4 Haziran 2016 Cumartesi

RAMAZANI SEVİNÇLE KARŞILAMAK

RAMAZANI SEVİNÇLE KARŞILAMAK
 
     Ramazan her şeyden önce sabır ayıdır. Bu sabrın karşılığı cennettir. Ramazanda müminin rızkı bol olur. Her gün sofraya çeşitli yemekler koyarsınız, nereden ve nasıl geldiğinin farkında bile olmazsınız. Ramazan mağfiret ve rahmet ayıdır. Tevbe ve istiğfarla Ramazanı karşılamak gerekir. Ramazanda Allah’a kulluk yapmaya karar veren müminlerin günahları affedilir. Ramazan bereketiyle azaba müstahak olanlar bile azad edilirler.
 
     Selman-ı Farisi’den rivayet edilir: Rasülullah (SAV) Şaban ayının son gününde bizleri toplayarak şöyle buyurdular: “Ey insanlar! Sizi öyle büyük bir ay gölgesi altına almaktadır ki, o ayda Kadir gecesi vardır. Kadir gecesi, kendisinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır. Allah o ayda oruç tutmayı farz, gece ibadetini nafile kılmıştır. O ayda kim hayır yaparsa, Ramazan dışında bir farzı eda eden kimse gibi sevap alır. Kim ki Ramazanda bir farzı eda ederse Ramazan dışında yetmiş farzı eda eden kimse gibi sevap alır. Ramazan sabır ayıdır. Sabrın mükâfatı ise cennettir. O lütuf ayıdır. O öyle bir aydır ki, o ayda müminin rızkı artar. Kim Ramazanda bir oruçluya iftar ettirirse bir köle azad etmiş gibi sevap alır ve bütün günahları bağışlanır.”
 
     Bunun üzerine biz (Ashab-ı Kiram) dedik ki:“Ya Rasülallah, bizim hepimiz bir oruçluya iftar ettirecek güçte değiliz.” Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurdular:
 
“Allah bu sevabı, bir yudum süt, su veya bir hurma ile oruçluyu iftar ettirene verir. Kim bir oruçluyu doyurursa, bu onun bütün günahlarının bağışlanmasına sebep olur. Allah onu benim havzımdan (Havz-ı Kevser) öyle bir içirir ki ondan sonra bir daha ebediyen susamaz. Onun sevabından hiçbir şey eksilmeden aynı mükâfatla mükâfatlandırılır. Ramazanın evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluştur. Kim Ramazan ayında kölesinin veya işçisinin işini hafifletirse Allah onu cehennem ateşinden azad eder.”
 
     “Ramazan ayında dört hasleti sıklaştırınız. İki hasletle Rabbinizi kendinizden razı kılarsınız, diğer iki hasletten müstağni olamazsınız. Rabbinizi kendinizden memnun ve razı kılacak olduğunuz iki hasletten biri LA İLAHE İLLALLAH demek, ikincisi de Allah’tan af dilemek üzere TEVBE VE İSTİĞFAR etmektir. Kendisinden müstağni olamayacağınız iki hasletse RABBİNİZDEN CENNETİ İSTEMEK VE CEHENNEM ATEŞİNDEN O’NA SIĞINMAKTIR.”
 
     Bu da müminler için değerlendirilmesi gereken bir husustur. Mümin Ramazandan gafil olmamalıdır. Daha Ramazan girmeden önce tevbe-istiğfar etmeli, günah ve isyanı terk etmeli, o büyük misafiri içini ve dışını temizlemek suretiyle sevinç ve neşeyle karşılamalıdır. Her mümin Ramazan geliyor diye sevinmeli, Allah’a hamd-ü senada bulunmalıdır.
 
         Bu fırsatlar her zaman ele geçmez. İyi değerlendirelim. Ramazan ayını sevinçle ve tevbe-istiğfarla karşılayalım. Daha ilk saatlerinde Allah’ın affına uğrayanlar arasına girelim. Ramazanda kendimizi affettiremezsek, ne zaman affettireceğiz? Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azad olan bu ayı iyi değerlendirelim. Ramazana iyi hazırlanalım. Müminler üzerine Ramazandan daha hayırlı bir ay doğmamıştır. Bu ay müminler için hayır, bereket, feyiz, af ve mağfiret ayı olduğu gibi münafıklar için şerli bir aydır. Peygamberimiz (SAV) Şaban ayının sonlarına doğru ashabına Ramazana hazırlanmalarını tavsiye buyururdu.
 
     Daha ilk gecesinden itibaren camiler müminlerle dolup taşmaya başlar. Teravih namazları kılınır, vaaz ve nasihatler ehliyetli kişilerin ağızların dinlenir, Kur’an-ı Kerim okunur. Evler okunan Kur’an ve mukabelelerle nurlanır. Ramazana saygı gösteren müminlerin evleri huzurla ve bereketle dolar. Ramazanda bütün insanların yüzleri güler. İnsanların otomatikman Allah’ın emirlerini ifaya başlar. El Allah için, dil Allah için kalp Allah için, göz Allah için, kulak Allah için, bütün azalar Allah için çalışır.
 
     Ayaklar Allah rızasının bulunacağı, hayırların kazanılacağı mekânlara gider. İnsan ruhen dinç ve zinde olur.
 
     Müminler Ramazana hazırlanma hususunda birbirini teşvik etmeli ve Peygamberimiz (SAV)’in şu müjdesini vermelidir: “Ramazanın gelişine sevinenin cesedini Allah cehenneme haram kılar.” Ramazanın gelişine sevinen, görevini yapan, onun feyiz ve bereketine nail olan müminin cesedini cehennem yakamaz. Müminin nuru cehennemin narını söndürür.
 
     O halde camilere koşalım, Kur’an-ı Kerim dinleyelim ve okuyalım, âlimlerin ilminden istifade edelim, imanımızı kuvvetlendirelim, oyundan ve eğlenceden kendimizi uzak tutalım. Ramazana erişip te oruç tutmadığı için, namaz kılmadığı için, hayır ve hasenat yapmadığı için, Kur’an okuyup dinlemediği için, ana-babasına iyilik edip hayır dualarını kazanmadığı için Allah’ın engin rahmetinden ve mağfiretinden istifade edemeyenlere, kendisini affettiremeyenlere ancak ve ancak yazıklar olsun denilir.
 
     Ramazanla ilgili bir hadis-i şerif te şöyledir: “Ramazanın ilk gecesi geldiği zaman, bütün cennet kapıları açılır. Bu kapıların hiç birisi Ramazan ayı boyunca kapanmaz. Allah, bir münadiye şöyle seslenmesini emreder: Ey hayır isteyen gel! Ey şer yolunda olan azgın! Azgınlığından vazgeç!” Sonra der ki: “İstiğfar eden yok mu? İstiğfar eden bağışlanacak. İsteyen yok mu? İstediği kendisine verilecek. Tevbe eden yok mu? Tevbesi kabul olunacak. Bu çağırmalar şafak atıncaya devam eder. Allah, her Ramazan bayramı gecesi, azaba müstahak olan bir milyon kişiyi cehennem azabından azad eder.”
 
     Ramazan ayının fazilet ve bereketinden hissemize pay ayırmak istiyorsak, bu ayın kıymet ve değerini bilmemiz gerekir. Bu ayın hürmetine uyarak dilimizi yalan, gıybet, koğuculuk ve çirkin sözlerden korumamız lazımdır. Bütün azalarımızı hata ve zilletten, kalplerimizi haset, kin, buğz ve adavetten korumalıyız. Eğer böyle yaparsak, Allah’tan korkan, Ramazan ayında affa uğrayan bahtiyarlar arasına katılmış olanlardan oluruz. İmanına gömülmüş, namazını kılan, ibadetlerinde olgunluk kazanmak için koşan müminler için Ramazan, feyiz, bereket, mağfiret ve rahmet ayıdır. Bunun için Ramazana iyi hazırlanalım, sevinçle karşılayalım.
 
     Ramazan ayı gelince çeşitli ibadetler, hayır ve hasenat yapılır. Bol bol ecir ve mükâfat kazanılır. Bir de özel ibadet olan oruç tutulur. Oruç sayesinde nefis terbiye edilir, şeytanın beli kırılır, şehvet yok olur. Nihayet insan melek sıfatına bürünür. Peygamberimiz (SAV) bir hadislerinde: 
 
     “Allah’ın ve Rasülü’nün ahlakını kendinize ahlak edininiz.” buyurmuştur. Bu da orucun faydalarından birisidir.
 
     Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:
 
     “Kim Ramazan ayına erişirse, oruç tutsun.” Ramazana hazırlanmanın hususiyetlerinden birsi de oruç tutmaya hazırlanmaktır. Bazı insanlar, Ramazanın gelişinden ve gidişinden haberdar bile olmazlar. Ömürleri gaflet ve dalalet içinde geçer.
 
     Peygamberimiz (SAV) buyuruyor: “Ramazanın ilk gecesinde Allah şöyle seslenir: Bizi seveni biz de severiz, bizim rızamızı kazanmak isteyeni biz de affımıza mahzar kılarız. Bizden rahmet ve mağfiret dileyeni biz de affederiz. Bütün bunları Ramazan hürmetine yaparız. Bunun üzerine Yüce Allah, yazıcı meleklerine Ramazan ayında mümin kullarının küçük günahlarını yazmamalarını emreder. Yine Yüce Allah onların geçmiş günahlarını silip süpürür, mahveder.”
 
     Ramazan ayı girince Arş ve Kürsi ve bütün melekler sayha eder: “Müjdeler olsun ümmet-i Muhammed’e ki, Yüce Allah, katında onlar için sayısız nimetler hazırlamıştır.” Güneş, ay ve yıldızlar, havada uçan kuşlar, denizlerde yüzen balıklar, mel’un şeytanın dışında yeryüzünde yaşayan bütün varlıklar gece-gündüz, Allah’tan müminlerin affını isterler. Sabah olduğu zaman müminlerden affedilmedik kimse bırakmaz ve Allah meleklerine şu emri verir: Ramazan ayında namaz kılarken, tespih çekerken hep Ümmet-i Muhammed’in affını dileyiniz.”
 
     Peygamberimiz (SAV) buyuruyor ki: “Ramazanın son gecesi geldiğinde gökler, yerler ve melekler, Ümmet-i Muhammed’in başına konan bir musibetten dolayı mateme gark olurlar.” Sahabe-i Kiram: “Ey Allah’ın Rasülü, Ümmet-i Muhammed’in başına konan bu musibet nedir?” diye sorduklarında Peygamberimiz (SAV) de: “Ramazan ayının bizi terk etmesidir.” diye cevap verdi.
 
     Çünkü Ramazan ayında yapılan dualar, verilen sadakalar kabul olunur. İşlenen iyiliklere kat kat sevap verilir. Azap kaldırılır. O halde Ramazanın çıkışından daha büyük bir musibet düşünülebilir mi? Ramazanın çıkışına üzülüşümüz, onun sayısız nimet ve üstünlüklerinden mahrum kalışımızdan dolayıdır. Yer gök bizim için ağlarken, bizim kendimize ağlamamız ne kadar acıdır. Hâlbuki Ramazan bizim ayımız, Şaban Peygamberimizin ayıdır, Recep te Allah’ın ayıdır. Bizim ayımız olan Ramazanın çıkışına biz üzülmeliyiz, hatta ağlamalıyız. Gelişine çok sevinmeli, onu layık olduğu şekilde karşılamak için hazırlanmalıyız. İçerisinde elimizden geldiği kadar ibadet ve tatta bulunmalıyız. Çıkışını da hüzünle gözyaşları içinde uğurlamalıyız. Bizlerden şikâyetçi olmaması için, şefaatçi olması elimizden geleni yapmalı ve dilemeliyiz.
 
     Hülasa Ramazan ayı müminler için bir eğitim ve öğretim ayıdır. Bu ay ibadetler ve hayırlar ve özel ve verimli bir aydır. Kur’an’ın nazil olduğu aydır. Ramazan mektebinin namaz, oruç, fıtra, Kur’an okumak ve dinlemek, Allah’ı çok zikretmek gibi müfredatını uygulayan, geçmiş on bir ayın muhasebesini yapan ve gelecek on bir aya bedenen ve ruhen hazırlanan, böylece İslam dininin hayat düsturlarını yaşama aşkıyla dolu olan müminler, Yüce Rabbimizden rahmet ve rıza diplomasını alırlar. Ramazan mektebinde arz edilen bu olumlu neticeyi alabilmek için Ramazan eğitiminin tek hedefi, müminin biricik gayesi olan, ibadetle, ciddi bir İslam insanı olarak kaynaşmak lazımdır.
 
     Ramazan ayının kadir ve kıymetini bilelim. Kendimiz Gafletten uzak tutup, ibadetlerimizi noksansız yapalım. Bu ayın rahmet ve mağfiretinden faydalanalım. Nefsimizi terbiye edelim. Ramazanda bol bol Kur’an okuyalım, mukabeleleri dinleyelim. Peygamberimiz (SAV)’in: “Kıyamet günü Kur’an ile oruç, kul için şefaatçi olacaklardır.” hadisini unutmayalım.
 
     Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
 
     “Eğer ümmetim Ramazan ayındaki İlahi feyizleri bilmiş olsalardı, mutlaka bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederlerdi.” Yani bu ayda olan feyiz, ecir, bereket ve sevabı bilselerdi, senenin tamamının Ramazan olmasını isterlerdi. Çünkü Ramazan ayında en seçkin iyilikler toplanmıştır.
 
     Bu ayda yapılan taat ve iyilikler, kılınan namazlar, tutulan oruçlar, yapılan hayır ve hasenat Allah katında makbul olur. Edilen dualar, yapılan tazarru ve niyazlar müstecap olur. Günahkârlar af ve mağfiret edilir. Cennet kendini isteyenlere kucak açar.
 
     Peygamberimiz (SAV) buyuruyor ki: “Cennet şu dört sınıf kimseye özlemle kucak açmış beklemektedir:   
 
       1-) Kur’an-ı Kerim’i okuyan     
     2-) Ramazanda oruç tutan 
3-) Açları doyuran 
 4-) Dilini tutan (Yalan, gıybet, iftira ve çirkin sözlerden muhafaza eden)
 
     Allah cümlemizi Ramazan ayının kadir ve kıymetini bilen, üzerine düşen dini görevlerini hakkıyla ifa eden, netice itibarıyla Allah’ın rızasına, rahmet ve mağfiretine mahzar olan bahtiyar kullarının arasına cümlemizi dâhil buyursun. Dua ve niyazlarımızı müstecap eylesin…  AMİN!!!...
 
KAYNAK:

--


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder