19 Ağustos 2014 Salı

Ahmed Şahin - İslam’da ilk insan hakları mahkemesi hangi istimlakle başladı?

Ahmed Şahin - İslam’da ilk insan hakları mahkemesi hangi istimlakle başladı?



AİLE-SAĞLIK Yazarlar Ahmed Şahin

İslam’da ilk insan hakları mahkemesi hangi istimlakle başladı?

 
 
Yaşadığımız yirmi birinci asırda bile benzerini göremediğimiz böyle bir insan hakları mahkemesinin, saadet asrında hayata geçirilişini ibretle okuyor, tefekkürle takdirlerinize takdim ediyoruz.
 
 
Halife Hazreti Ömer, cemaat çokluğundan dolayı Resulullah'ın (sas) mescidini genişletmek ihtiyacı duymuştu. Bunun için Türbe-i Saadet'in etrafındaki arsaları, evleri istimlak edip mescide katması gerekiyordu. Çevredeki arsa ve ev sahiplerine tekliflerde bulunulmuş, herkes büyük bir memnuniyetle arsasını, evini değerini düşünmeksizin mescidin genişlemesi için vermiş; ancak mülkünü vermemekte direnen tek kişi kalmıştı. Kimdi o tek kişi?
 
 
-Hazreti Abbas!..  Resulullah'ın hem de amcası olan Abbas, mescide de olsa arsasını vermeyi düşünmüyordu.
 
 
Bu defa bizzat Halife meşgul olup tekliflerini tekrarladı:
 
 
-Ya Abbas, Resulullah'ın (sas) mescidine zorla alınmış bir arsa ilave etmeyi uygun bulmuyoruz. Şayet verilen değer az geliyorsa fazlasını vereyim, bu hayırlı iş tamamlansın. Resulullah'ın mescidi ihtiyacı karşılayacak genişliğe ulaşsın..
 
 
Hayret! Hz. Abbas'tan hiç beklenmeyen cevap:
 
 
-Mal benimse fazla fiyat verseniz de, mescide ilave etmeyi düşünseniz de vermek istemiyorum. Zorla elimden alacaksanız o başka.
 
 
 Halbuki,  Halife, şahsı için değil amme menfaati için istimlak etmeyi istemektedir. Ammenin menfaati için Abbas vermelidir arsasını. Bunun için mahkemeye müracaat etmek zorunda kalır Halife.   Hakim, meşhur hukukçu Übey bin Kaab. Devletin iddiası şu:
 
 
-Biz yönetim olarak Abbas'a değerinden fazla fiyat verdik, artık diretmeyip arsasını vermelidir...
 
 
 Mal sahibi Abbas'ın cevabı da şu:
 
 
-Arsa benimse, mülküme ben sahipsem, değerinden fazla da verseler, mescide ilave niyetiyle de alsalar mülkümü satmak istemiyorum. Mahkeme, devlete karşı benim hakkımı korumalıdır.
 
 
Durumu düşünen hakim Übey bin Kaab, kararını açıklar:
 
 
-Kimse başkasının mülkünü, arsasını zorla elinden alamaz, mescide ilave için de olsa mal sahibinin rızası olmadan istimlak edemez. Abbas'ın mülkü Abbas'ta kalacak. Halife de olsa istimlak için mal sahibini zorlayamayacaktır!
 
 
Adaletin kararına karşı Halife'nin boynu büküktür. İtiraz yok, itaat vardır. Taraflar kalkıp kapıya doğru yönelirler.. Tam çıkarken  Hz Abbas'tan son bir soru gelir:
 
 
-Ya Übey! Şimdi mahkeme bitmiş, karar kesinleşmiş midir?
 
 
-Evet ya Abbas!.. Mescide ilave niyetiyle de olsa kimse sahibinin elinden malını zorla alamaz! Karar kesinleşmiştir.
 
 
İşte bu son söz üzerine Abbas'tan tarihe geçen meşhur açıklama duyulur:
 
 
-Öyle ise der, şimdi beni dinleyin lütfen, yüce mahkemenize açıkça ifade ve ilan ediyorum ki, değerinden fazla para verildiği halde elimden alınamayan arsamı şu andan itibaren Resulullah'ın mescidine ilhak edilmek üzere hiçbir karşılık beklemeden hibe ediyorum! Arsam şu andan itibaren Halife'nin emrindedir. Bu böyle biline ve karar ona göre verile.
 
 
Hakim Übey bin Kaab'da bir şaşırma hali.
 
 
-Ya Abbas! der, önce fazla fiyatla da olsa vermedin, kararımızı dinledikten sonra ise parasız hibe ediyorsun! Neden böyle bir tavrı tercih ettin?  Hz Abbas'ın tarihe geçen cevabı:
 
 
-İslam'ın insan haklarına verdiği değeri dünyaya duyurmak için!..
 
 
Ne dersiniz, onlar insan hakları mahkemesini böyle kurmuşlar, böyle hayata geçirmişler, böyle de duyurmuşlar o günkü dünyaya. Biz ise aynı şekilde bir adalet örneği verebiliyor muyuz bugünkü dünyaya. Yoksa biz de kendi değerlerimizi unutup yabancıların insan hakları mahkemesinden mi medet umar hale gelmişiz son devrelerde?
 
 
-Fatebiru ya ülil ebsar!  Düşünün ey basiret sahipleri!
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder