15 Temmuz 2014 Salı

Ahmed Şahin - Zekât zenginlerinin mükellefiyetleri üzerine

Ahmed Şahin - Zekât zenginlerinin mükellefiyetleri üzerine



RAMAZAN2014 Yazarlar Ahmed Şahin

Zekât zenginlerinin mükellefiyetleri üzerine

 
 
Bizler birer Müslüman olarak dinimizin emirlerini incelediğimizde görüyoruz ki, yüce İslam mensuplarını, yalnız kendi nefsini düşünen bencil kimse olmaktan çıkarıyor, çevresindeki yoksulları da düşünen örnek insan haline getiriyor.
 
 
Bu sebeple Ramazan’da ekonomik durumu müsait olan zenginlere İslam, uyarısını şöyle yaparak diyor ki:
 
 
- Sen nisaba malik bir Müslüman’sın. Öyle ise Allah’ın sana lütfettiği bu servet nimetinin zekâtını ihtiyaç içinde inleyen çevrendeki yoksul insanlara vermeli, böylece yoksulların senin servetin içindeki Allah’ın takdir ettiği haklarını onlara ödeyip borçtan kurtulmalısın!..
 
 
- Ayrıca, sadece şahsına ait zekâtını vermekle de kalmayıp ailenin her bir ferdi adına birer fitre de vermelisin. Çünkü aile bireyleri adına fitre vermen de vacip derecesinde bir mükellefiyetindir!..
 
 
- Bir de zekâtını, fitreni ihtiyaç sahiplerine verirken onlara minnet de etmemeli, hatta alıp da seni borçtan kurtardıkları için yoksula sen minnet duymalı, teşekkür ihtiyacı hissetmelisin!..
 
 
Evet, yüce İslam zekât zengini Müslüman’a Ramazan’daki mükellefiyetlerini böyle hatırlatıyor, böyle uyarılarda bulunuyor.
 
 
Hatta vereceği bu zekât ve fitreyi kimlere verip kimlere veremeyeceğini de açıklıyor ve bunu da şöyle ifade ediyor:
 
 
- Müslüman’ın çevresindeki ihtiyaç sahiplerinden bazıları kendi yakınları olabilir. Bu yakınlara zekât, fitre verilmez. Verirse sanki bir cebinden çıkarıp öbür cebine koymuş gibi olur. Öyle ise kimlere zekât, fitre verilmez, kimlere verilir bunların da bilinmesi gerekir.
 
 
Bu sebeple zekât, fitre verilemeyecek yakınlar baştan şöyle sıralanır:
 
 
- Anne, baba, dede, nineye, oğullar, kızlar, bunların çocukları olan torunlara zekât ve fitre verilmez!
 
 
- Neden verilmez? Çünkü bunlar zekât verenin yabancısı değil, sanki kendi aile fertleridirler. Bu kadar yakın olanlar zekâtla, fitreyle değil de servetin kendisiyle korumaya alınmalılar. Bunlardan sonra zekât ve fitre verilecek akraba ve dostlar da şöyle sıralanmaktalar:
 
 
- Evlenerek başka aileye karışmış ihtiyaç sahibi kız kardeşler, ayrılmış oğlan kardeşler, bunların çocukları olan yeğenler, sonra amcalar, dayılar, hala ve teyzeler, kayınvalide, kayınpeder, damat, ihtiyaç sahibi öğrenciler, öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayan vekiller zekât ve fitre alırlar. Bu ihtiyaç sahipleri ihmal edilmezler.
 
 
Bir de servetin kazanıldığı işyerinin yakınlarında muhtaçlar varsa onlar da ihmal edilmezler. Çünkü bu yoksullar beklenti içinde olabilirler. Onları mahrum bırakmak kırılmalarına da sebep olabilir.
 
Halbuki zekâtın bir hikmeti de kırılmaları, darılmaları yok edip kucaklaşmaları sağlamaktır.
 
 
Bu bakımdan çevredeki yoksullar beklerken başka yerlere göndermek caiz olsa da beklenti içinde olanları mahrum bırakmak uygun olmaz. Öyle ise yakında bekleyenlerin ihtiyaçları bir ölçüde karşılanır. Sonra çok muhtaç görülen uzaklardaki Müslümanlara destek verilir. Yeter ki gönderilen bu kimseler tam ihtiyaç sahibi olsunlar. Bayramdan önce ellerine geçerek bayramın mutluluğuna ortak olma imkânı bulsunlar.
 
 
Zaten yardımların bayramdan önce olması da bayram sevincini hep birlikte yaşamamızı sağlamak içindir. İçimizde ihtiyaçlarını karşılayamamış üzgünler, kırgınlar kalmamasını temin içindir. Birlikte sevinip birlikte bayram yapmayı sağlamak hedeftir. Bundan dolayı böyle özel yardım devrelerinde Efendimiz (sas), Müslümanlara titreten ikazını şöyle yapmıştır:
 
 
- Müslümanların derdiyle dertlenmeyen bizden değildir!
 
 
Bu sebeple her Müslüman’ın, evinin her tarafından kırkar haneyi yakın komşu sayması gerekiyor.
 
Bunların içinde ihtiyaç sahiplerini tespit edip yardımını ulaştırma mecburiyeti söz konusu oluyor imkân sahipleri için. Bu kırk hane içindeki yoksul komşusunu araştırmaz da ikramını ulaştırmazsa vebal, ilgisiz kalan imkân sahibine ait olacaktır. Çünkü imkân sahipleri ihtiyaç sahibi komşularının durumunu inceleyip yardımcı olmakla dinen görevlidirler. ‘Komşusu açken tok uyuyan bizden değildir’ uyarısı da bunu ifade etmektedir.
 
 
Hep birlikte yapacağımız bayramlar dileğimizle...
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder