1 Ekim 2014 Çarşamba

Sahi Hayatın Amacı Neydi?

Sahi Hayatın Amacı Neydi?

 
 
 
O güne kadar hayatımın amacını hiç derin düşünmemiş, ne amaçla yaratıldığım üzerinde hiç kafa yormamıştım. Ama o gün bir şey oldu…

Diğer günler gibi sıradan bir gündü. Çocuklarımı okula gönderdikten sonra, her zamanki gibi odalarına daldım. İki erkek çocuğun odası kadar dağınık bir oda olamazdı herhalde. Neyse ki yataklarını düzeltmişlerdi. Ortalığı topladıktan sonra çalışma masasının üzerindeki kitapları rafa yerleştirmeye başladım.

Küçük oğlumun kitaplığında 3. sınıfa giderken alıp, yakınlarına anılarını yazdırdığı hatıra defteri gözüme ilişti.. Alıp açtım. İlk sayfasını bana ayırmış ve ben şunları yazmışım: “Sevgili yavrum. Yaşamın en önemli amacı bir evlat sahibi olmak. Ben bu amacıma 2 kez ulaştım….” şeklinde devam ediyordu satırlar.

Düşündüm, bunda bir yanlışlık olmalıydı. Neden insanın amacı yalnızca çocuk sahibi olmak olmalıydı. Diğer tüm canlılar da doğuyor, büyüyor, yiyor-içiyor ve üremiyor muydu? O halde insanın amacının daha farklı olması gerekmez miydi?

Yatağa oturup düşünmeye başladım. Ne için yaşıyorum, amacım ne? Kariyer yapmak, aile kurmak, mal mülk edinmek, hayatın tadını çıkarmak, bunlar mıydı amacım?... Dünyada peşinden koşturarak elde ettiğim her şey sonunda yok olmayacak mı? Yani hayatımın amacı olarak gördüğüm her şey yok olmaya mahkum. Peki bütün bu yok olacak şeyler, benim nasıl amacım olabilirdi?

Büyük oğlumun kitaplığında duran Kur’an mealini aldım. Gelişigüzel bir sayfa açtım. Sebe Suresi çıktı karşıma. 37. ayette şöyle yazıyordu: : “Bizim Katımız'da sizi (bize) yaklaştıracak olan ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar; onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafaat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.” 

O halde insanı ne evlatları, ne malları Allah’a yaklaştırmıyordu. Daha fazlasına ulaşmak için bilgisayarı açtım. Kur’an Fihristi’nde kafama takılan kelimeleri arattım. İşte Mülk Suresi, 2.ayet: “"O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı..."

Davranış ve eylem; bunlar ahirete yönelik salih ameller olmalıydı. Ama ben dahil birçok insanın dünya hayatındaki davranışlarımızın çoğu, anlamsız bir hırstan kaynaklanıyor ve dünyevi çıkarlara yönelik. Oysa bunlar hırs yapılacak ve tutkuyla arzu edilecek şeyler olmamalı. Ölümle birlikte tümü anlamını yitirecek çünkü.

İnsanı ne amaçla yarattığını yukarıdaki ayetle haber veren Allah, yaratma amacının ne olmadığını da bildiriyordu:

“Biz, bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık. Eğer bir 'oyun ve oyalanma' edinmek isteseydik, bunu, Kendi Katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.” (Enbiya Suresi, 16-17)

Şu an Hadid Suresi’nden bir ayet okuyordum: “Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.” (Hadid Suresi, 20)

Demek ki hiçbiri insanın asıl hedefi olabilecek konular değil. Bunlar yalnızca araç. İnsanın, Allah’ın hoşnutluğunu kazanabilmesi için birer araç. Hepsi Allah'ın verdiği nimetler. O zaman, Allah’ı, ölümü, yapayalnız Allah huzurunda sorgulanacağını ve ahireti unutarak yalnızca bunları amaç edinmek büyük yanılgı.

 Dünya hayatı, Kur’an’ın ifadesiyle bir ‘göz kırpma süresi’ kadar çabuk geçip giderken bizler hep dünyadaki mutluluğu arıyoruz. “Hayat çok kısa o yüzden aşkı, sevgiyi ve tüm duyguları yaşayalım, mutlu olalım” diyerek… Yalnızca nefsimizin bencil tutkularını tatmin etmeye çalışarak. Oysa nefis hasta bir hayvan gibi, sürekli bizden yiyor, çalıyor. Besledikçe güçleniyor, sağlığına kavuşuyor, zarar veriyor. O halde beslemeyip, öldürmeli. Ve kısacık ömrün kısacık günlerini yalnız Allah rızası için yaşamalı…

 “De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Enam Suresi, 162)


Bu yazıyı Facebook'tan arkadaşım Elif Tureci ye aittir. 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder