19 Haziran 2017 Pazartesi

Ramazanda Sözlerimize Dikkat Edelim-1

Ramazanda Sözlerimize Dikkat Edelim-1

 
Dilimizi Muhafaza Etmekle Orucumuzu Muhafaza Edelim
 
Ramazan oruç ayıdır. Oruç imsak demektir. Oruç bedenin aç, susuz ve cinsel ilişkiden ayrı kalmasıyla beraber İslam dininin en güzel ilkelerine bürünmesi demektir. Bu sebeple her şey gibi orucun da iki boyutu vardır. Bunlar maddi ve manevi boyutudur. Bedenin aç, susuz ve cinsel ilişkiden ayrı kalması maddi boyutu, İslam dininin en güzel ilkelerini hayata aktarmak ise orucun manevi boyutunu oluşturmaktadır. Nasıl ki, beden ve ruh birbirini tamamlayan iki unsur ise ve nasıl ki, ruhsuz beden bir ceset ise, manevi boyutu olmayan bir oruçta öylece cesettir. İşte madde ve manaya oruç tutturmakla gerçek anlamda “imsak” kavramını hayatımıza aktarmış olacağız.
 
Bu hususa biz şu hadisten varıyoruz. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.
 
مَنْ لَمْ يَدعْ قَوْلَ الزُّورِ والعمَلَ بِهِ فلَيْسَ للَّهِ حَاجةٌ في أَنْ يَدَعَ طَعامَهُ وشَرَابهُ
 
"Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse,  Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez."[1]
 
Hadis-i şerif açık bir şekilde dile getiriyor ki, dile sahip çıkılmadan oruç ancak aç ve susuz kalmaktan ibarettir. Bu sebeple Ramazanın bu gecesinde dilimize sahip çıkmanın ne kadar gerekli olduğunu anlamaya ve anlatmaya gayret göstereceğiz.
 
Öncelikle Hz. Peygamber (s.a.s.)’in dilin muhafazasına verdiği önemi Efendimizin Ashabından dinleyelim.  
 
- Simak şöyle anlatıyor: Câbir b. Semüre’ye
 
“Hz. Peygamber’le oturup kalktığın oldu mu?” diye sordum. “Evet!” dedi ve sonra da
 
“Hz. Peygamber çoğu vakit susar, çok az konuşurdu” diye ekledi.
 
- Ebu Mâlik el-Eşcaî’nin babası şöyle anlatıyor: Bizler Hz. Peygamber’in yanına çokça giderdik. O sıralar henüz gençtim. Ben Hz. Peygamber’den daha az konuşan kimseye rastlamadım. Sahabiler kendi aralarında uzun uzun konuştuklarında o tebessüm ederdi.
 
- Hz. Peygamber bir gün yanında ashabı olduğu halde devesine binip bir yolculuğa çıktılar. Sahabilerden hiç birisi onun önüne geçmiyor; sağında, solunda ya da arkasında gidiyorlardı. Birara Muaz b. Cebel
 
“Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’tan dileğim bizim günümüzün (ölümümüzün) seninkinden önce olmasıdır. .Allah bizlere bunu göstermesin, ama eğer bizden önce vefat edecek olursanız bize senden sonra hangi amelleri işlememizi tavsiye edersiniz?” diye sordu. Hz. Peygamber
 
“Allah yolunda cihat etmeye devam ediniz” dediler. Bunun üzerine Sa’d
 
“Anam-babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasûlü!” dedi. Hz. Peygamber sözlerini şöyle sürdürdüler:
 
“Allah yolunda cihat çok güzel birşeydir! Fakat halk için bundan daha derleyici bir şey vardır”. O zaman Muaz b. Cebel
 
“Kastettiğiniz oruç ve sadaka olmasın?” diye sordu. Hz. Peygamber
 
“Oruç ve sadaka da çok güzel birşeydir. Fakat halk için bu ikisinden de daha derleyici bir şey vardır” buyurdular.
 
Böylece Muaz bildiği bütün iyi ve güzel amelleri saydı. Ama Hz. Peygamber hepsinde de
 
“Halk için bundan daha derleyici bir şey vardır” dediler. Sonunda Muaz
 
“Ey Allah’ın Rasûlü! Halk için bunlardan daha derleyici olan şey nedir?” diye sordu. Hz. Peygamber mübarek ağızlarını işaret ederek
 
“Bununla hayırdan başka bir şey söylememek, aksi takdirde isesusmak” buyurdular. Muaz’ın
 
“Ey Allah’ın Rasûlü! Bizler dillerimizin konuştuklarından da sorumlu tutulacak mıyız?” demesi üzerine de onun dizlerine vurarak şunları söylediler:
 
“Annen senin matemini tutsun. İnsanları yüzüstü cehenneme düşüren şey dillerinin söylediklerinden başka ne olabilir? Kim Allah’a ve son güne (âhiret gününe) iman ederse ya hayır söylesin ya da sussun. Siz hayır söyleyiniz ki karşılığında hayırlara nâil olasınız. diğer taraftan dillerinizi kötü ve şer olan şeylerden de koruyunuz ki güvenlikte kalabilesiniz”[2]
 
Peki, bize karşı yapılan yanlışlıklar var ise Ramazan ayında ne yapacağız. Bizde hemen dille ve bedenle karşılık mı vereceğiz? Yoksa olgunluk gösterip af yolunu mu tutacağız? Belki her ramazanda dile getirilen ancak hayata aktarmada biraz sıkıntılarımız olan bir hadisi paylaşarak bu duruma Efendimizden çözüm dinleyelim.
 
إِذا كَانَ يَوْمُ صَوْمِ أَحدِكُمْ ، فَلا يَرْفُثْ وَلا يَصْخَبْ ، فَإِنْ سَابَّهُ أَحَدٌ ، أَوْ قاتَلَهُ ، فَلْيَقُلْ : إِنِّي صائمٌ
 
"Hiçbiriniz, oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya çatarsa, ‘ben oruçluyum desin”[3]
 
Ramazan bize birçok şeyler öğretiyor. Bu bağlamda da çok değerlidir. Az önce ifade ettiğimiz hadisi şerifi Ramazanda uygulamaya koyabilirsek ve bunu ahlak haline getirebilirsek yıl içerisinde de bizden kötü sözler, yanlış davranışlar zuhur etmeyecektir.
 
Yalan söylemek, gıybet etmek, kötü sözler (küfür) söylemek fıkıh açısından orucu bozmaz. Ancak orucun sevabını giderir. Bu sebeple orucumuz sadece aç kalmak olmamalıdır. Çünkü ahlaki güzelliklere bürünmedikçe tutmuş olduğumuz oruç aç kalmaktan ibarettir. Bizler ramazanda oruç ibadetimizin sevabını tam elde etmek için çaba göstermeliyiz.
 
Madde ve manaya dikkat ederek oruç tutmamızın bize ne gibi getirisi vardır? Bu sorunun cevabını Efendimiz (s.a.s)’den dinleyelim.
 
مَا مِنْ عبْدٍ يصُومُ يَوماً في سبِيلِ اللَّه إِلاَّ باعَدَ اللَّه بِذلك اليَومِ وجهَهُ عَن النَّارِ سبعينَ خرِيفاً
 
"Allah rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ,  bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar."[4]
 
Orucun böyle bir uhrevi getirisini öğrendikten sonra orucu kâmil şekilde tutmanın değerini daha iyi anlamış bulunmaktayız. Tutmuş olduğumuz oruç ile cehennemden azat olmak ne değerli. Cennet kapılarından biri olan Reyyan kapısından cennete girmek ne değerli. Efendimizin bu husustaki şu hadisini de yeniden hatırlayalım.
 
إِنَّ فِي الجَنَّة باباً يُقَالُ لَهُ : الرَّيَّانُ ، يدْخُلُ مِنْهُ الصَّائمونَ يومَ القِيامةِ ، لا يدخلُ مِنْه أَحدٌ غَيرهُم ، يقالُ: أَينَ الصَّائمُونَ ؟ فَيقومونَ لا يدخلُ مِنهُ أَحَدٌ غيرهم ، فإِذا دَخَلوا أُغلِقَ فَلَم يدخلْ مِنْهُ أَحَدٌ
 
"Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse  girmez."[5] Müslim, Sıyam 66
 
Hadisi şeriflerden dili muhafaza ederek orucumuzu en iyi şekilde tutmak suretiyle elde edeceğimiz mükâfatları dinledik.

BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:

http://www.guncelvaaz.com/index.php/vaaz-bolumu/ramazan-vaazlari/81-ramazanda-sozlerimize-dikkat-edelim.html
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder