakıyorsunuz, insanlar kandırılıyor. Yâni, şeytanın kulu oluyor, şeytanın emrini tutuyor, günahı seve seve işliyor. Dünya ve ahirette kendisini, ailesini, toplumunu milletini, ümmetini, bütün insanlığı saadete kavuşturacak olan güzel işleri yapmaktan bucak bucak kaçıyor ve düşman oluyor. İslâm'a düşman oluyor.

Burada bir arkadaş anlattı. Buraya geldi, tatlı tatlı, samimî samimî konuştu, hoşuma gitti. Kendi bulunduğu şehirde, bir kardeşe kendisi nasihat etmiş, nasihat etmiş... Sonunda çocukcağız tevbekâr olmuş, namaza başlamış; kötülükleri bırakmış, iyi bir insan olmuş.

Buralarda kötü olduğu zaman, çocuklar, delikanlılar çok fena kötü oluyorlar. Yâni az kötülükle kalmıyorlar, esrar içiyorlar... Yâni hem sağlıkları tehlikeye giriyor, hem de her şeyleri mahvoluyor, aile bağları ve sâireleri mahvoluyor... Tabii kurtarmış sonuç itibariyle, namaza başlamış...

Olay, bundan sonraki ikinci adım, yâni arkadaşın bize anlattığını duyunca, hayretler içinde kadım. Babası gelmiş buna kızmış:

"--Sen benim oğlumu niye böyle yaptın?" demiş.

Yâni kurtarıyor, iyi bir insan yapıyor, mü'min insan yapıyor. Yâni Allah'ın izniyle tabii, hidayeti Allah veriyor ama, bu da çalışmış, ikna etmiş. Mü'min insan yapıyor, babası karşısına geliyor; "Öyle kalsaydı daha iyiydi." diyormuş.

Yâni bu İslâm'a bu düşmanlık, bu anlayışsızlık, bu güzellikleri anlayamamak, bu zevksizlik, bu değer hükümlerinin tamamen ters hale dönmesi çok ilginç, incelenmesi gereken bir olay. Yâni alim kardeşlerimiz bu meseleleri incelesinler. Yâni bu insanlar, bu küfrü, şirki, inkârı nasıl sevip de, nasıl bunun içine seve seve dalıyor, balıklama atlıyorlar?.. İsteyerek nasıl yapıyorlar, nerelerinden tutuyorlar?.. Şeytan bunları nasıl kandırıyor?.. Küfre düşmenin şeytan tarafından kandırılmanın oluşum tarzı, yâni mekanizması, şekli, şemâili nasıl? Bunun bilmekte fayda var, hayret edilecek bir şey...

Allah-u Teàlâ Hazretleri, tabii biliyorsunuz, korur. Şeytanın tesiri olmayabilir. Kime?.. İman eden ve Cenâb-ı Hakk'a tevekkül eden kimselere şeytanın tesir edemeyeceğini, ayet-i kerime bildiriyor:

(İnnehû leyse lehû sültànün alellezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn.) "İman edip de, Rabbine tevekkül edenlere şeytan bir zarar veremiyor, kandıramıyor."

Çünkü bakıyoruz, 21. Yüzyıl'da bunca müstehcen neşriyat, bunca bar pavyon, bunca gelişmiş eğlence, keyf, zevk, safa sanayii; gazinolar, barlar, pavyonlar, ışıklar, danslar, müzikler... Yâni böyle insanları idman [spor] meydanlarına, stadyumlara dolduran, çılgınca zıplatan, hoplatan şeyler... Bu kadar şeyler olurken, bunların karşısında bazı insanlar nasıl sapasağlam duruyor, ahlâkları bozulmuyor; dürüstlüğünden bir şey kaybetmiyor, vatanseverliğinden, çalışkanlığından herkes istifade ediyor; bu nasıl oluyor?.. Yâni kalan niye kalıyor?.. İmanından, Cenâb-ı Hakk'a tevekkül ettiğinden, iyi müslüman olduğundan kalıyor.


Sapıtan nerden gidiyor?.. İmanının eksikliğinden, Cenâb-ı Hakk'a dayanmamasından, nefsine tâbî olmasından, nefsini islâh etmemesinden...

Bu gerçeklerin hepsi tabii ayet-i kerimelerde, hadis-i şerifelerde hepsi anlatılıyor. Ama Kur'an'ı okumuyor. Kur'an-ı Kerim şifâun, yâni bir şifadır. Kendisi okunduğu zaman maddi, mânevî her türlü ictimâì, toplumsal ve kişisel her türlü derdin devası var. Ana ilâçlar Kur'an-ı Kerim'de mevcut, imanda mevcut ve onların faydasını da mü'minler görüyorlar.

Bakıyorsunuz imam-hatip okulu çocukları birinci oluyor. Neden?.. Yüksek İslâm enstitüsü mezunları bakıyorsunuz çok üstün başarı sağlıyor. Neden?.. İmanından... Çünkü, iman bir ciddiyet getiriyor, gayret getiriyor, başarının oluşması için gerekli her şey olduğundan, başarı kazanıyor.

Ötekisi, bakıyorsunuz ikişer sene okuyarak sınıfları ite kaka geçiyor, özel okullarda parayla diploma alıyor. Ondan sonra anasının, babasının parası zoruyla yurtdışına gidiyor. Oralarda da eğlenerek, barlarda, pavyonlarda vakit geçirerek böyle bir alel-usül, uyduruk bir diploma alıyor; ama bir şey bilmiyor.

Benim hayatta karşılaştığım, meselâ askerlik yaptığımız zaman filân karşılaştığım bazı kimseler vardı. Kimisi çıkıyordu, "Ben iki fakülte bitirdim!" diyordu. Kimisi, "Ben iki doktora yaptım!" diyordu. Bir doktora değil, bir ihtisas değil, iki tane birden yapmış. "Ooo, aferin!.." diyorsunuz. Tabii saygı gösteriyorsunuz. "Avrupa'da okudum!" diyor, "İki tane doktora yaptım!" diyor, saygı gösteriyorsunuz; tamam...

Ama ondan sonra, beraber yaşıyorsunuz, davranışlarını görüyorsunuz, hareketlerini görüyorsunuz. Bilgisinin kullanılacağı zaman, kendisine: "Hadi sen bu işi biliyordun, gel bakalım, yap!" diyorsunuz. Hiç bir şey yok... Hayret ediyorsunuz.

Teknik Üniversite mezunu, sigorta telini takmasını, bağlamasını bilmiyor. Bilmem muhasebe, yüksek ticaretten mezun, en basit şeyleri bilmiyor... İmam-hatipten mezun, ilâhiyattan mezun, cuma namazı kıldıramıyor, bir hutbe okuyamıyor. "Bir aşr-ı şerif oku!" diyorsun, okuyamıyor.

Yâni bunlar nedir?.. İnsan çalışmadığı zaman bir şey olmuyor.
 (Ve en leyse lil-insâni illâ mâ saà. Ve enne sa'yehû sefve yürâ) [Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışması da ileride görülecektir.] Neye çalışırsa, neye gayret ederse onu elde eder. Futbola çalışıyor, çalışıyor yıldız oluyor... Haltere çalışıyor, çalışıyor dünya birincisi oluyor... Yâni çalışmadan olmuyor. Çalışmaları bıraktığı zaman, başarısızlığa düşüyor.

Onun için, Allah-u Teàlâ Hazretleri İslâm'ın kıymetini bilip, tam müslüman olmayı nasib eylesin...
Öyle yarım, yamalak, dörtte bir, onda bir, yüzde bir, tenzilâtlı tarife... Öyle müslümanlık olmaz. Müslümanlık tam olur. Tam olursa Allah sever. Eksik olduğu kadar, eksikliğinin hesabını Allah sorar.

Tabii Cenâb-ı Hakk'a lâyıkıyla, onun dergâh-ı izzetine, şânına lâyık bir şekilde güzel kulluk yapmak, kulların tàkatlerinin üstündedir ama, tam yapmaya çalışacak, her şeyi yapmaya çalışacak. Yâni boş vererek, yarım gün sevaplı işler yapıp, yarım gün de günahlı işler yaparak; akşam camide, gece hırsızlıkta, sabah arsızlıkta, yüzsüzlükte bilmem ne... Böyle tezat, yâni birbirine ters düşen acaib işler...

Hem "Müslümanım!" diyor, hem kâfirleri seviyor... Hem "Hacca gittim!" diyor, hem ona uygun olmayan işler yapıyor. "Hacıyım" diyor, acı işler yapıyor, hacıya yakışan işler yapmıyor... "Aydınım!" diyor, cahillik yapıyor... Yâni her yerde böyle kendi iddia ettiği vasfına uygun olmayan haller görüyoruz.

Rabbimiz bizi korusun... Tevfîkını refîk eylesin... Yolunda dâim eylesin... Ve şu güzel günlerin güzelliklerinden, mükâfatlarından, feyizlerinden, manevî ikramlarından nasibleri bizlere çok çok ihsan eylesin, payları bize çok çok versin... Bugünlerden isitfade edip kâmil müslüman olmayı, kalp gözü açılmış, gerçekleri gören, olgun, kâmil, yâni böyle yetişkin, ham tarafı kalmamış, güzel müslüman olmayı, güzel hareketler yapmayı nasib etsin...

Tabii insan inanacak, sâlih amel işleyecek, yâni ihlâsla işleyecek. Bir şeyler öğrendikten sonra asıl sonuç nedir?.. O öğrendiklerini uygulamaktır. Onları hayatında uygulayıp, İslâm'a faydalı olup, ömrünü Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin rızasına uygun geçirip, huzuruna sevdiği kullar olarak varmayı, Allah cümlemize nasib eylesin, aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler!..

HAYIRLI CUMALAR

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..


 08. 12. 2000 AVUSTRALYA'DAN Telefonla AKRA Fm CUMA SOHBETİ

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

 ************************



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder