Toplumda fitne ateşi yakanlara beddua var!
Efendimiz (sas) Hazretleri, şahsına karşı yapılan zulüm ve haksızlıklara beddua etmezdi. Ama toplumu birbirine düşürmek isteyen fitne adamların sebep olduğu büyük kargaşayı görünce hiç yapmadığı bedduayı yaparak:
- Fitne uykudadır, uyandırana Allah lanet etsin! dileğinde bulunur, toplumun birlik beraberliğini bozmak isteyenlere asla müsamaha ile bakmazdı.
Evet, şahsına reva görülen nice zulüm ve eziyetlere beddua etmekten hep kaçınmış olan Peygamberimiz (sas) Hazretleri, toplum içinde fitne ateşi yakmak isteyenlere bedduadan kaçınmamıştır. Çünkü kardeşçe yaşamak isteyen toplumda büyük felaketler, böyle fitne ateşiyle başlar, sonra içinden çıkılmaz bölünüp parçalanmalar söz konusu olur. Yuvalar yıkılır, canlar yakılır... İşte bugün okuyacağınız bir fitne adam olayı da bu tehlikenin önemine dikkatleri çekmek için yazılmıştır irşat kitaplarımızda.
Rivayete göre: Fitne adam, kapı komşusunun mutlu ve huzurlu yaşayışına hasetle bakar. Bir fitne ateşi yakmayı zihninde hemen planlar. Düşündüğü fitne aslında çok küçüktür, ama her fitne gibi sonucu çok büyüktür.
- Ne mi yapar bu fitne adam? Bakın ne kadar basit ve küçük bir fitne ilk bakışta. Bulduğu bir tenha anda komşunun bahçesine girer, bir ağaca bağlı duran koçun ipini çözüp hemen dışarıya çıkar. Sonra da yaktığı fitne ateşinin çıkaracağı yangını seyretmeye hazırlanır. Bakın neler olur, bu ip çözmeden sonra?
Çözülerek serbest kalan koç, doğruca evin açık kapısından içine girer, duvarda asılı duran koca tarihi aynada kendi aksini görünce, şöyle gerilere çekilerek olanca hızıyla aynada aksi görülen koça öyle bir kafa darbesi indirir ki, bir anda tuz buz olan aynanın şangırtıları evin her tarafından duyulur. Koşarak gelen evin hanımı ise hatıra değeri çok yüksek olan baba yadigârı aynayı koçun tuz buz ettiğini görünce öfkesi adeta beynine sıçrar. Derhal bir adam çağırıp bu muzır hayvanı hemen oracıkta kestiriverir.
Mesele bu kadarla bitse iyidir. Ama bitmez. Çünkü uykuda olan fitne uyandırılmıştır bir defa, arkası gelecektir yakılan fitne ateşinin.
Akşam işinden eve dönen bey de, biricik koçunun kanlar içindeki boğazlanmış halini görünce onun da öfkesi beynine sıçrar. Belindeki tabancasını çekip ‘Bir ayna için bir koça kıyılır mı?’ diyerek tek kurşunla hanımını koçun yanına serer.. Biter mi konu? Asla! Çünkü fitne ateşi yakılmıştır bir defa... Olayı duyan hanımın ailesi de toplanarak gelip de kızlarının yerde kanlar içinde yattığını görünce, ‘Bir koç için bir cana kıyılır mı?’ diyerek aynıyla karşılık verirler, kızlarını yere seren kocayı yere sermekte sakınca görmezler.
Biter mi mesele? Hayır.Bütün bunları geriden seyreden fitne adam, omuzlarını silkerek konuşur:
- Ben bir şey yapmadım ki, benim yaptığım sadece bir koçun ipini çözmekten ibarettir. Ne yaptılarsa bunlar kendileri yaptılar. Ben böyle birbirlerini vurup öldürmelerini asla istemedim.
Zaten tüm fitne ateşi yakanlar böyle konuşurlar: Ben arabaları yakın, camları kırıp evleri yıkın, insanları öldürün demedim! derler. Ama bunların hepsi de yaşanır verdikleri fitne işaretlerinden sonra. Demek ki Allah Resulü (sas) Hazretleri hak söylemiştir:
- Fitne uykudadır, uyandırana Allah lanet etsin! Çünkü fitne ateşi bir yakılmaya dursun. Sebep olacağı yakım ve yıkımların sınırları kolay kestirilemez.
Halbuki bizler asırlar boyu birlik beraberlik içinde akrabalıklar kurduk, kardeşçe yaşadık. Aynı şekilde yine kardeşçe yaşamak azim ve aşkındayız. Bundan dolayı da, bir yerde bir fitne ateşi yakılırsa biz o fitne ateşine odun taşımak değil, su döküp onu söndürmek mükellefiyetinde olduğumuza inanmaktayız.
Yoksa biz de Allah Resulü Efendimiz’in duasını tekrarlamaktan kendimizi alamaz:
- Fitne uykudadır, uyandırana Allah lanet etsin, deriz.
Fitne ateşini söndürüp kardeşliğimizi sürdürmek için çırpınan tüm barış kahramanlarına da dualar eder, Rabb’imizden başarılar dileriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder