Prof Dr. Mahmud Esad Coşan (1938-2001) |
HAYIRLI CUMALAR
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Cumanız mübarek olsun, aziz ve sevgili Akra dinleyicileri! Allah bu mübarek sevaplı, nurlu günün hayrından, bereketinden en güzel tarzda hissemend olmayı cümlenize nasîb eylesin...
(EMEKLİ OLMADAN İŞYERİNDE KULAKLIKLA; ŞİMDİ İSE YATAĞIMDA KÜÇÜK RADYOMDAN HERGÜN SABAH 9:30'DA VE ÖĞLEDEN SONRA 15'DE M. ESAD HOCAEFENDİNİN AKRA FM'DE SOHBETLERİNİ DİNLİYORUM. Ankara Akra FM: 107.4 )
Bismillâhir-rahmânir-rahîm
İmanın Tadı
İkinci hadis-i şerif, Ebû Mûsâ el-Eş'ari RA'den:
RE. 470/10 (Lâ tedhulü halâvetül-îmâni kalbemriin hattâ yetrüke ba'dal-hadîsi havfel-kezibi ve in kâne sàdıkà ve yetruke ba'dal-mirâi ve in kâne muhikkà)
Bu hadis-i şerifi de bir ahlâkî öğüt, dikkatle dinleyelim. Peygamber SAS buyuruyor ki:
(Lâ tedhulü halâvetül-îmâni kalbemriin) "İmanın tadı, tatlılığı bir kişinin kalbine girmez..." Yâni adam imanlı ve imanından da zevk ve lezzet alan, imanın tadını duyan, imanı yaşayan bir kimse haline gelemez. "İmanın tadı, bir kişinin kalbine girmez; (hattâ yetruke ba'del-hadîsi havfel-kezibi) belki yalan olur diye, (ve in kâne sàdıkà) aslında doğru bile olsa, acaba yalan mı diye tereddüdünden, sözünü söylemekten korkan bir insan hâline gelmedikçe..."
Yâni aslında yalan değil, doğru ama tereddüt düşüverdi içine: "Acaba yalan söylemiş olur muyum, yanlış söylemiş olur muyum, hilâf-ı hakikat mi olur?" diye tereddüdünden, Allah korkusundan, "Belki yalan mı olur, acaba..." diye, sözü söylemekten vazgeçiyor. İşte bu duyguya sahip olmadıkça, kişi imanın lezzetini tatmış bir insan olamaz, imanın tadı kişinin gönlüne girmez. Böyle olacak yâni.
Doğru olacak aslında ama, o kadar titiz olacak ki, bazı sözlerini terk edecek. Demek ki, "Acaba yalan olur mu, doğru değil mi, neme lâzım yalan söylemiş olmayayım..." diye, yalan olur korkusundan bazı sözlerini terk edecek kadar titiz olmadıkça, imanın tadını alamamış bir insan oluyor. Böyle yaparsa, imanın tadı gelir. Bu bir... Bu hadis-i şerifte tavsiye edilen hususlardan birisi bu.
İkicisi de: (Ve yetruke ba'dal-mirâi ve in kâne muhikkà) "Haklı da olsa, haklı olmasına rağmen münakaşayı, bazı münakaşaları veyahut münakaşanın bir kısmını bırakmadıkça..."
Çünkü münakaşa da, karşılıklı lâf çekişmesi de sonunda tatsızlığa gider, ahbablığı, arkadaşlığı bozar. Evet sen haklısın ama, susuverirsin, ahbablık bozulmaz, tatsızlık olmaz.
Demek ki, söze hakim olmayı, bazı sözleri doğru da olsa söylememeyi; haklı olduğu zaman bazı münakaşalarda da susuvermeyi Efendimiz tavsiye ediyor. Bunların hepsi tabii ortada iyilik olsun diye; yâni kötülük üremesin, doğmasın, meydana gelmesin diye.
İşte böyle titiz bir insan, böyle fedakâr bir insan, böyle özveride bulunabilen bir insan, imanın tadını tadar. Böyle yaptıkça, imanı içinde tatlanır. O tadı da duyar insan.
Demek ki bu davranışlardan Cenâb-ı Hak o zevki, o lezzeti duyuruyor. Bunu böyle yapmayınca duyurmuyor.
O halde biz de böyle olalım! Yâni sözümüze çok dikkat edelim! Hatta bazı sözlerimizi doğru da olsa söylemeyelim! Dedelerimiz de, herhalde böyle hadis-i şeriflerden aldıkları terbiyelere dayanarak, "Her doğruyu söylemek doğru değil." demişler. Münakaşalarda da işi sonuna kadar dayatıp da, cılkını çıkartmayalım, ahbablıkları bozmayalım!..
HAYIRLI CUMALAR
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN
************************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder