Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK
Allah’a yakın olabilmek...
İmanın meyvesi ebedî saadettir. Böyle büyük bir mükâfatı elde edebilmek için kurban, Allah’a itaat etmenin alametidir.
Gelişmesi gereken husus da budur, Allah’a itaat etmek yani teslimiyet. İbrahim aleyhisselam, Allah’ın emirlerine o kadar bağlı ki, oğlunu kesmeye ‘olmaz’ demiyor. İsmail aleyhisselam da kesilmeye razı. Allah’a ne kadar teslim olmuşlar!.. Allah’a itaat edenin dünya ve ahireti cennet olur. İşte kurban kesmekle Allah’a itaat etmek gibi gizli bir sır ihya edilmiş olur.
İslamiyet peygamberle doğmuş, peygamberlerle devam etmiştir. Peygamberler devri kapanınca da, Müslüman âlimlerle devam etmiş, ediyor. Kurban, ‘kurb’dan gelir. Kelime manası “takarrub” dur. Yakınlaşmaktır, yani Allah’a yaklaşmaktır. Allah’a yaklaşmanın manası O’nun emirlerine itaat etmektir, Sünnet-i Seniyye’ye ittibadır.
Mesela her şehirde bir vali vardır. Valiye iki türlü yaklaşırız. Ya makamına gider bir emri olup olmadığını sorarız ya da valinin hizmetine gireriz. Valinin hizmetinde olan kapıcı, valiye su işleri müdüründen daha yakındır. Demek ki Allah’ın emrinde olan, Allah’a daha çok yaklaşmıştır. Allah’ın emrinde olmak, haramlardan kaçıp helallere tabi olmaktır. Helal dairede yaşayan Müslüman, haram daireden uzaktır, büyük günahlardan tamamen uzaktır, küçük günahlara karşı da hassastır. Kışlada bulunan asker, düşmandan uzaktır, kumandana yakındır.
Sûreler her asra bakar, her asırda insanlara doğru yolu gösterir. Aynı şey, Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail (as) kıssası için de, Habil ile Kabil kıssası için de geçerlidir, Hz. Musa kıssası için de.
Günümüzde madde putlaştırıldı, para putlaştırıldı, makam mevki putlaştırıldı yani herkesin putları çeşit çeşit. Musa Aleyhisselam’a emrediliyor, “İneği kes!” Musa Aleyhisselam’ın ümmeti, ineği kesmekle putunu da kesiyor... Çünkü öküzle tarlayı sürüyorlardı, ineğin sütünden, danasından faydalanıyorlardı. Onlar, faydalandıkları şeylere tapıyorlardı. Faydalanılan şey, onların menfaatiydi.
İşte kurban kesen, Allah’ın emrini yerine getiriyor, bu putlardan uzaklaşıyor. İbadetiyle, itaatiyle Allah’a yaklaşıyor. Bundan daha büyük makam olur mu?
İman, sevdiğin şeyi kurban etmektir. “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe eremezsiniz.” (Âl-i İmran 3/92) ayeti bunun delilidir.
Sevdiğimiz, para olur, mevki olur, alışkanlıklar olur. Müminler kardeştir. Bu sebepten aç kalan Müslümanlar bizim derdimizdir, problemimizdir. Dünyanın her tarafında Müslüman var. Bunlar manen kardeş olduğu kadar maddeten de kardeş olursa problemler çözülecek. Bakınız, Afrika’da misyoner teşkilatları faaliyet gösteriyor fakat Müslümanlar başarılı oluyor.
Bir de kurbanla beraber, tövbe istiğfar edip, günahlarını kurban edenler var; “Ya Rabbi, bu Kurban Bayramı’nın yüzü suyu hürmetine bir daha şu haramı işlemeyeceğim.” diyen adam işte o haramı da kurban etti.
Ayet ve hadislerin toplamı binlerledir. Bunların özü, esası Allah’a itaat etmektir. Başka türlü olmaz. Allah Samed’dir. Hatalarımız, günahlarımız, sevaplarımız olabilir. Eğer niyetimizde Allah’a itaat varsa af olunuruz. Tövbe istiğfar ile günahlarımızı da kurban edersek gerçek bayram olur.
Tek mesele Allah’a itaat etmektir. Kâinat, itaat üzerine kurulmuştur. Binlerce senedir güneş doğup batıyor. Doğarken geç kalmıyor. Batarken geç kalmıyor. Kocaman güneş Allah’a boyun eğerken, insana ne oluyor? Cehline mi kurban gidiyor?
Kara gözlü koçlar, alacalı danalar, kınalanmış, süslenmiş alıcısını bekleyen çeşit çeşit kurbanlıklar… Diğer tarafta haramlar, şirkler, riyalar, her türlüsüyle günahlar. Onlar kurbanlıklardan da süslü, rengârenk boyanmışlar. Ey insan, hangisini kurban diye seçtin? Acaba bu bayram hangi günahlarını da kurban edeceksin?
Ey kokusu hoş rüzgar, es es de, aç bayramı
İşte bu sabah kurban, şükür ve hac bayramı
En büyük bayram Allah’a kul ve kurban olmaktır; yürekten Allah’a teslim olmaktır. Bayram mübarektir. Biz nasıl mübarek olacağız, onun hesabını yapmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder