Televizyon ekranlarının dizi istilasına uğramasından sonra, televizyonu pek açasım gelmiyor. Her gün yeni bir dizi başlıyor. Tutanlar devam ediyor, tutmayanlar sesiz sedasız son bölümü bile yapılmadan ekrandan silinip gidiyor. Konuları hemen hemen aynı. Aşk, entrika, ihanet, zenginlik...
Çoğu bizim aile yapımızla örtüşmeyen, bizi anlatmayan diziler. Geçenlerde Timur ACAR'ın başrolde oynadığı 'Kertenkele' adlı bir dizi başladı. Başlar başlamaz da çok sayıda tepkiye maruz kaldı. Bilmeyenler için kısaca dizinin konusunu özetleyelim:
'Kertenkele' lakaplı bir hırsızın serüveninin anlatıldığı dizide, İstanbul polisinin uzun uğraşlara rağmen yakalayamadığı hırsız yakalanarak hapse atılıyor. Sonra bu hırsız, hapishaneye gelen bir imamın kıyafetlerini çalarak kaçıyor. İmam kıyafetiyle dolaşan sahte hoca, camisine imam bekleyen bir cemaatle karşılaşıyor ve hiçbir din bilgisi olmamasına rağmen kendini bir anda o caminin imamı olarak buluyor.
Diziye çok sayıda tepki gelmesi sonucu Diyanet tarafından 'kınama' tarzı bir açıklama yapıldı. Hatta bununla da kalmadı Diyanet, bu dizinin camilerde çekilmesini yasakladı.
Eski türk filmlerinde, hocaları halka nasıl anlattıklarını biliyorsunuz. Hep üçkâğıtçı, paracı, menfaatçi...Kendi menfaatin için dinini bile satan hocalar... Mesela Kemal SUNAL'ın bir filmi canlanıyor gözümde. 'Aman hocam yap bizim şu işi sana 100 lira.' Bir taraftan abdest alan hoca, tavuk, horoz falan da istemeyi ihmal etmiyor.
Yüce dinimiz İslamiyet'in bir nevi temsilcisi durumunda olan imamlarımızın bu şekilde gösterilmesi elbette yıllarca vicdanları yaralamıştır.
Kertenkele dizisi bunlardan biraz farklı. Çünkü eski filmlerde gerçekten hocalık yapan kişi üçkağıtçı, menfaat uğruna dinini kullanan kişiler olarak gösterilirken, bu dizide zaten hoca vasfı ve karekteri olmayan birisi, yani sahte bir imam görevde. Yine de bir dizide bu şekilde tasvir edilmesi doğru mudur, değil midir, onu işin uzmanlarına bırakmak lazım.
Dizide profesyonel bir hırsız karakterinin camiye imam olması, aklıma Bekri Mustafa'yı getirdi. Bekri Mustafa'yı bilenler iyi bilir. Mesela Çetin ALTAN, yazılarında Bekri Mustafa'nın nüktelerinden çok bahsederdi.
Bekri Mustafa, 4. Murat zamanında yaşamış bir şahsiyettir. Çok içki içmesi ve kıvrak zekasıyla nam salmıştır. Padişahın içki ve sigarayı yasakladığı günlerde bile kıvrak zekasıyla içki içmesine rağmen kurtulduğu çok olmuştur. Lakabından da anlaşılacağı üzere (Bekri, çok içki içenler için kullanılıyormuş) nasıl bir hayat yaşadığı meydanda zaten.
BEKRİ MUSTAFA İMAM OLURSA...
Bekri Mustafa birgün Ayasofya camiînin önünden geçerken, bir de bakmış ki kalabalık cemaat ve de musallâ taşında da bir cenaze duruyor. Bekri Mustafa sormuş: 'Ne oluyor, neden cenaze namazını kılmıyorsunuz?'
Cemaatten birisi demiş: İmam efendi yok. 'Eeee ne yapacaksınız?' demiş bizim Bekri. Cemaat, 'Bekleyeceğiz başka çare yok'.
İçlerinde birinin aklına parlak bir fikir gelmiş. 'Cenaze namazını buyurun siz kıldırın' demiş Bekri Mustafa'ya. O da çaresiz kabul etmiş.
Zar zor cenaze namazını kıldırıp, sıra cenazeye 'talkım' (Mevta ile son bir vedalaşma) vermeye gelince, demiş ki; Ey Filan kişi, öbür taraftan dünyanın halini soracak olurlarsa, dersin ki: 'Bekri Mustafa Ayasofya'ya imam oldu.' Onlar Dünyanın nereye doğru gittiğini anlarlar...
Sağlıcakla kalın...
İsmail Aybey
http://www.bendeyazarim.com/Yazar/News/15700/-Kertenkele-ve-Bekri-Mustafa-Ismail-AYBEY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder