Zaman gazetesindeki bu güzel yazıyı inşallah bölümler halinde yayınlayacağız...
Çanakkale kahramanlarının torunları anlatıyor [Çok özel röportajlar - ZamanTV]
ŞEYMA ERCANLI, SEVDE NUR TUNÇ
Denizaltıyı vuran Müstecip Onbaşı
Müstecip Onbaşı, Balıkesir acemi birliğinde askerliğini yaparken gönüllü olarak katılır Çanakkale Muharebesi’ne. Sevdikleri Bursa’nın Orhaniye köyünde onu beklerken, o daha da uzaklara gider ve sekiz sene harp meydanında kalarak deniz muharebesinin kahramanlarından biri olur.
Savaş devam ederken düşman kuvvetler Çanakkale’nin o dar ve kıvrımlı boğazından geçeceğine inanarak buraya yönelir. Birçok gemi ve denizaltı savaşa dâhil edilir. Ancak o dönemde ileri bir teknolojiye sahip olmayan denizaltıların sık sık yüzeye çıkarak yön tayini ve oksijen dolumu yapması gerekir. Bu durum ise Çanakkale Boğazı’nın geçilmesini engellemek için çeşitli yerlere yerleştirilen Türk topçularına yarar, Müstecip Onbaşı, Fransız ‘Turquoise’ (Turkuaz) adlı denizaltını vuran topçulardan biri olur.
Müstecip Onbaşı’yı bize kızı Ulviye Balkan ve torunu Kenan Balkan şöyle anlattı: “Babam, topçu olarak nöbet yerinde beklerken Fransız ‘Turquoise’ adlı denizaltını görüyor. Ateş emri gelmeden de top atamazlarmış. Babam o an yalnızmış ve denizaltını gördüğü gibi topuna sarılmış, hemen ateş etmiş. İlkinde başarılı olamamış. İkincisinde denizaltını periskobundan vurmuş.”
Torun Kenan Balkan, şöyle anlatıyor devamını: “O zaman fazla mühimmat olmadığından top mermisi dedem için çok kıymetliymiş. ‘O benim canım’ dermiş. Periskobu delinen Fransız denizaltısı su yüzeyine çıkınca mürettebatı askerlerimiz tarafından esir alınmış. Denizaltına daha sonra Müstecip Onbaşı’nın ismi verilmiş. Dedemin denizaltına attığı o top Balıkesir’de müzede sergiye konulmuş.”
Müstecip Onbaşı’nın kızı Ulviye Balkan, babasının elinin hasta olduğunu ve ‘Conkbayırı çürüttü beni’ diye kendi eline vurduğu o anları hiç unutmadığını söylüyor. Balkan, “Babam harpten döndükten sonra uzun bir süre çiftçilik yaptı.
Bir gün devlet, babama bir miktar hibe vermeyi teklif etti. Ancak babam o parayı kabul etmedi. ‘Benim yiyecek ekmeğim var ama bu ülkenin yiyecek ekmeği kalmadı. Onun için ben bu parayı kabul edemem. Ülkemin benden daha fazla ihtiyacı var.’ dedi.”,
15 Mart 2015, Pazar
Dile kolay bir asır geçti üzerinden... Anadolu’nun dört bir yanından yarım adaya koşup, geri dönme gayesi taşımadan şehit düşenlerin arkada bıraktıklarıyla görüştük. Gördük ki her ilden yüzlerce kayıt defteri tutulmuş. Bize ise o kahramanlık hikâyeleriyle dolu defterlerin yapraklarını aralamak düştü.
Dile kolay bir asır geçti üzerinden. Ancak büyüklerinden o kahramanlıkları dinlemiş, hâlâ anlatacak bir şeyleri olan nesillere ulaşmak mümkündü. Anadolu’nun dört bir yanından yarımadaya koşup geri dönme gayesi taşımadan şehit düşenlerin geride kalanlara emanet ettikleri kıymetlilerinden savaşı dinledik. Çanakkale’den yola çıkıp İzmir, Bursa, Karabük, Ankara ve İstanbul’a döndüğümüzde gördük ki her ilden yüzlerce kayıt defteri tutulmuş. Bize ise sadece o defterlerin yapraklarını aralamak düştü.
Ulviye Balkan
Denizaltıyı vuran Müstecip Onbaşı
Müstecip Onbaşı, Balıkesir acemi birliğinde askerliğini yaparken gönüllü olarak katılır Çanakkale Muharebesi’ne. Sevdikleri Bursa’nın Orhaniye köyünde onu beklerken, o daha da uzaklara gider ve sekiz sene harp meydanında kalarak deniz muharebesinin kahramanlarından biri olur.
Savaş devam ederken düşman kuvvetler Çanakkale’nin o dar ve kıvrımlı boğazından geçeceğine inanarak buraya yönelir. Birçok gemi ve denizaltı savaşa dâhil edilir. Ancak o dönemde ileri bir teknolojiye sahip olmayan denizaltıların sık sık yüzeye çıkarak yön tayini ve oksijen dolumu yapması gerekir. Bu durum ise Çanakkale Boğazı’nın geçilmesini engellemek için çeşitli yerlere yerleştirilen Türk topçularına yarar, Müstecip Onbaşı, Fransız ‘Turquoise’ (Turkuaz) adlı denizaltını vuran topçulardan biri olur.
Müstecip Onbaşı’yı bize kızı Ulviye Balkan ve torunu Kenan Balkan şöyle anlattı: “Babam, topçu olarak nöbet yerinde beklerken Fransız ‘Turquoise’ adlı denizaltını görüyor. Ateş emri gelmeden de top atamazlarmış. Babam o an yalnızmış ve denizaltını gördüğü gibi topuna sarılmış, hemen ateş etmiş. İlkinde başarılı olamamış. İkincisinde denizaltını periskobundan vurmuş.”
Torun Kenan Balkan, şöyle anlatıyor devamını: “O zaman fazla mühimmat olmadığından top mermisi dedem için çok kıymetliymiş. ‘O benim canım’ dermiş. Periskobu delinen Fransız denizaltısı su yüzeyine çıkınca mürettebatı askerlerimiz tarafından esir alınmış. Denizaltına daha sonra Müstecip Onbaşı’nın ismi verilmiş. Dedemin denizaltına attığı o top Balıkesir’de müzede sergiye konulmuş.”
Müstecip Onbaşı’nın kızı Ulviye Balkan, babasının elinin hasta olduğunu ve ‘Conkbayırı çürüttü beni’ diye kendi eline vurduğu o anları hiç unutmadığını söylüyor. Balkan, “Babam harpten döndükten sonra uzun bir süre çiftçilik yaptı.
Bir gün devlet, babama bir miktar hibe vermeyi teklif etti. Ancak babam o parayı kabul etmedi. ‘Benim yiyecek ekmeğim var ama bu ülkenin yiyecek ekmeği kalmadı. Onun için ben bu parayı kabul edemem. Ülkemin benden daha fazla ihtiyacı var.’ dedi.”,
http://www.zaman.com.tr/pazar_canakkale-kahramanlarinin-torunlari-anlatiyor-cok-ozel-roportajlar-zamantv_2283311.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder