Prof Dr. Mahmud Esad Coşan (1938-2001) |
HAYIRLI CUMALAR
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Cumanız mübarek olsun, aziz ve sevgili Akra dinleyicileri! Allah bu mübarek sevaplı, nurlu günün hayrından, bereketinden en güzel tarzda hissemend olmayı cümlenize nasîb eylesin...
(EMEKLİ OLMADAN İŞYERİNDE KULAKLIKLA; ŞİMDİ İSE YATAĞIMDA KÜÇÜK RADYOMDAN HERGÜN SABAH 9:30'DA VE ÖĞLEDEN SONRA 15'DE M. ESAD HOCAEFENDİNİN AKRA FM'DE SOHBETLERİNİ DİNLİYORUM. Ankara Akra FM: 107.4 )
Bismillâhir-rahmânir-rahîm
Nefsin Terbiyesi
Bu nefsiyle mücadele de çok önemli ya... Hani İslâm'da en önemli hususlardan birisi, insanın nefsi yenebilmesi... Ayet-i kerimelerde: (Kad efleha men zekkâhâ. Ve kad hàbe men dessâhâ.) (Şems: 9-10) buyruluyor.
İnsan nefsini ıslah edebilirse felâh buluyor; hem dünyada mutlu, bahtiyar oluyor, hem de ahirette cennetin yüksek derecelerini kazanıyor. Ama nefsine mağlub olursa, esir olursa, nefsinin hevâsına uyarsa, heveslerinin peşinde sürüklerse kendisini; o zaman da tabii hàib oluyor, perişan oluyor. Yaptığına milyon kere, milyar kere pişman oluyor. O bakımdan, nefsi yenmek çok önemli bir husus...
--Pekiyi, nasıl olacak bu nefsi yenmek?..
Bunun bir metodu var, ilmi var, usûlü var. Hani bir kuşu yetiştirmenin, bir köpeği eğitmenin, bir arslan bakıcısının bir arslana terbiye vermesinin, bir çiçeği yetiştirmenin, pamuk üretiminin, ayçiçeği üretiminin problemleri var da, insanın yetişmesinin problemleri yok mu, ilmi yok mu?.. Problemleri de var, bunları çözecek ilmi de var tabii...
Nefsi terbiye etmenin ilmine tasavvuf diyoruz. Tasavvuf kendiliğinden ortaya çıkmış bir şey değil. Bir kere Kur'an-ı Kerim işareti veriyor. İnsanın nefsini terbiye etmesi gerektiğini, Kur'an-ı Kerim bir vecibe olarak, bir görev olarak insana insana gösteriyor. "Nefsini terbiye edeceksin; etmezsen, perişan olursun! Terbiye edersen, mutlu olursun, iki cihanda aziz olursun!" diye, nefsin terbiye edilmesi hedefini Kur'an-ı Kerim gösteriyor.
--Pekiyi, sadece hedefi gösteriyor da, usülleri göster miyor mu?..
Usülleri de gösteriyor. Peygamber SAS Efendimiz'in hadis-i şeriflerini okuduğumuz zaman, Kur'an-ı Kerim'in ayetlerini dikkatli bir şekilde okuduğumuz ve Kur'an-ı Kerim'in bütünü üzerinde sağlam bir görüş ve bilgi birikimine sahip olduğumuz zaman, bakıyoruz ki bir yerde gösterilen hedefin, öbür tarafta metodları da gösterilmiş.
Dinimizi yakından tanıdığı zaman insan, anlıyor ki Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin emrettiği ibadetlerde, Peygamber SAS Efendimiz'in tavsiyelerinde, dinin hedeflerini sağlamaya yönelik pratik tedbirler var.
Bunlar detaylı olarak, bilimsel bir rapor tarzında, bir ilacın prospektüsü gibi, şunu şöyle yaparsan, şöyle olur tarzında söylenmiyor ama, direk olarak şöyle yap deniliyor. Siz onu yaptığınız zaman, o murada, o gàyeye, o maksada otomatik olarak gidiyorsunuz, varıyorsunuz. İslâm'ın güzelliği burda...
Bir insanın İslâm'ın ibadetlerindeki hikmetleri anlamaması halinde bile, İslâm'ın emirlerini tuttuğu zaman yine mutlu bir insan, yine olgun bir insan olması mümkün oluyor. Onun için, İslâm medeniyeti sahasında bakıyorsunuz, medreseye gidememiş, fakir bir ailenin bir çocuğu...
Bir eğitim yapamamış, annesi babası zengin değil; onun eğitimi için hocalar tutamamış... vs. Ama tasavvuf o kimseyi eğitmiş, İslâm o kimseyi eğitmiş, bakıyorsunuz bir oduncudan, bir büyük àrif; bir demirciden bir kâmil mürşid; bir çobandan çok mükemmel bir insan meydana çıkıyor.
Neden?.. Çünkü İslâm'ın emirlerinde, Allah'ın reçeteleri var; kulların hastalıklarını iyi edecek ve kulları mutlu ve kuvvetli edecek reçeteler var. Onları tuttuğu zaman, çoban da evliyâ olabiliyor, oduncu de, demirci de evliyâ olabiliyor. Onun için, Allah'ın emirlerinin hepsinin dikkatle uygulanması gerekir, baştacı edilmelidir. Mânâsını ve hikmetini anlamasa bile...
Tabii bizler, 20. Yüzyılın insanları bilgi çağını yaşıyoruz. Bu bilgi çağında, çok çeşitli yerlerden bilgileri toplayabiliyoruz. Her ilim kendi içinde ihtisas dallarına ayrılmış olduğu için, her alim ve araştırıcı bir sahayı derinlemesine araştırdığı için, ilmin hudutları muazzam ansiklopedilere sığmayacak kadar genişlemiştir.
Her dalın ihtisas kütüphaneleri var ve o kütüphaneler de tıklım tıklım dolu... Bir insanın mütehassıs olması bile, onları okuyup anlaması bile bir hayli zor oluyor. Ama İslâm, bir insanın bu bilgileri bilmesini, bilmemesini nazar-ı itibara alarak, Allah-u Teàlâ Hazretleri onu farkına varmadan eğitiyor.
Bir annenin çocuğunu, çocuk kendisinin eğitildiğinin, beslendiğinin, yetiştirildiğinin farkında olmadan, annenin onu yetiştirdiği gibi, İslâm insanları yetiştiriyor. İşte tasavvufta, İslâm'ın bu emirleri göz önüne alınıyor ve ona Peygamber SAS Efendimiz'in tavsiye ettiği tavsiyeler olarak, öğütler olarak, emirler olarak uygulandığı zaman, bir bütün, bir sistem ortaya çıkıyor.
Nerden çıkıyor bu sistem?.. Kur'an-ı Kerim'den çıkıyor, Peygamber SAS Efendimiz'in sünnet-i seniyyesinden çıkıyor. Bu açıklamayı, bu okuduğumuz hadis-i şerife bakarak biraz genişletelim:
Bir insanın olgun bir insan olmasına mânî neler vardır?.. Tembelliği vardır, rahatına düşkünlüğü vardır, keyfine düşkünlüğü vardır. İster misiniz bir talebenin çok keyfine düşkün olmasını?.. Eğlence yerlerinde, gazinolarda, barlarda, pavyonlarda gezen bir talebe üniversiteyi bitirebilir mi?..
Babasından aylıkları alır, memleketinden babası ona paraları gönderir. O da burada, büyük şehirde onları bir güzelce eğlence yerlerinde yerse, o çocuk eğitilebilir mi?..
Ne istiyoruz, okuyan çocuğun nasıl olmasını istiyoruz?.. Televizyonla çok meşgul olmasın, sokakta oyunla çok meşgul olmasın, futbolla meşgul olmasın, kahveye alışmasın, eğlence yerlerine alışmasın... Niçin?.. Yetişmesi lâzım, yetişmesi gerektiği için...
HAYIRLI CUMALAR
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder