12 Mart 2015 Perşembe

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN - Çok Hamd Etmenin Karşılığı

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN - Çok Hamd Etmenin Karşılığı

Prof Dr. Mahmud Esad Coşan (1938-2001)

HAYIRLI CUMALAR

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..

Cumanız mübarek olsun, aziz ve sevgili Akra dinleyicileri! Allah bu mübarek sevaplı, nurlu günün hayrından, bereketinden en güzel tarzda hissemend olmayı cümlenize nasîb eylesin...

(EMEKLİ OLMADAN İŞYERİNDE KULAKLIKLA; ŞİMDİ İSE YATAĞIMDA KÜÇÜK RADYOMDAN HERGÜN SABAH 9:30'DA VE ÖĞLEDEN SONRA 15'DE M. ESAD HOCAEFENDİNİN AKRA FM'DE SOHBETLERİNİ DİNLİYORUM. Ankara Akra FM: 107.4 )

Bismillâhir-rahmânir-rahîm

Çok Hamd Etmenin Karşılığı

Birinci hadis-i şerif. İmran ibn-i Husayn RA'ın bize rivayet ettiğine göre, Peygamber SAS Hazretleri buyurmuş ki:

 RE. 116/6 (İnne efdale ibâdillâhi yevmel-kıyâmeti el-hammâdûn.) "Kıyamet gününde; bu dünya bitip, ahiret alemi başladığı zaman, Allah'ın yanında, huzurunda insanların, kulların en faziletlisi, en üstünü, en yükseği, çok hamd eden kullar olacak." Hamd etmek; Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin bize verdiği nimetleri, imkânları, lütufları, ihsanları düşünerek, ona şükür duygusu dolu olarak, onu övmek, ona medh ü senâda bulunmak demek olduğu için, hepimizin vazifesi... Elhamdü lillâh,

Kur'an-ı Kerimimiz de hamd ile başlıyor, (Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn) diye başlıyor. Onun için, Osmanlı şairlerinden birisi, Namık Kemal olsa gerek, şöyle bir söz söylemiş: Yok iştikâ-yı cevr-i felekten nisâbımız,
 

Serlevhasında hamd ile başlar Kitâbımız. "Biz feleğin bize karşı çıkardığı çeşitli üzüntülerden, cevr ü cefâdan, hayatta karşılaştığımız sıkıntılardan şikâyet etmeyiz. Çünkü, bizim kitabımız hamd ile başlıyor." diyor. Güzel bir şey. Tabii, biz müslümanlar sadece nimetlere karşı değil, hayatımızın her anında. sonsuz minnet duyduğumuz yaradanımız Rabbimize karşı hamd duygusu içindeyiz.

Zengin de olsak, fakir de olsak, karnımız aç da olsa, tok da olsa... Her halde, (Elhamdü lillâhi alâ külli hàl) "Her halimizde Allah'a hamd olsun!" diyoruz. Çünkü Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin nimetlerini saymakla bitiremeyiz, tüketemeyiz.

Tabii, iyi bir kul olarak, Allah'ı seven ve Allah'ın sevdiği bir kul olarak, onun kaderine rızamız vardır. Takdirine bağlılığımız vardır, teslimiyetimiz vardır. Zâten İslâm, teslim olmak demek oluyor. Allah-u Teàlâ Hazretleri ne takdir etmişse, hikmeti vardır, sebebi vardır, faydası vardır.

Müslüman iki çeşit kazanç ile devamlı sevap kazanma durumundadır: Birisi Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin kendisine verdiği nimetleri düşünür, şükreder, hamd eder; hem nimeti artar, hem sevap kazanır.

Birisi de dünya hayatında Allah'ın kendisine imtihan olarak yazmış olduğu, kaderin cilvesi olarak yazmış olduğu çeşitli durumlar karşısında da yine Allah'a olan bağlılığını, sevgisini, saygısı hiç zelzeleye uğratmaz, hiç fütur getirmez, yine hamd eder.

Her halde, her durumda Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne hamd eder. Eğer bu duygularla dolabilmişse içimiz, bu kadar güzel duygularla, tam teslimiyet ve her halde Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne vefâ ve onu sevmek, ona bağlılığını hissetmek, neylerse güzel eylediğini anlayabilmek duygusuyla doluysak; yâni çok hamd edici bir kul durumuna gelmişsek bu çok güzel bir şey. Güzel bir gösterge, güzel bir işaret...

Çünkü, Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin indinde, kıyamet gününde insanların en faziletlisi, derecesi en yüksek olanları çok hamd edici kullar olacak. Hamd etmeyi âdetâ kendisine iş edinmiş, meslek edinmiş kullar olacak.

Çünkü Arapçada hàmid kelimesi de var, normal hamd eden demek. Ama hammâd; hamd etmeyi çok yapan, yâni mubalağa-i ism-i fâil sigasıyla mübalağalı bir şekilde, dâimâ hamd ü senâlar eden demek oluyor.

O bakımdan, biz de kendimizi Allah'ın en faziletli kulu olmaya doğru gitmek için, her halükârda, hayatımızın her anında Allah'a hamd etmeye alıştırmalıyız. O güzel duygunun içine kendimizi sokmaya çalışmalıyız.

Dünyanın bize, hayatın cilveleri olarak sergilediği her hadisenin karşısında, aynı ihlâslı, Allah'a bağlı, mert ve vefalı kullar olarak hamd duygusunu taşımalıyız.

Eğer hakîkaten Allah'ın nimetlerini saymaya çalışsak, bitiremeyiz. Çok hamd borcumuz vardır. Ayet-i kerime de bunu bildiriyor.

Bismillâhir-rahmânir-rahîm: (Ve in teuddû ni'metallàhi lâ tühsùhâ innallâhe le gafûrun rahîm)

Yâni, "Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin nimetlerini saymaya çalışsak bitiremeyiz, mümkün değil. Allah-u Teàlâ Hazretleri çok mağfiret edicidir, çok rahmet sahibidir, kullarına çok lütuflarda bulunuyor." (Nahl: 18)

Yâni bir gözümüzün nimetini karşıyalam bütün dünya hayatı boyunca işlediğimiz ibadetleri terazinin bir kefesine koysalar, şu görme nimetimizi karşılamaz. Bu kadar kıldığımız namazlar veya yaptığımız hayırlar, verdiğimiz sadakalar, haclar vs. ancak bir göz nimetini bile karşılayamaz.

Daha bunun yanında nice nice nimetler var... Tabii en büyük nimet de müslüman olmamız, hidayet üzere olmamız, Allah'ın sevdiği yolda olmamız, sevdiği bir kul olma pozisyonunda bulunmamız... Allah bizi bu güzel pozisyondan, bu güzel durumdan ayırmasın...

Ne mutlu bizlere ki müslüman ecdadımızdan, anne babamızdan bir asaletli iman geleneğiyle gelmişiz.

Şu anda müslümanız. İnşallah bundan sonra da İslâm hem ülkemizde, hem de dünyanın her yerinde hâkim olsun, yayılsın...

İnsanların hepsi bu güzel duyguları tanısınlar. Hepsi yaratanlarına karşı hamd duygusunda olsunlar.

Ancak o zaman dünya üzerindeki arzu ettiğimiz hakîki sulh u salâh ve felah tahakkuk edecektir. Tabii bunu candan temenni ediyoruz.

Kendimiz de her halde, her durumda; yâni bize göre, başkalarına göre ölçüldüğü zaman, uzaktan bakıldığı zaman kötü bile görünen durumlarda Allah'a hamd etme duygusu içinde bulunmaya, buna kendimizi alıştırmaya çalışacağız. O güzel, büyük şairin, İbrâhim Hakkı Erzurumî Hazretleri'nin dediği gibi biz de etrafımıza baktığımız zaman:

Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.


duygusu içine gireceğiz. Bu bir irfan işaretidir. İrfanın, arifliğin ma'rifetullàhın yüksek bir derecesidir.

Allah bizi kendisine çok hamd edici kullarından eylesin... Ahirette mertebesi en yüksek olanlardan eylesin...

DEVAMI=



HAYIRLI CUMALAR

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder