Ahmed Şahin
a.sahin@zaman.com.tr
AİLE-SAĞLIK
Başarı baş döndürmemeli
Her seçim sonrasında kimileri aşağı iner, kimileri de yukarı çıkar. İnenlerde acı bir burukluk, çıkanlarda ise tatlı bir sevinç normal sonuç olarak görülmelidir. Bununla beraber tıpkı Fatih Camii baş imamı Mustafa Efendi’nin vaazlarında tekrar ettiği gibi:
- Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli! Bugünkü başarıya bakıp şımarmamalı, yarınki akıbeti düşünerek mütevazı ve sabırlı olmalı, her çıkışın bir inişi olacağı da hep hatırda tutulmalıdır!
Ne var ki, insan çiğ süt emmiş derler. Bazen kazandığı başarılarından başı döner, ne oldum der, fakat ne olacağım, demez. Bir de bakarsınız ki ölçüsüz tartısız sözler söyleyip şımarıkça laflar etmeye başlamış. Tıpkı bizim meşhur muhtar adayı gibi. Bir seçim akşamı sandık sonuçlarını öğrenen biri, muhtar adayının kulağına fısıldamış:
- Gözün aydın muhtar emmi demiş, muhtarlık seçimini sen kazandın!
Haberi duyar duymaz heyecanlanan muhtar emmi, ayağa kalkarak şöyle seslenmiş çevresindekilere:
- Hey komşular! demiş, şu Allah’ın işine bakın, biraz önce ben de sizin gibi bir adamdım!
Evet biraz önce o da bizim gibi bir adamdı. Ama ‘seçimi kazandın’ haberinden sonra bizim gibi bir adam değil muhtar olmuş. Artık o bir baştır. İnsan bir baş olsun da isterse soğan başı olsun, diye boşuna dememişler.
Demek ki başarı bazı insanın başını döndürüyor. İsterse muhtarlık olsun bu başlık. Artık kendisini içinde bulunduğu toplumun bir ferdi değil farklı bir insan olarak görmeye başlayabiliyor. Biraz önce ben de sizin gibi bir adamdım diyebiliyor.
Halbuki baş olmanın getirisi olduğu gibi götürüsü de vardır, muhtarlık bile olsa. Hatta on kişiye dahi baş olsa baş olmanın sorumluluğu ağırdır.
İrşat kitaplarındaki ikazlara baktığımızda görüyoruz ki, dünyada on kişiye de olsa yöneticilik yapıp başlık edenler, mahşerde elleri başlarına bağlı olarak gelecekler yönettikleri insanların huzuruna.
Makamının sorumluluğunu yerine getirmişlerse elleri çözülecek. Getirmemişlerse elleri başlarına bağlı olarak yönettiği halkla helalleşinceye kadar bekleyecekler. Dünyada efendi gibi davrandıkları halkın huzurunda köle gibi elleri başlarına bağlı kalacaklar.
Baş olmanın büyük mükafatı yanında bu gibi ağır sorumluluklarının da farkında olan Halife Harun Reşid, maneviyat büyüğü Fudayl bin İyad’a müracaat ederek, “Yüklendiğim sorumluluğu düşündükçe uykularım kaçıyor, geceleri uyuyamıyorum. Bana ne tavsiye edersiniz?” diye sorar.
Tabiin’in büyük bilgini Hazreti Fudayl, yöneticinin yüklenmiş olduğu sorumluluğu yerine getirmenin gereğini şöyle anlatır:
- Sen der, yönetimini üstlendiğin ülkeyi tümüyle kendi evin, halkını da kendi ev halkın gibi gör. Yaşlıları kendi anan, baban; gençleri de kendi oğlun, kızın kabul et. Anana, babana, oğluna kızına neleri layık görürsen onlara da onu layık gör, öyle hizmet eyle. İşte bundan sonra bir yönetici olarak rahat uyuyabilirsin yatağında!
Bu uyarıdan sonra makamına dönen Halife yol boyunca sızlanarak der ki:
-Rabb’im, ben sadece kendi hanehalkımın sorumluluğunu yerine getirmekten acizken şimdi koskoca ülke benim hanem, ülke halkı da hanehalkım olmuş. Bu kadar büyük bir hanehalkının haklarını ben nasıl yerine getireceğim. Meğer baş olmakla ne kadar da ağır bir görev yüklenmişim de haberim yokmuş benim?
Evet, baş olmanın böylesine ağır sorumlulukları vardır. Bakalım yöneticilerimiz nasıl davranacaklar sorumlu oldukları tüm hanehalkına? Dua ederiz onlara. Hanehalkının birlik beraberliğine hizmet edip adil ve ayırımsız davranmaları için. Çünkü hizmet edecekleri hanehalkı içinde hepimiz kardeş olarak varız. Kardeşliğimizin de zaafa ve ayırıma uğramadan devam ettirilmesini bekleriz sorumluluğumuzu üstlenen başlarımızdan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder