12 Haziran 2017 Pazartesi

Rüşvet ve Yolsuzluk-1

Rüşvet ve Yolsuzluk-1
 
 
لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ
 
“İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” (Rad, 13/11)
 
Toplum kendi üzerine düşen vazifeyi yerine getirmedikçe Allah (c.c.) o toplum hakkındaki hükmü değiştirmeyecektir.
 
Toplum rüşvet toplumu olursa, toplumda meydana gelen adaletsizliklerden şikâyet etmek hakkımız olabilir mi?
 
Toplum kendi yanlışını doğru ve meşru görürse yanlışlardan dönme imkânını elde edebilir mi?
 
Toplum yolsuzluklarla mücadele etmek yerine yolsuzlukları hayat tarzı haline getirirse ve bu durumdan dolayı toplumda huzursuzluklar meydana gelirse şikayetçi olmak çözüm getirebilir mi?
 
 “Bizim yanlışımız doğru, bizim gayri meşru işimiz meşrudur” anlayışı Müslüman’ın yaşam tarzı değildir.
 
Başkasından şikâyetçi olmak doğru bir davranış modeli değildir. Öğrenci isem ben kopya çekmeyeceğim. İmtihana girmiş isem hakkımla o imtihanda başarılı olmak için çaba göstereceğim. İşe girme ihtiyacını hissetmişsem haramdan olandan değil helalinden olana yönelmeye çalışacağım. İfade ettiğim bu hususları dinleyen kardeşlerim! Akla şu gelebilir: Ben yapmazsam başkası yapacak. Benim yerime başkası işe girecek. Başkası daha çok kazanacak. Biz hep güçsüz olacak, diğerleri ise hep güçlü olacak. Bu sözler bir Müslüman tarafından bir gerekçe olarak ortaya konmamalı ve bu gerekçeler mazeret gösterilerek hiçbir gayri meşru iş meşru hale getirilmemelidir.
 
Nefsimizin bize verdiği vesveselere aldanmamak gerek. Çünkü Rabbimiz niyetlerimizi en iyi bilendir ve bize bizden daha yakındır. Rabbimiz şöyle buyuruyor.
 
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
 
 “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 50/16)
 
Günümüzün bozulan şartlarını ön plana almamız doğru olana ulaşmamıza engeldir.
 
21. Yüzyıl için modern yüzyıl ifadesi kullanılmaktadır. Oysaki durumun böyle olmadığın çok iyi bilmekte ve yaşanan olayları hep beraber müşahede etmekteyiz. Güçlü devletlerin güçlerini korumak için güçsüzleri sömürdüğü yüzyıla modern denmez. Çağımız modern bir çağ olmak yerine menfaat çağı haline geldi. İnsanlar dindar olmak yerine kendi menfaatlerine yöneldiler ve bunu din adına yaptıklarını iddia ettiler. Oysaki menfaatlerle din çatıştığında kişinin dinini tercih etmesi onun dindar olduğunun göstergesidir. Şimdi bu “modern!” çağda insanlar iş, aş, eş vb. elde etmek için menfaatlerini ön plana aldı, dinini terk etti. Oysaki âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Fahr-i kainat (s.a.s) Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyor.
 
لأَنْ يَأْخُذَ أَحَدُكُم أَحبُلَهُ ثُمَّ يَأْتِيَ الجَبَلَ ، فَيَأْتِيَ بحُزْمَةٍ مِن حَطَبٍ عَلى ظَهِرِهِ فَيَبيعَهَا ، فَيَكُفَّ اللَّه بها وَجْهَهُ ، خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَن يَسأَلَ النَّاسَ ، أَعطَوْهُ أَوْ مَنَعُوهُ
 
“Herhangi birinizin iplerini alıp dağa gitmesi ve sırtına bir bağ odun yüklenip getirerek onu satması ve Allah’ın bu sebeple onun yüzsuyunu koruması, verseler de vermeseler de insanlardan bir şeyler dilenmesinden çok hayırlıdır.” (Buhari, Zekat 50)

BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:

http://www.guncelvaaz.com/index.php/vaaz-bolumu/ramazan-vaazlari/625-rusvet-ve-yolsuzluk-vaaz.html
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder