21 Mart 2015 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Dua ve teslimiyet

Hekimoğlu İsmail - Dua ve teslimiyet


Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK
 

Dua ve teslimiyet


İnsan, hücrelerinin sayısı kadar felaketlere namzettir. Başına gelen felaketlere kader nazarıyla bakamadığı için pek çok arkadaş bunalım geçirdi. Onlara diyorum ki: “Depresyona girmemenin birinci şartı, geçmiş ve gelecekle meşgul olmamaktır. Geçmişi bırak değiştiremezsin, geleceği bırak hükmedemezsin; o tarlalar dikenlidir. Bulunduğun ânı İslam’a uydur.”

Üstat Bediüzzaman Said Nursi buyurmuş ki, “Bazen zulüm içinde adalet tecelli eder. Yâni, insan bir sebeple bir haksızlığa, bir zulme maruz kalır, başına bir felâket gelir, hapse de mahkûm olur, zindana da atılır. Bu hüküm bir zulüm olur. Fakat bu vakıa adaletin tecellisine bir vesile olur. Kader-i İlâhî başka bir sebepten dolayı cezaya mahkûmiyete istihkak kesbetmiş olan kimseyi bu defa bir zâlim eliyle cezaya çarptırır, felâkete sürer. Bu, Adalet-i İlâhiye’nin bir nevi tecellisidir.”

İnsanın elinden mükemmel bir şey çıkmaz, insan mutlaka hata eder. Sevk-i İlâhi, onu bir yerlere sevk eder. Acemi kaptan gibi “Deniz bitti!” dememelidir insan, ümitli olmalıdır. Allah şerlerin içine de hayırlar yerleştiriyor. Gönlümüze göre bir dünya isteriz amma dünya bizim gönlümüze göre olmuyor. O zaman olana razı olmalı ki, dert birden bine çıkmasın.

Her şey bir nizam içindedir. Atomdan güneş sistemine kadar her şey bir nizam içinde doğar, yaşar ve göçüp gider.

Mesela tatil gününde pikniğe gitmek isteyen, yağmur yağınca “Zamanı mıydı?” diye isyan eder. Şuurlu Müslüman ise “Bunda da bir hayır vardır.” der ve rahat eder. Şu dünyada öyle felaketler var ki, bu felaketler karşısında insan bazen çıldıracak duruma gelir. Amma her gecenin bir gündüzü vardır, gereği gibi iman eden Müslüman için kader, fırtınaya tutulmuş geminin yanaştığı liman gibidir.

Müslüman’a yakışan, Allah’tan razı olmaktır... Bu felaketlerin bütününden insanı koruyacak olan Allah’tır. Müslüman’a tek söz düşer; “Bunda da bir hayır vardır!”

İnsan acizdir, başına bir sürü felaket gelebilir; deprem, sel, şiddetli rüzgâr, kaynakların kuruması, kıtlık gibi felaketler her zaman olabilir. Bu felaketleri Allah’tan başkası önleyemez. Ben de acizim, zayıfım, dayanacak bir nokta arıyorum; bütün samimiyetimle “Allah” derim. “Allah” demeyen bir insan, muhakkak bir gün kendini O’nun kapısında bulur. Allah’a güvenmek, Esma-ül Hüsna’nın her şeyi kuşattığına inanmak samimiyettir. Yani insan, “Hayat Allah’ın sıfatıdır, hayatsız cisim yoktur, benim hayatım da Allah’ın elindedir.” demelidir. Sen de kendini en basit bir cisimcik saysan da en muazzam âlemi taşıyana itimat etsen…

Çünkü duada samimiyet esastır ve ancak böyle yapılan duâlar, İlâhî rahmetin zuhûruna sebep olur. Dua eden bilir ki; duasını işiten, gereğini yapacak olan vardır.

Zaten duamız olmasa Allah katında ne kıymetimiz kalır?
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder