Helal Kazanç-Helal Lokma-1
İslam Dini, biz dünyada da mutlu, ahirette de cennette olalım diye gönderildi. İslam ile gönderilen emirler ve yasaklar hep bizim için, dünya ve ahiretimiz için. Namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetler hep faydamıza. Doğru söz, iyilik, sadaka vb. gibi emredilen ilkeler hep bizim için.
Yalan, iftira, faiz, gasp, rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk, şans oyunları, eksik tartmak, hileli mal satmak, verilen görevi layıkıyla yerine getirmemek vb. gibi tüm kötü davranışların yasaklanması yine bizim için.
Meşru işlerle meşgul olmak kazancımızı helal getirecek, gayri meşru olan şeylerle meşgul olmak kazancımızı ve sonucunda lokmamızı haram hale getirecektir.
Bu günkü vaazımızda kazancımızı ve lokmamızı helal hale getirmenin yollarını Kur’an ve Sünnet bağlamında bilmeye, anlamaya ve idrak etmeye çalışacağız.
Helal; Dinen yapılması veya yenip içilmesi yasaklanmayan, serbest bırakılan şey demektir. Allâh ve Rasûlü'nün bir şeyin helâl olduğunu belirtmesi veya işlenmesinde günah olmadığını bildirmesi, o fiilin helâl olduğunu gösterdiği gibi, o fiil veya şeyin yasaklandığına dair bir delil bulunmaması da helâl olduğunu gösterir. Zira eşyada aslolan helal oluşudur. Buna göre bir şey, dinin açık bir hükmüne, yasağına ve ilkesine aykırı olmadıkça helâldir, meşrudur. (Dini Kavramlar Sözlüğü, Helal Md.)
Helal kazanç veya helal lokma ise; Dinimizin meşru gördüğü çerçeveler içerisinde elde edilen gelir ve bu gelirle kazanılan rızık demektir. Kazancın ve yenilenin lokmanın helal olması için önce çalışılan iş meşru olmalı, Allahın haram kılmadığı işlerden biri olmalıdır. Sonrada meşru olarak çalıştığımız işlerde bize verilen vazifeyi layık-ı vech ile yerine getirmemiz gerekmektedir.
Yüce Allâh (c.c.)’da, iyi, temiz ve insan sağlığına yararlı olan şeyleri helâl; kötü, pis ve zararı olan şeyleri de haram kılmıştır. Maide süresi 5. Ayette şöyle buyrulmaktadır.
يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ
“Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar, de ki: Size temiz olanlar helal kılındı…”
Öncelikle helal kazanç-helal rızık-helal lokma bilincinin çerçevelerini çizen Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bildirilen genel ilkeleri beraberce hatırlayalım. Yüce Yaratan (c.c.) şöyle buyuruyor.
الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌيَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ
“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.” (Bakara, 2/168)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَآمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَنتَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْإِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا
“Ey İman edenler! Mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin. Haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder.” (Nisa, 4/29)
وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقًا مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin.” (Bakara, 2/188)
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“Faiz (riba) yiyenler ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse artık geçmişi kendisine işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse artık onlar ateşin halkıdır orada sürekli kalacaklardır.” (2)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَوْفُواْ بِالْعُقُودِ
“Ey iman edenler! Akitleri(n gereğini) yerine getiriniz.” (Maide, 5/1)
رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ
“(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar.” (Nur, 24/37)
وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ [] الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُواْ عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ [] وَإِذَا كَالُوهُمْأَو وَّزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ []أَلَا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُم مَّبْعُوثُونَ [] لِيَوْمٍ عَظِيمٍ [] يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ []
“Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar, insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar; kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar. Onlar, büyük bir gün için tekrar diriltileceklerini sanmıyorlar mı? O gün insanlar âlemlerin Rabbi huzurunda duracaklardır.” (Mutaffifin, 83/1-6)
Helal-haram bilinci önemsiz bir konu değildir. Kişiyi helake sürükleyecek, dünya ve ahreti perişan edecek, Allah ve kul hakkını doğuracak önemli bir haktır. Helal ve haram bilincinin kazanılması yolunda Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in şu hadisini iyice özümsememiz gerekmektedir.
إِنَّ الحَلاَلَ بَيِّنٌ ، وإِنَّ الحَرامَ بَيِّنٌ ، وَبَيْنَهما مُشْتَبِهاتٌ لاَ يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ ، فَمَن اتَّقى الشُّبُهاتِ ، اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وعِرْضِهِ ، وَمَنْ وَقَعَ في الشبُهاتِ ، وقَعَ في الحَرامِ ، كالرَّاعي يرْعى حَوْلَ الحِمى يُوشِكُ أَنْ يَرْتَع فِيهِ ، أَلاَ وإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمًى ، أَلاَ وَإِنَّ حِمَى اللَّهِ مَحَارِمهُ ، أَلاَ وإِنَّ في الجسَدِ مُضغَةً إذا صلَحَت صَلَحَ الجسَدُ كُلُّهُ ، وَإِذا فَسَدَتْ فَسدَ الجَسَدُ كُلُّهُ : أَلاَ وَهِي القَلْبُ
“Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar,dinini ve ırzını korumuş olur.Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise gitgide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arâzisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalb'dir.”
BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
http://www.guncelvaaz.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder