Aslıhan Erkişi - Dramlar ülkesi
Aslıhan Erkişi
a.erkisi@meydangazetesi.com.tr
08 Haziran 2016, 08:00
Alıştık değil mi? Alıştık çünkü ateş bizi yakmıyor düştüğü yeri yakıyor. Düştüğü aileyi perişan ediyor. Gencecik kadınların, evlatların, ana abaların yüreğini yakıyor. Bize sadece iki gün üzülmek, klavye başında lanetlemek, arkadaş arasında tartışmak kalıyor. Ateş bizi de yakmadığı sürece de bu böyle devam edecek maalesef. Dostluklar, sevgi ve saygı inşa edilmediği sürece.
Mostar gibiyiz
Neden böyle? Büyük bir neden şu olabilir mi: Dünya görüşü ne olursa olsun birlik, beraberlik duygusu ve toplumsal merhamet hissiyle birbirine bakan, gönül köprülerinden geçip birbirinin kalbine asgari derecede olsa da uğrayan o toplum değiliz artık. O köprüler ayrışma diliyle, nefret diliyle, hakaret diliyle adeta Mostar Köprüsü’nün bütün bir tarihle birlikte Neretva Nehri’ne yıkılması gibi yıkıldı. Artık ortak acılardan haberi bile yok insanların. Çünkü köprüler yıkıldı.
“Aman canım ne olacak yenisini yaparız, hem de en teknolojiğinden” diyenler çıkabilir. Doğru, yapabilirsiniz, ama o artık 450 yıllık ruhu olan bir köprü olmaz ki. Onda artık Mimar Hayreddin yoktur, falanca “müteahhitlik şirketinin” ruhu vardır taşlarında, kitabesinde..
Üzerinde yaşanmış bütün aşklarıyla, taşlarına sinmiş yüzyıllarla, üzerini aşındırmış orduların ayak izleriyle, dostlukla üzerinden geçip paylaşılmış yemekleriyle, meclisleriyle, 450 yıllık bir hatrı, bir toplumsal hafızayı yerle bir etti o acımasız, gaddar elden çıkan top mermileri.
Farkında mısınız? Tıpkı Mostar gibiyiz. Mostar gibi insan olma hafızamız ve hatrımız yok ediliyor. Birilerimiz gayet rahat, vicdanını rahatlatma gayretinde: “Bizimkiler bu saldırganlığı yapıyorsa bir nedeni olmalı, mutlak bir kutsal hikmeti vardır”.
Evet dostum, Mostar’ı yıkan Hırvat’ında kendine göre bir kutsal nedeni vardı, ne acı..
Zannediyorsan eğer; “köprüleri yıkarım da, yeniden yaparım” bil ki, artık orada yaşanmış o eski dostlukları, vefa ve muhabbeti bulamayacaksın.
O sözde denildiği gibi, “İnsanlar sizin ona ne yaptığınızı unutabilir, ama nasıl hissettirdiğinizi asla! İşte dostlar, biz bu nedenle vurdumduymaz oluverdik. Bizi insan yapan hasletlere değil de ideolojilerimiz adına kendi ellerimizle yaptığımız gayri fıtri putlarımıza değer verir hale geldik. Bizim putlar neler olabilir diye “herkes” bir düşünsün.
Ve bir gün, biri çıkıp sizi bu hipnozdan uyandırdığında putları kırmanız gerekirken, o doğru uyarıcı ve en kutsal olan insanoğlunu kırmayı seçtiniz. Ne garabet! Ver elini Sodom ve Gomore!
Ah Vezneciler
Vezneciler’de dün bir insanlık suçu işlendi. Polisler ve sivillerden insanlarımızı kaybettik. İnsanlığı fiili teröre kurban verdik. Ama hiç düşünmedik niye Almanya’da çok nadir olan bu melanet, bizim ülkemizde sıradan bir durum haline gelir? Kayıplar artık sıradanlaşır, gözler görmez artık, “senin kaybın, benim kaybım”a döner iş. Çünkü Mostar’da yaşanmış aşkları, özlemleri, dostlukları, kısaca insanlık hissini yıktık. Köprüler yok artık..
Uğurlar olsun
Daha önce de yazdığım 10 Amazon kadınlarından Rukiye Işıkdoğdu, maalesef her 8 kadından birini esir alan meme kanseriyle olan savaşını kaybetti. Tüm direnişi, tüm iyi niyeti ve mücadelesine rağmen. Ardında “10 Amazon”la bir farkındalık bırakarak gitti. Ruhun şad olsun, çektiklerin şahidin olsun Rukiye Işıkdoğdu. Uğurlar olsun…
a.erkisi@meydangazetesi.com.tr
08 Haziran 2016, 08:00
Alıştık değil mi? Alıştık çünkü ateş bizi yakmıyor düştüğü yeri yakıyor. Düştüğü aileyi perişan ediyor. Gencecik kadınların, evlatların, ana abaların yüreğini yakıyor. Bize sadece iki gün üzülmek, klavye başında lanetlemek, arkadaş arasında tartışmak kalıyor. Ateş bizi de yakmadığı sürece de bu böyle devam edecek maalesef. Dostluklar, sevgi ve saygı inşa edilmediği sürece.
Mostar gibiyiz
Neden böyle? Büyük bir neden şu olabilir mi: Dünya görüşü ne olursa olsun birlik, beraberlik duygusu ve toplumsal merhamet hissiyle birbirine bakan, gönül köprülerinden geçip birbirinin kalbine asgari derecede olsa da uğrayan o toplum değiliz artık. O köprüler ayrışma diliyle, nefret diliyle, hakaret diliyle adeta Mostar Köprüsü’nün bütün bir tarihle birlikte Neretva Nehri’ne yıkılması gibi yıkıldı. Artık ortak acılardan haberi bile yok insanların. Çünkü köprüler yıkıldı.
“Aman canım ne olacak yenisini yaparız, hem de en teknolojiğinden” diyenler çıkabilir. Doğru, yapabilirsiniz, ama o artık 450 yıllık ruhu olan bir köprü olmaz ki. Onda artık Mimar Hayreddin yoktur, falanca “müteahhitlik şirketinin” ruhu vardır taşlarında, kitabesinde..
Üzerinde yaşanmış bütün aşklarıyla, taşlarına sinmiş yüzyıllarla, üzerini aşındırmış orduların ayak izleriyle, dostlukla üzerinden geçip paylaşılmış yemekleriyle, meclisleriyle, 450 yıllık bir hatrı, bir toplumsal hafızayı yerle bir etti o acımasız, gaddar elden çıkan top mermileri.
Farkında mısınız? Tıpkı Mostar gibiyiz. Mostar gibi insan olma hafızamız ve hatrımız yok ediliyor. Birilerimiz gayet rahat, vicdanını rahatlatma gayretinde: “Bizimkiler bu saldırganlığı yapıyorsa bir nedeni olmalı, mutlak bir kutsal hikmeti vardır”.
Evet dostum, Mostar’ı yıkan Hırvat’ında kendine göre bir kutsal nedeni vardı, ne acı..
Zannediyorsan eğer; “köprüleri yıkarım da, yeniden yaparım” bil ki, artık orada yaşanmış o eski dostlukları, vefa ve muhabbeti bulamayacaksın.
O sözde denildiği gibi, “İnsanlar sizin ona ne yaptığınızı unutabilir, ama nasıl hissettirdiğinizi asla! İşte dostlar, biz bu nedenle vurdumduymaz oluverdik. Bizi insan yapan hasletlere değil de ideolojilerimiz adına kendi ellerimizle yaptığımız gayri fıtri putlarımıza değer verir hale geldik. Bizim putlar neler olabilir diye “herkes” bir düşünsün.
Ve bir gün, biri çıkıp sizi bu hipnozdan uyandırdığında putları kırmanız gerekirken, o doğru uyarıcı ve en kutsal olan insanoğlunu kırmayı seçtiniz. Ne garabet! Ver elini Sodom ve Gomore!
Ah Vezneciler
Vezneciler’de dün bir insanlık suçu işlendi. Polisler ve sivillerden insanlarımızı kaybettik. İnsanlığı fiili teröre kurban verdik. Ama hiç düşünmedik niye Almanya’da çok nadir olan bu melanet, bizim ülkemizde sıradan bir durum haline gelir? Kayıplar artık sıradanlaşır, gözler görmez artık, “senin kaybın, benim kaybım”a döner iş. Çünkü Mostar’da yaşanmış aşkları, özlemleri, dostlukları, kısaca insanlık hissini yıktık. Köprüler yok artık..
Uğurlar olsun
Daha önce de yazdığım 10 Amazon kadınlarından Rukiye Işıkdoğdu, maalesef her 8 kadından birini esir alan meme kanseriyle olan savaşını kaybetti. Tüm direnişi, tüm iyi niyeti ve mücadelesine rağmen. Ardında “10 Amazon”la bir farkındalık bırakarak gitti. Ruhun şad olsun, çektiklerin şahidin olsun Rukiye Işıkdoğdu. Uğurlar olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder